ŞİİRLEŞMİŞ BİR AŞKIN ÖYKÜSÜ


 "Roman tadında", "roman gibi" deyimler vardır. Özellikle anılar, biyografiler için kullanılır bu deyim. Bir beğeni ifade eder ama aynı zamanda da alttan alta bir eleştiri vardır. "Anı diye adlandırılmış ama daha çok romana benziyor sanki," demek ister gibidir cümleyi kuran. Belki de bu nedenle bu tür beğeni cümlelerini yadırgarım. Her şey kendi tadında olmalı diye düşünürüm. Anıysa anı, biyografiyse biyografi, romansa roman... Bu düşüncemi bugünlerde okuduğum bir kitap değiştirdi biraz. Matilde Urrutia'nin "Aşkım Neruda" adıyla yayınlanan kitabını okurken sık sık bu okuduklarım anı olamaz diye düşündüm. Matilde Urrutia, Neruda ile yaşadıkları aşkın hikayesini anlatmak için öylesine bir anlatım yolu bulmuş ki kitabı ancak roman olarak adlandırabiliriz sanıyorum. 

Şili'de Allende'nin bir askeri darbe ile devrilmesinden hemen sonra Pablo Neruda'nın ölmesinin anlatıldığı bölümlerle başlıyor "Aşkım Neruda". Askeri yönetimin şaire ölümünden sonra bile rahat vermediğini, evini yakıp yıkacak kadar ona karşı öfke ile dolu olduğunu okuyoruz içimiz yanarak. İnsanlar kaybolup, yargısız infazlarda kaybedilir ve öldürülürken aslında bu durum pek de şaşırtıcı değil. Ama asıl şaşırtıcı olan tüm acılara ve askeri yönetimin baskılarına rağmen halkın şairini yalnız bırakmaması. Cenaze töreninin ihtişamı ve mezarının hep çiçeklerle dolu olması bunun kanıtlarından. 

Matilde Urrutia, bir yandan Neruda'nın cenaze törenini, tören sonrasında evlerinin yakılıp yıkılmasını, Neruda'nın eşyalarının ve kütüphanesinin yağmalanmasını, Neruda'nın el yazısı halindeki anılarını yurtdışına çıkartıp yayına hazırlama çabalarını anlatırken bir yandan da geçmişe ilk tanıştıkları günlere dönüyor.  

Biri dünyanın en önemli şairlerinden, diğeri tanınmış bir şarkıcı. Kader onları karşılaştırıyor. Ve ilk karşılaştıkları andan itibaren aralarında dayanılmaz bir çekim oluşuyor. Aşkın kıvılcımı alev alıyor. Berlin'de tekrar buluşmalarını şöyle anlatıyor Matilde Urrutia  "Beni görünce yüzü ışıldadı, birbirimize sarıldık ve bana, 'Bu son' dedi, 'artık sizden daha fazla ayrı kalmak istemiyorum.' Bu cümleyi asla unutamadım. Ona ne cevap vereceğimi bilemedim, bana dediği yer böyle bir teklif almak için hiç de uygun değildi. Üstelik, üzerimde onu görmenin, böyle çığlık çığlığa bağıran, şarkı söyleyen gençlerle dolu koca tiyatroda olmanın şaşkınlığı vardı. Ben sadece bakıyordum ve büyük ihtimalle gülüyordum ve ona 'Evet,' dedim. Ona ne vaat ettiğimi bilmeden, buna pek önem vermeden ona, 'Evet' dedim iyi düşünmeden ve bunu hissetmeden." 

O andan itibaren sadece birbirleri için yaşamaya başlıyorlar. Ve kendi kaderlerini kendileri belirliyorlar.  Hayatı zorlayarak da olsa birlikte olmayı başarıyorlar. Neruda'nın çok ünlü bir şair ve de evli olması nedeniyle yıllarca gizledikleri bu ilişki, Avrupa'da kentten kente süren bitmek bilmeyen yolculuklar, sürgünlük ve sürekli polis takibi ve sınırdışı etme tehditlerine rağmen gün geçtikçe güçleniyor. Neruda belki de hayatının en güzel şiirlerini, Yüz Aşk Sonesini ve daha nicelerini Matilde Urrutia için yazıyor. 

Bu aşk ilişkisinin sırdaşlarından Nazım Hikmet'in deyimiyle "Neruda'nın hayatının son kadını" olan ve şairle yirmi yıldan fazla bir süre birlikte yaşayan Urrutia "anı" olarak tanımlayamayacağımız bir eser yazmış. Buna anı parçaları demek belki daha doğru. Bellekte büyük yer eden izler... Sonuçta ortaya bir bütün çıkmıyor ama anlatılanlar bile bu aşkın ne denli büyük ve köklü olduğunu anlatmaya yetiyor. insan bu birlikteliğin kronolojik bir anlatımını merak ediyor ister istemez. 

Neruda ile tanışmaları, ilişkilerinin gelişmesi, birlikte yaşamaya başlamaları, evlerini kurmaları ve yaşadıkları, mutluluklar, acılar kitabının konusu olmuş. "Aşkım Neruda" büyük bir aşkın öyküsünü anlatmasının yanında Pablo Neruda'nın hayatının karanlıkta kalmış bir çok bölümüne de birinci elden tanıklık ediyor. Şiirlerinin yazılış nedenlerini ve yazılma süreçlerini belgeliyor. Ve tabii dünyanın en büyük şairlerinden Pablo Neruda'nın eserlerini bir kez daha okuma arzusu uyandırıyor insanda. (2002)

(Aşkım Neruda, Matilde Urrutia, çeviri Özlem Kumrular, Gendaş yay.) 

Yorumlar