İyi Yolculuklar

"Hiçbir zaman karmaşık şeyler düşünmeye tahammül edemeyen" bir canlı türü olan Pellucid'lerle onların amansız düşmanı Mağlubilerin mücadelesini anlatıyor İsmail Güzelsoy son romanı İyi Yolculuklar'da (Everest).

Pellucidler, Yılmaz adında yıllar önce Türkiye'yi terk edip İsveç'e yerleşmiş bir gurbetçide olduğunu düşündükleri bir banka kasasının anahtarının peşindedirler. Banka kasasında Pellucidler'in tarih boyunca ele geçirdikleri en büyük hazine vardır. Bedelli askerlik yapmak üzere Türkiye'ye gelmiş olan Yılmaz'dan anahtarı aldıktan sonra onu öldürmek niyetindedirler.

Askerlik görevini tamamlayan Yılmaz, bir miras sorununu çözmek amacıyla İstanbul'a gelir. Görüşeceği avukatın yazıhanesini ararken aklında hep ilk aşkı Zeynep vardır. Galatasaray'da eylem yapan kayıp annelerine müdahale eden polisten kaçmaya çalışırken, Zeynep'in resmini yakasında taşıyan bir kadınla karşılaşır. Zeynep'in annesi Şükran hanımdır bu kadın. Aslında bir rastlantı değil, ustaca düzenlenmiş bir senaryodur bu. Birlikte Şükran hanımın evine giderler ve kadın Zeynep'in nasıl kaybolduğunu anlatır. İsmail Güzelsoy, daha sonra araya girecek Resul, Habib, Orhan, romanın anlatıcısı (Withold) ve Nubar'ın anlattıklarında yaptığı gibi Şükran Hanım'ın hikâyesini de bize nakletmez. Biz de yazarın, "iç içe geçmiş öykülerden tek bir roman kuruyor" diyen arka kapak yazısının aksine klasik ve tabii ekonomik bir yapı kurduğunu düşünürüz.

Yılmaz, Zeynep'in odasında bir astronomi kitabının içinde "Varaklı Osmanlıca bir belge" bulur. Kağıdın bulunduğu sayfada bir nümizmatın adresi vardır ve onu dikkatle dinlemesi yazılıdır. Yılmaz, kadına Zeynep'i bulacağına söz verir ve mesajda verilen adrese gider. Zira İsveç'e gitmek için ayrılırlarken Zeynep'in kendisine söyledikleri aklına gelmiştir; "Bir gün ola ki geri gelirsen ve ben başka bir hayata savrulmuşsam, sana bir iz bırakacağım. Beni bulman için sana son bir şans vereceğim. Evliysem, hapse düşmüşsem, başka bir ülkedeysem, ölmüşsem bile. Tamam mı? Ama beni koluna takabilmen bu kadar kolay olmayacak gelecek sefere."

Yılmaz, Zeynep'in izin sürerken Pellucidler de onu takip etmektedir. Yılmaz, nümizmatı bulur, Zeynep'in kitabının arasından çıkan Osmanlıca belge sandığı şey "Osmanlı'nın ilk tedavül ettiği, elde yazılmış, Kaime adı verilen bir banknottur." Nümizmat Resul'un anlatacağı hikâye de bu Kaime ile ilgilidir. Kaime bir şifre taşımaktadır. Yılmaz, hikâyeden elindeki kaimeyi bir bardak suya koyması gerektiğini anlar. Suyun içindeyken kaimenin üzerinde çıkacak krokide gideceği yeni yerin adresi belirir. Süleymaniye'de dükkânı olan nümizmat Habib'i bulur. Habib'in hikâyesi Resul'ün anlattığı dönemden daha da eskiye aittir. Sanki son 150 yılın Dünya tarihi nümizmatların ağzından yeniden yazılmaktadır. Her hikâyede de casuslar kralı Withold vardır.

Yılmaz’ın "Çözeceği her şifre bir cinayetle sonuçlan"maktadır. Şükran hanımdan başlayarak her ziyaret ettiği kişi Pellucidler tarafından öldürülür. Çünkü Pellucidler, Yılmaz'ın dinlediği hikâyelerde gizli şifreleri çöze çöze ilerlemesinin Mağlubilerin yeni bir "inisiasyon"u olduğuna inanmaktadır. Şifreleri Yılmaz'dan önce çözüp, yani onun önüne geçip bu planı bozmaya karar verirler.

Yılmaz kendisini sürekli izleyen Pellucid Kasım'ı farkeder. Bu durum Kasım'ı telaşlandırır ve anahtarı ancak Yılmaz'ı vurarak elde edebileceğini düşündürür. Bunu kalabalık bir yerde yapmaya karar verir. Kapalıçarşı'da bir kuyumcunun önünde Yılmaz'a ateş eder. Orada bulunan Zeynep müdahale eder, Kasım'ı vurur. Yılmaz ağır yaralanmıştır ama sevgilisine de kavuşmuştur. Roman, tam anlamıyla avantür bir hal almıştır. Bunlar yaşanırken Pellucidler İsveç'te Yılmaz'ın ortağının evini basarlar ve anahtarı bulmaya çalışırlar. Yılmaz'ın ortağı Stig'in ergenlik çağındaki kızı Ylva ilginç bir planla saldırganları öldürür.

Hastaneden çıkan Yılmaz, Habib'in anlatıklarından gitmesi gereken üçüncü adresi çözer. Nümizmatlar Derneğinden Orhan gidip bulması gereken kişidir. Böylelikle "inisiasyon"u, gizli derneğe / örgüte kabul töreni için geçmesi gereken sınavı tamamlamış olmaktadır. Orhan da ona bir hikâye anlatır. Yılmaz, kaimeyi yakar ve alması gereken son bilgiyi alır; Zeynep onu oteldeki odasının hemen yanındaki 111 numaralı odada bekleyecektir.

Zeynep, annesinden ayrılıp evi terk ettikten sonra Mağlubilere katılmış, bir tür kuryelik ya da sekreterlik yapmaya başlamıştır. Yılmaz'la Zeynep buluşur, oteli basan Pellucidler'i soluk kesen bir mücadele ile atlatıp Büyükada'ya Withold'un yanına giderler. Romanın kahramanı ve anlatıcısı buluşmuşlardır. Withold, Yılmaz'a yaşatılan bütün bir maceranın, inisiasyon'un kendi yerine geçmesi için düzenlendiğini anlatır. Hareketi yönetecek kişi olacağı için de tüm hikâyeyi bilmesi gerekmektedir. Hikâye, Yılmaz şifreleri çözüp izleri sürerken nümizmatlar tarafından anlatılmıştır. Withold, Pellucidler'in bir tür vampir olduklarını, "insanoğullarında bulunan ve banknotlara bulaşan, adına Xsash dedikleri bir enerji türünü nasıl yağmaladıklarını" anlatır. Xsash, banknotların güvenlik folyosunda toplanmaktadır. Pellucidler'in peşine düştükleri hazine de Euro'nun kullanıma girmesi ile tedavülden kalkan eski paralardan toplanmış güvenlik folyolarının bulunduğu büyük boy eski iki bavuldur.

Yılmaz ortağı Stig'in saldırı sonrası iki bavulu banka kasasından alıp yaktığını öğrenir. Artık her şey bitmiştir. Yılmaz'la Zeynep Antalya sahillerine gidip dinlenmeye karar verirler. Ama işler düşündükleri gibi gelişmez. Adadan İstanbul'a döndüklerinde Pellucidler'in yeni bir saldırısına uğrarlar ve ölürler. Withold da onları öldüren Pellucid'i buldurup öldürür. Roman bitti zannedersiniz, aslında biten sadece "a la turca bir James Bond filmi" gibi olan 196 sayfalık Kronos Köprüsü adlı ilk bölümdür.

Witold'un dediği gibi "Hiçbir şeyin tek bir açıklaması yoktur. Diğer bir söyleyişle bir şeyi ne kadar fazla bakış açısından görebilirsek o kadar gerçeğe yaklaşmış oluruz." Yılmaz'ın macerasının arka planını, tarihini görmek her şeyin anlamını değiştirecektir. Kronos Labirenti adlı ikinci bölümde Pellucid'lerle onların amansız düşmanı Mağlubilerin mücadelesinin yüz elli yılı aşan hikâyesini tanıkların ağzından dinleriz. Şükran Hanım, Resul, Habib, Orhan, romanın anlatıcısı (Withold) ve Nubar'ın anlattıkları birbirinin içine geçer, birbirine eklenir. Onunla da kalmaz hikâyelerin içinde yeni hikâyeler anlatılır. Yeniden eskiye doğru giden bu hikâyeleri bitirdiğinizde parçaları birbirine bağlamış, labirentini tamamlamış, diğer yana Yılmaz'ın hikâyesine çıkmış olursunuz.

Tüm bu hikâyelerin aslında birinci bölümde yerleri var ve ilk bakışta oralarda anlatılmaları birinci bölümü daha iyi kavramak açısından yararlı görünüyor. Ama biraz düşününce bu hikâyeler böylesine ayrıntılı anlatılmadan da ilk bölümün başlı başına bir roman olduğunu görüyorsunuz. Ayrıca, hikâyelerin araya girmesi romanı uzatmakla kalmayacak, okur hikâyelere kapılıp romandan da kopabilecek. 254 sayfalık ikinci bölüm, "iç içe geçmiş öykülerden tek bir roman kuruyor" diyen arka kapak yazısına çok uygun. Ama bu hikâyeler arkasına bağlanmasalar ilk bölüm bir fantastik macera romanı olarak çok cılız kalacak. Çünkü Yılmaz'ın dışındaki karakterler inandırıcı biçimde varolmuyor. Sıradan macera romanlarında olduğu gibi olayların akmasını sağlıyorlar. Derinlik ikinci bölümdeki bu birbirine geçmiş hikâyelerle sağlanmış. Yani iki bölüm (iki roman) birbirini tamamlamış, tek bir roman halini almış.

İyi Yolculuklar, İsmail Güzelsoy'un beşinci kitabı, banknot üzerine kurulu üçlemesinin de son romanı. Üçlemenin önceki kitapları Sincap ve Rukas'da (Everest yay.) farklı anlatımlar kullanmış, birbirinden bağımsız romanlar yazmış. İsmail Güzelsoy, okunaklı, dili temiz, akıcı bir eser ortaya koymuş. İyi Yolculuklar'ı okuduğunuzda diğer kitaplarını da merak ediyorsunuz.

Yorumlar