Erdal Öz, Unutulmaz Bir Atlı

Ülkemizde biyografi pek yazılmaz. Bu güç ve yorucu işi yapacak bir yazar bulmak neredeyse olanaksızdır. İyi yazarlar kendi eserlerine öncelik verir. Biyografi yazacak yazar bulursanız da çoğunlukla ortaya tatmin edici bir eser çıkmaz. Çoğunlukla hayat öyküsünü yazacağınız kişinin hakkındaki bilgilere, tanıklıklara ulaşmak pek kolay değildir. Belgeler, fotoğraflar saklanmamıştır. Arşivlerde bilgiye ulaşmak deveye hendek atlatmaktan daha beterdir. İnsanlar birbirlerinin arkasından konuşmak istemezler. Sadece iyi anılar hatırlanmak istenir. Anısına saygısızlık olacak kaygısıyla biyografisi yazılan kişinin ailesi çoğunlukla gerçeklerin yazılmasını istemez, hatta engeller... Bu zorlukların sayısını çoğaltmak mümkün… O nedenle iyi yazılmış biyografi oldukça azdır. Benim hemen aklıma gelenlerden bazıları; Memet Fuat’ın Nazım Hikmet, Nursel Duruel ve Feyza Perinçek’in Cemal Süreya, Beşir Ayvazoğlu’nun Peyami Sefa, Yıldız Ecevit’in Oğuz Atay, Erdal Doğan’ın Sevgi Soysal biyografileri...

Ayşe Sarısayın tüm bu saydığım güçlükleri aşıp, 50 Kuşağı öykücülerinden, 80 Kuşağı yayıncılarından Erdal Öz’ün hayat öyküsünü Erdal Öz, Unutulmaz Bir Atlı adıyla yazmış (Nisan 2009, Can Yay.). Öykücü Ayşe Sarısayın’ı, babası Behçet Necatigil’i anlattığı Çok Şey Yarım Hâlâ (Yapı Kredi yay.) ile başarılı bir biyografi yazarı olarak tanımıştık. Çok Şey Yarım Hâlâ, Çağdaş Türk Şiiri’nin büyük ustasının özel hayatını akıcı ve gönül yakan bir anlatımla gözler önüne seren başarılı bir anı- biyografi olarak unutulmaz kitaplardandır benim için.

Erdal Öz, Unutulmaz Bir Atlı’da Ayşe Sarısayın daha zor bir işe soyunmuş. Ancak bir-iki yıl dostluk edebildiği büyük bir yazar-yayıncının hayatını enine boyuna yazmaya girişmiş. Sarısayın’ın bu biyografiyi yazarken en önemli kaynakları Erdal Öz’den kalan günlükler ve mektuplar olmuş. Erdal Öz kendisine yollanan mektupları saklamış, bazı yakınları ve arkadaşlarında da Erdal Öz’ün yazdığı mektupları vermişler. Ayrıca Erdal Öz’ün hayatının bir dönemini anlattığı Defterimde Kuş Sesleri de (2003, Can Yay.) önemli kaynaklardan. Erdal Öz’ün yazdıkları, hakkında yazılan yazılar, yakınlarının anıları, günlükler diğer kaynaklar... Ama Ayşe Sarısayın bunlarla yetinmemiş, Erdal Öz’ün aile fertleri, dostları ve iş arkadaşlarıyla görüşmeler yapmış. Görüştüğü kırk kişinin verdiği bilgiler, anlatıkları anılar kitabın yapısında önemli bir işlev görüyor. Sarısayın bu görüşmeleri iyi bir kurgulama ile parçalara ayırıp kronolojik akış içinde gerektiği yerlerde kullanmış ki bu bütünlüğü sağlamak açısından önemli bir çözüm olmuş. Biyografiye Ayşe Sarısayın’ın kitabı yazım sürecinde tuttuğu ‘Erdal Öz Yolculuğu’ adlı günlüğü de eşlik ediyor. Böylelikle hem biyografiyi okumuş oluyoruz hem de biyografi yazarının yazım sürecinde yaşadıklarını, hissettiklerini... Bu da kitaba edebi bir tat katıyor.

Erdal Öz, Unutulmaz Bir Atlı, İngilizlerin “official” dedikleri türden bir biyografi, yani ailenin bilgisi ve onayıyla yazılmış ve ailenin yayınevince yayınlanmış. Zaten ülkemizde mevcut yasalar nedeniyle gayri resmi bir biyografi yazmak mümkün değil. Kitabın bütününü okuduğumuzda ince ayrıntılar hariç, ailenin pek müdahalede bulunmadığını, Sarısayın’ın olabildiğince özgür bir çalışma yaptığını hissediyoruz. Kitapta Erdal Öz’ün ilk eşi Ülkü Işın’a yazdığı mektuplar, ilk eşinden olan kızı Senem Öz’ün günlüğünden de yararlanılmış, onlarla yapılan görüşmeler de kullanılmış. Sanıyorum müdahele azlığında (ya da yokluğunda) Sarısayın’ın insanlara verdiği güven hissi ve Erdal Öz’e duyduğu sevgi ve saygı önemli bir etken olmuş. Hemen herkes Sarısayın’ın Erdal Öz hakkında kötü şeyler yazmayacağına inanmış.

Erdal Öz, 26.3.1935'te Sivas Yıldızeli’nde doğmuş. Babası Şefik Bey ceza yargıcı, annesi Mehcure Hanım öğretmen olduğu için Türkiye'nin değişik yerlerini dolaşmışlar. ‘Bir yere ait olamadım. İlkokulu on bir değişik yerde okudum” diye anlatıyor. Ortaokulu Antalya'da, liseyi Tokat'ta bitirmiş. İlkokula başlamadan önce okumayı öğrenecek kadar zeki bir öğrenci ama belki de evdeki gerilim ve sürekli kent ve okul değiştirmek yüzünden başarılı değil. İyi not alabildiği tek ders resim. Amaçok istemesine rağmen akademide okuyamamış babasının tavrı ve ekonomik güçlükler nedeniyle İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde hukuk eğitimine başlamış, o da edebiyat tutkusu nedeniyle yarıda kalmış. Ancak yıllar sonra, iş hayatına atılınca eğitimini Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamlayıp babasını mutlu etmiş. Ama hiç hukukla ilgili bir iş yapmamış.

Babası prensiplerine bağlı, zor bir adam. “Otoriter, sevgisini açığa vurmayan bir baba.” Annesi de onu aratmıyor. Erdal Öz annesiyle de babasıyla da güçlü bir sevgi ve şefkat bağı kuramıyor. Anne baba arasında sık sık kavgalar oluyor. Baba evi terk ediyor, bir süre sonra Erdal’ın girişimiyle anne baba barışıyor. Erdal Öz’ün babasıyla yakınlaşması ancak gençlik çağlarında olabilmiş.

Edebiyatla, yazmayla ilgisi Tokat Lisesi’nde İlhan Başgöz’ün öğretmeni olması ile başlıyor. Okulun duvar gazetesinde yayınlanan ve ilk aşkına adanmış şiiri ile ilk eseri yayınlanmış oluyor (1952-53). İyi bir şiir okuyucusu ve yayıncısı olmasının nedeni yazmaya şiirle başlamış olması olsa gerek. Edip Cansever’le uzun süren dostluğu da dikkate değer. Üniversite yıllarında Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Demir Özlü, Hilmi Yavuz ve Doğan Hızlan’ın yer aldığı grupla tanışınca iyice edebiyata dalıyor. Birlikte a dergisi'ni çıkarıyorlar (1956). İlk öykü kitabı Yorgunlar da (1960) `a dergisi yayınları' arasında yayınlanıyor. İlk romanı Odalarda’nın (1960) efsane yayıncı Yaşar Nabi’nin Varlık Yayınları’ndan çıkmasının ise ilginç bir öyküsü var. Erdal Öz, yayıncılığın duayenini epeyce uğraştırmış, yormuş.

Okulu yarım bırakıp, sevgilisini, arkadaşlarını terk edip Ankara’ya gidiyor. Askerlik sonrası ilk evliliği, kızının doğumu, radyoculuk, TDK’da çalışma, Değişim Dergisi, ilk roman ve öykü kitaplarının yayını, Sergi Kitabevi’ni açması, TİP’e katılması, 12 Mart tutukluluğu ile yıllar geçiyor. Sergi Kitabevi’nin ambalaj kağıtlarının üzerindeki yazılar nedeniyle ve Altan Öymen’le birlikte uçak kaçırdıkları iddiasıyla tutuklanmaları ve hapishane anıları hem komik hem trajik. Erdal Öz hapiste yatarken de yazarlığını sürdürüyor. Yaralısın adlı romanı (1974), Kanayan (1973) adlı öykü kitabı, Deniz Gezmiş Anlatıyor (1976) adlı anı kitabı hapishane yılarının ürünü.

A dergisi dönemindeki yayıncılık denemesinin tadı belki de damağında kalmış olmalı ki İstanbul’a göç ediyor ve dönemin en önemli yayınevlerinden Cem Yayınları’nda çalışmaya başlıyor. Başarıdan başarıya koştuğu bu yıllarda uzunca bir süre yayıncılık yazarlığını gölgeleyecektir. Türkiye’de ciddi anlamda çocuk yayıncılığını başlatan Arkadaş Kitapları’ndan ayrılışı, kendi yayınevi Can Yayınları’nı kurması daha çok tanıklığı gerektiriyormuş diye düşünüyorum. Hele Arkadaş Kitaplar’daki anlaşmazlık nedeniyle hakem kuruluna gidilmesinin öyküsünü merak etmemek elde değil. Lale Kalpakçıoğlu’nun “Olan olmuş, bunca yıl geçmiş, Kime ne yararı var?” sözüyle yetinilmemeliydi.

Can Yayınları, 1981’de üç kişiyle kuruluşunun ardından müthiş bir hızla büyüdü ve Türkiye’nin en önemli yayınevlerinin arasına girdi. Türk ve Dünya edebiyatının hemen tüm önemli yazarlarını yayınladı. Günümüzün birçok yazarının yolu Can Yayınları’ndan geçti. Mutluluk ve başarılar yaşanırken, yayıncılığın cilvesi olarak birçok kalp de kırıldı, küslükler yaşandı. O yıllar kitaptakinden daha çok ayrıntıyı hak ediyor, belki de yazılsa kitabın oylumunu artıracak o dönem özel bir Can Yayınları kitabının konusu olmalı.

İş hayatındaki mücadele evde mutsuzlukları getiriyor. Karısından ayrılıyor. Kızından uzaklaşıyor ve nihayet tekrar aşkı bulup ikinci evliliğini yapıyor. Çocuklar doğuyor. Erdal Öz daha sevecen ilişkiler kursa da babasıyla yaşadıkları ister istemez çocuklarıyla ilişkisine yansıyor.

Erdal Öz, yayınevini sağlam temellere oturtunca çok özlediği yazarlığa dönüyor. Başarılı eserler veriyor, ödüllerle taçlanıyor. Ama sağlık durumu el vermiyor...

Kitabın güzel bir kapağı, albenili bir havası var. Ama, örneğin sayfa 118’deki pul büyüklüğündeki fotoğraflara bakıp, belki de bendeki kopyaya mahsus fotoğrafları iyice karartan baskının da kötü etkisiyle bir şey göremedikçe yayınevinin tasarımcısı, usta grafiker Erkal Yavi’nin bilgisi ve denetimi dışında mı basıldı diye düşünmeden edemedim. Bu teknik kusurlar gelecek baskılarda düzeltilir, bir de kitabın sonuna indeks eklenirse verilen emek daha çok değer kazanır. Çünkü, Ayşe Sarısayın, Erdal Öz, Unutulmaz Bir Atlı’da “usta bir biyografi yazarı” olduğunu bir kez daha kanıtlamış, Erdal Öz’ü hep yaşatacak, keyifle okunan bir çalışmaya imza atmış.

Yorumlar