Ben Ol da Gör

Seyit Göktepe, ilk hikâye kitabından itibaren kendi dilini bulma çabasında bir yazar. Diliyle, anlatımıyla, işlediği konularla kendine has hikâye anlayışını kurmaya çalışıyor. Ben Ol da Gör de (Yapı Kredi yay.) bu çizgiyi, çabayı geliştiren bir kitap. Göktepe'nin ilk iki kitabı Defter ve Çikolata ve İlkyazların Anısıyla ile birçok bağlantı kurmak mümkün.

Seyit Göktepe, birinci tekil kişinin ağzından anlatıyor hikâyelerini. Tüm hikâyeleri aynı kişinin anlattığını düşündürüyor. Aynı anlatım biçimi ile benzer olayları anlatıyor. Çocukluk, ilkgençlik çağları çağrışımlar olarak geliyor. Onların yarattığı duygular, düşünceler irdeleniyor. Duygular, düşünceler, anılar birbirine bağlanıp hikâyeyi oluşturuyor. Son hikâye Kuşlama hariç hepsini bu ana eksende birleştirmek mümkün.

Seyit Göktepe, dil, söyleyiş açısından önceki hikâyelerine göre bir adım daha ileri atmış. Neredeyse şiir diyebileceğimiz bir söyleyişi denemiş. Sese, ses uyumuna önem vermiş. Sanki bir şiire çalışır gibi hikâyeye çalıştığı izlenimi veriyor. Zaman zaman söyleyişin anlamın önüne geçtiğini bile düşünüyorsunuz. Ben Ol da Gör'deki hikâyelere şiirsel metin de demek mümkün ya da eskilerin deyimiyle mensure'ye iyice yakın. Hiç şiir yayınlamadığını bildiğimiz bir yazar açısından ilginç bir durum. Gelecekte Göktepe şiir yazar mı, yayınlar mı, merak etmemek elde değil.

Çocukluk, ilk gençlik çağları hikâyelerin ana ilgi alanı. Hikâye kahramanları bu dönemlerde yaşadıkları ruhsal sıkıntıları, toplumla uyuşamama, iç dünya ile dış dünyanın çatışmasından doğan çelişkiler ve onların yarattığı bunalımları anlatıyor. İnsan ilişkilerinin yarattığı bunalım ise ana izlek. Birey olmaya çalışırken toplumun, özellikle baba, komutan, yönetici gibi büyüklerin insanı kullaştırmak için kurduğu baskı çeşitli kereler dile getiriliyor.

Son hikâye Kuşlama'da hem yapı hem de konu olarak biraz farklılaşma var. Bu kez üç yakın arkadaşın internet aracılığıyla birlikte hikâye yazma çabaları anlatılıyor. Hikâyenin ana kahramanı Seyit, "Birbirinin tıpa tıp aynısı onlarca fotoğrafla zengileştirilecek bir dosya" üzerinde çalışmaktadır. Hikâyenin omurgasını da Seyit'in çalıştığı işe, işyerine ve askerlikteki komutanına benzettiği patronuna uyum sağlayamaması, verilen görevi yerine getiremeyip sonunda işinden olması oluşturur. Üç arkadaş karşılıklı yazışarak, zaman zaman anılara başvurarak hikâyeyi geliştirirler. Satıraralarında Seyit'in dünyaya, iş dünyasına uyum sağlayamamasını okuruz.

Kuşlama, Seyit Göktepe'nin hikâyeciliğine nasıl bir renk katacak merak ediyorum. Çünkü bu hikâye, oluşturduğu evrenle, konusuyla ilk gençlikten olgunluğa geçişin işareti gibi.

Yorumlar