Değil Efendi'nin Renk ve Korku Meselleri

“Komünist şair İskender Sof, “yarı resmi karanlık çevreler" tarafından takip edilmektedir. Peşindeki iki MİT ajanından kurtulmak için trende tanıştığı ihtiyar kalpazan Sincap’ın önerisiyle Iğdır’a gider. Amacı, kışları buz tutan Aras Irmağı üzerinden Sovyet Rusya’ya kaçmaktır. Oysa Iğdır’da onu bekleyen başka tehlikeler de vardır: Bir vampir... Onu öldürmek için peşine düşen Mit Osman... Görür görmez kalbini çalacak bir güzel... Ve korkunun ta kalbine yapacağı bir yolculuk...” diye tanıtılıyor İsmail Güzelsoy’un yeni romanı Değil Efendi'nin Renk ve Korku Meselleri (Nisan 2010, Doğan Kitapçılık).
İsmail Güzelsoy, Banknot Üçlemesi’nin ilk kitabı Sincap’ta da (Ekim 2005, Everest yay.) aynı konuyu işlemiş. O romanda da esas kahraman şair İskender Sof, ülkesini, dostlarını bırakıp kaçmak zorunda bırakılmıştı. Birlikte yolculuk ettiği kalpazan Sincap’tı ve peşlerinde gizli polis vardı.

Sincap 1966 yılında geçiyordu ve eleştirmen Ömer Türkeş’in özetlemesiyle konusu şöyleydi, “İstanbul'un soğuğuna rağmen, roman kahramanımız İskender, arkasındaki Milli İstihbarat ajanlarını atlatmak için var gücüyle koştuğundan kan ter içinde. İskender, ünlü bir şair. Pek çok aydın gibi yazdıkları nedeniyle -ama hapislikle, ama serseri bir kurşunla- o da susturulmak isteniyor. Neyse ki bu seferlik şansı yaver gidiyor kahramanımızın. Peşindekileri atlatmayı başarıp bir zamanlar yanında çalıştığı Nazif Usta'nın matbaasına, Ankara'ya atıyor kapağı. Yakayı kurtarmış ama en sevdiği üç yakınından birisinin ihanetinden kuşkulandığı için huzura kavuşamamıştır. İşte tam bu sırada karşılaşırlar Sincap'la... (…)Yeni banknotların çıkmasıyla yaşanacak karmaşadan yararlanmak isteyen Sincap, malzeme temini için Nâzım Usta'nın matbaasının kapısını çaldığında İskender'le karşılaşacak, farklı dünyalarda da olsa hayatlarının kararlarını almak üzere olan iki adam, birlikte yola koyulacaklardır. Son hazırlıklar Iğdır'da yapılacaktır. Ne var ki İskender'in şiirlerine hayran milli istihbaratçı Metin izlerini bulmuş, peşlerine takılmıştır bile. Kahramanlarımız kaderi ve olayların akışı Varto depremiyle değişecektir...”

Son meddahlardan “Kendisi dünyanın gelmiş geçmiş en renkli ve en mütevazı meddahı (ya da kendi deyimiyle meselperdazı)” diye tanıtılan Değil Efendi’nin şey ve hiç, renk ve karanlık üzerine anlattığı meselde İskender Sof’un hikâyesi anlatılmaktadır. İskender ve Sincap trende karşılaşırlar. Karısı, yayımcısı ve en iyi dostu tarafından ihanete uğrayıp kaçışı polise ihbar edilmiş olan İskender’in niyeti Sovyetler Birliği’ne iltica etmektir. Sincap, İskender’i Iğdır’a gelmeye ikna eder. Değil Efendi’nin epik ve fantastik anlatımı ile postmodern bir anlatı gibi başlayan Değil Efendi'nin Renk ve Korku Meselleri ilerleyen sayfalarda polisiye bir macera romanına dönüşüyor.

Kitaba adını veren “renk meselleri”nin kaynağı İskender Sof’un gizli bir renk körü olması. Çocukluğunda geçirdiği bir kaza nedeniyle renkleri göremez olmuş, dünyası solmuş, kararmış ama İskender renk körü olduğunu kimseye söylememiş, kimse de fark etmemiş. İskender renkleri yıllar sonra tekrar Iğdır’da Nuh’un boyadığı tabelalara bakarken görür ve o renkleri bir daha görmemekten korkar. Oysa korktukça renkleri kaybedecektir o nedenle korku’nun üstesinden gelmesi gerekmektedir. Bu korku da ‘korku meselleri’ kısmını oluşturacaktır. Renkleri kaybetmek bir yana İskender Sovyet Rusya’ya kaçamayacağından ya da yolda öldürüleceğinden korkmaktadır asıl ve bu korkuyu yenemezse başarılı olamayacağına inanmaktadır. İskender’in korkuyu yenmesinde ona kılavuz olacak kişi de Iğdır’ın kanaat önderi ve Nuh’un dedesi 90’lık Ahund’dur. İskender ahund’un yol göstericiliği ile korkunun tersinin ne olduğunu anlayabilirse, korkuyu da anlayıp ondan kurtulabileceğini kavrar.

Yavaş yavaş karlarla kaplanıp Dünya’dan kopmakta olan Iğdır’da İskender korku ve renk mesellerine kaynaklık edecek birçok kişiyle karşılaşır, olaylar yaşar. Hemen herkesin kendine has ilginç bir hikayesi vardır ve geleceğe ilişkin bir şeyler planlamaktadır. Ama İskender’in hayatını birebir etkileyebilecek olan en önemli kişi Mit Osman’dır. Gözden düşmüş, Iğdır’da adeta unutulmuş bir istihbaratçı olan Mit Osman, daha görür görmez İskender’den kuşkulanır ama titizlikle (!) tuttuğu dosyalar ona İskender’in bir magazin gazetecisi olduğunu ve istihbarat teşkilatına bir çok faydaları dokunduğunu söylemektedir. Bu yanılgıdan faydalanan İskender, Mit Osman’ın tuttuğu dosyaları okur, hatta en kalının olanını okumak için ödünç bile alır. Sincap, Nuh ve Ahund başta olmak üzere hayatında ilk kez tanıdığı birçok kişi İskender’e yardımcı olmaya çalışmaktadır ama Mit Osman’ın İskender’in kimliğini çözmesi ve görevini yerine getirmesini çok fazla geciktirmek mümkün değildir.

İskender’in şansına, şehrin genel korku kaynağı olan, insanların geceleri sokağa çıkmaktan çekinmesine neden olan vampirdir. Vampir önce kaymakamı, sonra şehrin telgraf memurunu ısırmıştır. Telgraf memurunun görevini üstlenen Sincap, Mit Osman’a gelen İskender’in öldürülmesini emreden şifreli telgrafı yanlış okuyarak kahramanımızı bir süreliğine korur. Ama yeni telgrafların gelmesi kaçınılmazdır ve Aras’ın bir an önce donması için dua etmekten başka yapacak bir şey yoktur.

Bir yandan İskender Sovyetler’e kaçmaya hazırlanırken diğer yandan şehirde birbirinden ilginç olaylar da yaşanmaktadır. Geceleri Vampir faaliyetlerine devam etmekte, Ahund’un evinde uzun süredir konuk olan Adalet Hanım Nuh’un Gemisi’ni korumak için bombalı eylem planları yapmakta, oyuncakçı Hayati kaymakam için oyuncaktan geliştirilmiş bir helikopter imal etmeye çalışmakta, Nuh resim sanatında ilerlemek için İstanbul’a gitme planları yapmakta, Sovyetler’den kaçmış bir bilim adamı olduğu tahmin edilen Ninno okuduğu kitapların kahramanlarının kimliğine bürünmekte ve hayat bir anda kendisine gönlünü verecek Selvi’yi en olmadık yerde, bir randevu evinde İskender’in karşısına çıkartmaktadır. Bu yan hikayeler hem romanın okuma keyfini artıracak hoşluklar olarak gelişir, hem de ana hikayeye görünür görünmez katkılarda bulunur. İsmail Güzelsoy, postmodern romanlarda alıştığımızın aksine hiçbir şeyi boşuna yazmıyor. Romanın başında duvara asılı bir tüfek varsa Çehov’a uyarak mutlaka onu bir yerde patlatıyor.

Romanın sonuna doğru anlatıcı Değil Efendi de hikayeye dahil olur. İskender’in kaçış planında önemli bir rol oynar.

İsmail Güzelsoy, Değil Efendi'nin Renk ve Korku Meselleri”nde iyi bir kurguyla postmodern anlatıyı polisiye bir maceraya dönüştürürken yakaladığı mizahi dille de okuruna keyifli bir okuma sağlamış. Tavsiye ediyorum.

20.05.2010

Yorumlar