Gizliajans

Alper Canıgüz, Gizliajans'ta (İletişim, 2008) Dünyanın şahsına karşı kurulmuş bir komplo olduğuna inanan genç ve avare metin yazarı Musa'nın başından geçenleri anlatıyor.

Musa askerlik dönüşü reklam metin yazarlığı işine dönememiş, metin yazdığı televizyon şovu da programdan kaldırılmıştır. Askerlik arkadaşı Şaban'la aynı evde yaşamakta, kirayı paylaşmaktadır. Şaban köyden ayrılmış, İstanbul'a gelmiş, alım satım işleri yapmaktadır. Biraz garip sayılabilecek alışkanlıkları vardır ama Musa'ya çok hoşgörülü davranmakta, kira için zorlalamamakta, yediğini, içtiğini paylaşmaktadır. İşssizliğinin üzerinden bir mevsim geçmiş, iş bulma umutları iyice tükenmişken Gizliajans adlı bir reklam ajansından aranmıştır. İş görüşmesine çağrılmaktadır.

Daha önce adını duymadığı, iş başvurusunda da bulunmadığı bir ajanstır bu şirket. Gizliajans, Beyoğlu'nda Asmalımescit'te bir vakfı binasında son derece modern döşenmiş bir yerdir. Kapıdan girişte içerisinin aşırı soğuk olduğu dikkati çekmektedir. İş görüşmesinde kendisini arayan sekreterin söylediği gibi üç kişi yerine iki adam ve bir kedi vardır. Musa, sonradan "Şeytan Bey" denilen bu kara kedinin şirketin patronu olduğunu öğrenecektir. Gizliajans, tek bir müşteri ile çalışmaktadır ve ne tesadüf ki Samanyolu Mutluluk Okulu adlı bu şirket Musa'nın oturduğu apartmanın en üst katındadır.

Musa, ertesi gün işe gider ve karşısındaki masada oturan sanat yönetmeni, menekşe gözlü Sanem'e gördüğü anda âşık olur. Sanem de onun ilgisini karşılıksız bırakmaz, kısa zamanda yakınlaşırlar. Sanem'den bir dağ tırmanışı sırasında ölen Albatros Holding'in patronu Barbaros Albatrosu'un tüm servetini bir vakıf aracılığıyla bir kediye bıraktığını öğrenir. O kedi, şimdi patronları olan Şeytan'dır. Reklam ajansı da bu vakfın paralarını tanıtım harcaması adıyla almak (hortumlamak) amacıyla kurulmuştur Sanem'e göre.

Alper Canıgüz, neşeli bir dille, diyaloglarla gelişen rahat bir anlatımla, yavaş yavaş Musa'nın çevresinde bir gizem ortamı yaratıyor. Binanın üst katındaki dinlenme yerinin aşırı soğukluğu, elektronik kumanda sistemi ile kilitli kapalı bölüm… Devamlı buzlu bir şeyler için, hatta buz yiyen insanlar… Canıgüz, oturdukları binanın terasında yapılacak parti için izin almaya gelen Mutluluk Okulu yöneticisi Savuray Beyle yaptıkları sohbette olduğu gibi bazan anlatmanın büyüsüne kapılıp sözü uzatıyor ama sıkmadan keyifle okuyorsunuz.

Ajans yöneticisi Gürcan beyin e-posta ile Musa'yı evine davet etmesi ile birlikte roman hareketlenmeye başlıyor. Musa, öğle arasında görüşmeye gidiyor ve tam kapıyı çalacakken Gürcan dördüncü kattan uçarak aşağı düşüyor, ölüyor. Olayları izlerken şirket sekreteri Mehtap'ın apartmanın kapısından çıktığını görüyor. Bu olaydan sonra Musa'yı şirket sahibi Barbaros'un karısı adına çalışan bir özel araştırmacı Fezai Aydıntürk buluyor. Musa'yı şirketteki gariplikler konusunda uyarıyor, "Attığın her adıma dikkat et" der ve zor durumda kalırsa kendisini aramasını söylüyor.

Apartmanın terasında yapılan ve Gizliajans çalışanlarının da katıldığı parti bir dönüm noktası oluyor. Çok fazla içip dağıtan Musa, sabahleyin terasta uyanıp eve döndüğünde arkadaşı Şaban'ın odasının savaş alanına döndüğünü görüyor. Şaban ortada yoktur. Duvarda kan lekesine benzeyen kıpkırmızı bir leke, yatağın yanında yerde üzerinde elektonik göstergeler ve tuşlar bulunan ahşap bir kutu…

Pazartesi günü işe gittiğinde haftasonu ajansın boşaltıldığını öğreniyor, ajans kapanmıştır. Cep telefonundan Sanem'i arıyor, ulaşamıyor. Arkadaşı Şaban gibi sevgilisi Sanem'in de kaçırıldığını ve onların da Gürcan bey gibi öldürülmüş olabileceğini düşünüyor. Fezai Aydıntürk'ü arıyor. Birlikte boş ajans binasında araştırma yapıyorlar. Fezai, üçüncü kattaki kapalı bölmenin bir tür yatakhane olduğunu söylüyor. Daha sonra gititkleri Boğaz kıyısındaki yalıda Barbaros beyin hanımı Dürnev hanımla birlikte ajanstakilerin aslında uzaylı olduklarını açıklıyorlar. Dünya kaynaklarını kendi amaçları için kullanmak isteyen uzaylılardır bunlar. Onlara karşı da dünya Savunma örgütü kurulmuştur. Büyük bir olasılıkla Musa'nın arkadaşı Şaban bu örgütün üyesi olduğu için uzaylılarca kaçırılmıştır. Evlerinin üst katındaki mutluluk okulu da uzaylılarca Şaban'ı yakalamak amacıyla açılmıştır. Ajansın soğuk olmasının nedeni de uzaylıların dünyanın sıcaklığına alışık olmamasıdır. Ajansta çalışanların uzaylı olduğunu kendilerine seçtikleri Ayberk, Berkay, Sevilay gibi isimlerden de anlamak mümkündür. Musa’nın sevgilisi Sanem de uzaylıdır, çünkü onun da ikinci adı Hilal'dir. Musa, geçmişi, Sanem'in garip davranışlarını, ayrılarken cep telefonunu sürekli kapalı olması gibi işaretleri düşünür ve uzaylı olabileceğine ikna olmaya başlar. Ama yine de ona sırılsıklam aşkıtır ve ne olursa olsun onu bulup görmek, belki de tutsak olduğu uzaylıların elinden kurtarmak ister. Eve dönen Musa, mutluluk okulunun da boşaltıldığını öğrenir. Bu cinayet şebekesini ortaya çıkartmak, sevgilisini ve ev arkadaşını kurtarmak artık ona düşmektedir. Şimdi kayıp olan Gizliajans'ın kendisinden önceki metin yazarı Kaan Sezyum'un internet sitesindeki rakamlarla verilen şifreyi çözerek uzaylıların yerini tespit eder ve Fezai Aydıntürk'le birlikte yola çıkarlar.

Ne kadar absürd görünse de bir avantür macera olarak gelişen romanın sonunu anlatmayacağım ki okuyacak olanların keyfi kaçmasın. Ama roman, anlattığım bu bölümden sonra iyice absürdleşiyor. Olaylara ortodoks kilisesi, Başpiskopos Makarios, Prens Charles, Süpermen gibi isimler de katılıyor. Biraz hızlıca anlatılmış bu sayfalarda roman da iyice avantürleşiyor ve saçmanın şahikalarına doğru tırmanıyor. Ama bütün olarak hiçbir zaman mantıksallıktan kopmuyor. Kendi içinde bir mantığı var. İyi bir kurguyla ayrıntılarda verilen işaretlerle gelişiyor roman. Amerikan filmlerinin şaşkın ajanlarına benzeyen Musa ile birlikte gelişmeleri yaşarken hem eğleniyor, gülümsüyor, hem de bu işin sonu nereye varacak diye merak ediyorsunuz. Olayların çözülüp her şeyin anlaşıldığının sanıldığı sayfalar bence hızlı geçilmiş. Baştaki gibi daha da tadı çıkartarak anlatılabilirdi.

Sonuç olarak Gizliajans, Alper Canıgüz'ün mizahi ve neşeli anlatımıyla keyifle ve hızla okunan bir roman.

Yorumlar