Ay Şarkısı

Gürsel Korat'ın 1998'de yayınlanmış romanı Ay Şarkısı'nın yeni basımı (Everest yay.) 12 Eylül'ün yıldönümüne rastladı. 12 Eylül askeri darbesi öncesi ve sonrasıyla bir çoklarımız için bir dönüm noktası oluşturuyor. Bu darbe Türkiye tarihindeki kara lekelerden biridir. 650.000 kişinin gözaltına alındığı, 1.683.000 kişinin fişlendiği, 388.000 kişiye pasaport verilmeyip seyahat haklarının engellendiği bir dönem. 7.000 kişi idam talebiyle yargılanmış. 517 kişiye ölüm cezası verilmiş, 50 kişinin idam cezaları infaüz edilmiş. Gözaltında veya hapishanelerde 229 kişi ölmüş. İşkence yaptıkları iddiasıyla 9.962 güvenlik görevlisi yargılanmış, 544'ü hüküm giymiş. "Asmayalım da besleyelim mi?" (K. Evren), "Niye cop sokalım elimizde taş gibi oğlanlar vardı" (Turgut Sunalp) gibi veciz sözler de o dönemde söylenmiş.

Gürsel Korat, Ay Şarkısı'nda darbe sonrası siyasi faaliyeti bırakıp kendilerini yeni döneme alıştırmaya çalışan devrimcileri anlatıyor. Bazıları düzene kendini uydurmuş, nimetlerinden yararlanmakta, Altan gibi bazıları ise bu duruma uyamamanın sıkıntısını çekmektedir. Yıl 1985, Mayıs ayı ortalarında bir zamanlar sol örgütlerde yer almış Altan eski bir dosyanın yeniden açılmasıyla, Metris Cezaevi'ne konulur. Tutuklular hapishane şartlarının iyileştirilmesi talebiyle açlık grevi yapmaktadır. Hapishane yönetimi talepleri kabul eder, açlık grevi biter. Bir süre sonra "Koğuşlarda, askeri bir cezaevinde olmanız nedeniyle askeri disiplin uygulanacaktır. Tek tip elbiselerinizi yarından itibaren giymiş olacaksınız" denilen bir anons duyulur. Bu gelişme son derece zor olan hapishane koşullarının daha da ağırlaştırılması demektir. Tutuklular tek tip elbise uygulamasına direnmeye karar verirler. Bu direniş hapishane yönetimi tarafından baskı ve saldırılarla kırılmaya çalışılır. "Her gün temizlik kontrolü için koğuşlara dalarak bizleri coplamanıza, falakaya yatırmanıza ve saat altıda 'kalk' komutuyla ayağa kaldırıp saat on'da yat borusuyla yatırmanıza razı olamayız" diyen tutuklular işkenceye, dayağa, sürekli baskınlara rağmen yılmaz. Tek tip elbise uygulaması bir inat savaşına neden olur. Gaz bombalarıyla tutuklu koğuşlarına saldırmaya kadar varır iş. Tutuklular bu saldırıları durdurmanın bir yolu olarak kedi düşkünü binbaşının çok sevdiği kedisi Çapkın'ı rehin almaya karar verirler. Kediyi yakalayıp rehine almakla kalmaz bir de yargılarlar. Yargılama işi hemen tüm tutukluların katılımıyla bir şenlik halinde gerçekleştirilir. Kedinin yargılanması 12 Eylül'ün yargı anlayışının mizah yoluyla eleştirilmesidir de aynı zamanda.

Gürsel Korat, 12 Eylül'ün en çok can alan, can acıtan olaylarından biri olan tektip elbise uygulamasını ve sonuçlarını mizahi bir bakış açısıyla ve neşeli bir dille anlatıyor. Ama bununla yetinmiyor, darbe sonrasında, Özal döneminde yaşananları da, bazı eski solcuların yeni patronlar olarak palazlanmasını da, 70'li yıllarda aynı evde kalmak zorunda kalmış bir kaçakla bir genç kadının kırık aşk hikayesini de anlatıyor. Roman kişileri, olaylar çoğaldıkça, kitap ele avuca sığmaz hale geliyor, dağılıyor. Ay Şarkısı, dağınık yapısına rağmen 12 Eylül'ü edebiyat yoluyla anlamak açısından iyi bir eser. Kolay okunması, olayların tüm trajikliğine rağmen neşesini kaybetmemesi, akıcı anlatımı ile dikkate değer. "12 Eylül romanı yok" diyenlere duyurulur.

Yorumlar