Tanpınar'ın Günlükleri

Ahmet Hamdi Tanpınar, Çağdaş Türk Edebiyatının klasiklerinden. Eserleri çok okunan, hakkında bir çok incelemenin yapıldığı, tezlerin yazıldığı yazarlardan. Tamamlayamadan yarım bıraktığı Aydaki Kadın romanı dahil hemen her yazdığı kitaplaştırılmış bir yazar. Tam anlamıyla bir külliyat var diye düşünürken hoş bir sürprizle karşılaştık; Ahmet Hamdi Tanpınar'ın günlükleri yayınlandı.

Kardeşi Kenan Tanpınar, ağabeyinin ölümünden yıllar sonra, Ahmet Hamdi Tanpınar'dan kalan altı defteri Mehmet Kaplan'a vermiş ve yayımlanıp yayınlanmaması kararını Kaplan'a bırakmış. İlk defter Tanpınar'ın 1953'de Paris'e varışının üçüncü haftası sonunda 21.4.1953'de başlıyor. Bir günlük görünümünde olsa da aynı zamanda bir akıl defteri olarak da kullanılmış. Sonraki iki defter de aynı seyahatin izlenimleriyle dolu. Dördüncü defter 1954 -1956 arasında yazılmış. Beşinci defter 26 Kasım 1958'de başlamakta, 26 Temmuz 1960 sona ermekte. Altıncı defter 26 Temmuz 1960'dan ölümünden on üç gün öncesine kadar devam etmekte.

İnci Enginün ve Zeynep Kerman günlüklerin Mehmet Kaplan'da olduğunu öğrenince hocalarına yayınlanması için israr etmişler. Mektupları yayınlandığında okurun gözünde farklı bir Tanpınar oluştuğunu düşünen Mehmet Kaplan önce razı olmasa da bir süre sonra defterleri yayına hazırlamaları için öğrencileri arasında paylaştırmış. Bu eylemine Tanpınar'ın günlüklerinde yer alan "Bu yazdıklarımın benden sonra okunacağını düşünmek" ibaresi neden olmuş. Zaman zaman küçük parçalar yayınlasalar da Enginün ve Kerman'ın günlükleri çözümleyip, yayınlanabilir hale getirmesi yirmi yılı almış. Gecikmede araya giren işler kadar, günlüğü eski Türkçe tutan Tanpınar'ın yazısını çözülmesinin zorluğu da etken. Bu defterleri aynı zamanda akıl defteri olarak da kullandığı için aceleyle ya da yarım yazılmış harfler, sözcükler bulunması, sayfalar ve cümleler arasında bağlantı kurma gerekliliği bu gecikmenin nedenleri olarak sayılıyor.

Enginün ve Kerman'ın belirttikleri gibi, defterlerde, "Gördüklerini, tasavvurlarını, roman veya şiirleriyle ilgili taslaklarını, kendisiyle hesaplaşmalarını, çevresindekilerle ilgili duygu ve düşüncelerini hayli dağınık olarak yazmış. Çıkarmaya niyetlendiği kitaplarına almayı tasarladığı yazıları tekrar tekrar listelemiş. Bunların bir kısmı gerçekten yazılmış, bir kısmıysa tasavvurda kalmış."

Tanpınar bu günlüklerde iç dünyasını, özel hayatını tam anlamıyla gözler önüne seriyor. Çünkü ne kadar ölümümden sonra okuyanlar olacak diye düşünse de günlükler kendiyle hesaplaşma, iç dökme metinleri. Güncel tepkilerini, dertlerini, tasalarını, bunalımlarını, aşklarını, cinsel arzularını, hastalıklarını, borçlarını, dostlarına duyduğu öfkelerini, sevgilerini açık yürekle sayfalara yansıtıyor. Sık sık özeleştiriler yapıyor. Günlükleri okuyup bitirdiğimizde Tanpınar'ın insani açıdan bir portresi de oluşuyor. Hayatı ile eserleri arasındaki bağlantı noktalarını, hayatının eserlerine nasıl yansıdığını, nasıl yaşadığını, nasıl yazdığını öğreniyorsunuz.

Bu defterleri yazdığı sırada Tanpınar, 60 yaşına ulaşmış ve kendisini son derece yalnız hissetmektedir. Aradığı sevgiliyi bulamamış, hayatta önüne çıkan aşk fırsatlarını değerlendirememiştir. Kadınlara ilgi duyar, karşılık alamaz, cinsel açlık hisseder. Arkadaşlarıyla ilişkisinde de aynı yalnızlığı hisseder, hemen hiçbirinden sevgiyi, dostluğu görmediğini düşünür. Onları entelektüel olarak kendine denk bulmaz. Onaylamadığı hal ve tavırları için "eşek", "budala" gibi ağır deyimler kullanır. Ama onlarsız da yapamaz. Edebi hayatında da mutlu değildir. Aşırı titizliğinden dolayı eserlerini tamamlayamamış, tamamlayıp yayınlattığı eserlere de yeterince tepki alamamış, okurun ilgisini hissedememiştir. Sürekli maddi bunalım halindedir. Kazancı ile harcamalarını dengeleyememektedir. Kumar tutkusu da maddi sorunlarının kaynaklarından biridir. Sık sık dostlarından borç alır, borçlarını ödeyemediği için dostları karşısında ezilir, küçümsenir. Borçlarından kurtulmak için yüksek maaş umuduyla üniversitedeki görevini bırakıp lise öğretmeni olarak Irak'a gitme teşebbüsünde bile bulunur. Sağlık sorunları vardır. Sık sık hastaneye yatar. Ama yapması gereken perhizi yapmaz, sigarayı, içkiyi bir türlü bırakamaz.

Tanpınar'ın günlükleri, yazdığı dönem ve siyasi açıdan Türkiye'nin önemli dönemeçlerinden biri. Demokrat parti iktidarı tek parti diktatörlüğüne dönüşmeye çalışırken, öğrenciler sokaklara dökülüyor ve ardından askeri darbe geliyor. Tanpınar, Demokrat Parti'nin gidişatını beğenmiyor, sonlarını hayırlı görmüyor. Askeri darbenin yapılması onu şaşırtmadığı gibi, darbeyi olumlu da karşılıyor. Ama askeri yönetim arkadaşlarını üniversiteden uzaklaştırınca tepki duyan biri. Siyasi olarak sağcılara da solculara da uzak olduğunu sık sık belirtse de İsmet İnönü'ye derin bir sevgisi ve bağlılığı var.

Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa (Dergâh yay) adıyla yayınlanan kitap sadece günlüklerin Türkçeleştirilmiş metinlerinden oluşmuyor. Enginün ve Kerman, günlüklerde ön adlarıyla geçen kişilerin kimliklerini çözmüş, yapılan atıfları göstermiş, kaynakları açıklamış, Tanpınar'ın kullandığı Fransızca sözcüklerin anlamlarını kitabın sonunda küçük bir sözlük olarak vermiş ve bir dizin de hazırlamışlar.

Kitabın adının yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Enginün ve Kerman'ın katkıları ne kadar önemli olsa da sonuçta yayınlanan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın günlükleri. Konulacak doğru ad da "Günlükler"dir. "Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa" adı bize Tanpınar'ın günlüklerinin yayınlandığını değil o günlükler üzerinde çalışarak yapılan bir incelemenin kitabını okuduğumuzu düşündürüyor. Kitabın kapağındaki sunum da yanıltıcı, eserin sahibi İnci Enginün ve Zeynep Kerman değil Ahmet Hamdi Tanpınar'dır. Günlüklerin Tanpınar'ın eserlerinin bir parçası olarak sunulması, Enginün ve Kerman'ın kitabın hazırlayıcıları olarak belirtilmesi gerekirdi, yazarları olarak değil. Bunlar biçimsel kusurlar, istenirse önümüzdeki baskılarda kolayca düzeltilebilir. Bu günlüklerin yayınlanması Tanpınar'ın eserlerini, sanata, hayata, siyasete, dünyaya bakışını ve özellikle son yıllarındaki ruh halini anlamamız açısından önemli. İnci Enginün ve Zeynep Kerman'ı bu önemli çalışmalarıyla edebiyat tarihine yaptıkları katkıdan dolayı kutluyorum.

Yorumlar