Kırmızı ve Siyah

Stendhal’in Kırmızı ve Siyah’ı (2010, Çev. Şerif Hulusi, İletişim yay.) severek, soluk soluğa, son sayfasına geleceğim, bitecek korkusuyla okuduğum klasiklerdendir.

Henri Beyle Stendhal 23 Ocak 1783’de doğmuş. 59 yıl yaşamış. Hayattayken eserleri pek ilgi görmemiş. Ancak ölümünden iki yıl sonra unutulmasın diye arkadaşlarının kitaplarını yeniden bastırması ile gündeme gelmiş. Zamanın eleştirmenlerinden övgüler alsa da yine okurların ilgisini çekmemiş. Ancak 20. Yüzyılın başında okunup, sevilmeye başlamış. Emile Zola onu doğalcılık akımının babası saymış, Andre Gide psikolojik romanın yaratıcısı olarak nitelemiş. Romanı “sokağa tutulmuş bir ayna” olarak niteleyen Stendahl’in eserleri gerçekçiliğin ilk, en önemli ve güçlü örnekleri.

Kırmızı ve Siyah 1830’da yayınlanmış. Kırmızı ve Siyah’ın kahramanı Julien Sorel, yakışıklı, hırslı, ihtiraslı bir genç. Babası gibi marangoz olmak istemiyor. Paraya ve güce ulaşmak arzusunda. Yoksul bir genç için papaz olmak özlediği hayatın tek yolu. Din dersleri alan Julien, şehrin belediye başkanı Mösyö de Renal’in çocuklarına dersleri vermeye başlayınca hayatı da değişiyor. Julien ile Madame de Renal arasında bir aşk ilişkisi başlıyor. Madame de Renal’le ilişkileri hakkında imzasız mektuplar gönderilmesi üzerine Julien ailenin yanından ayrılmak zorunda kalıyor.
Paris’e giden Julien asil bir ailenin yanına yazıcı olarak giriyor. Evin kızı Mathilde’le Julien arasında bir aşk başlıyor. Julien, Madame de Renal’le de ilişkisini bitirmemiştir. Mathilde ile ilişkisi onun Fransız sosyetesinde bir yer edinmesini de sağlıyor. Tüm bu aşk ilişkileri yaşanır, Julien başarı merdivenlerini hızla tırmanırken Fransa’da siyasi anlamda büyük değişimler yaşanmaktadır.

Stendhal, kahramanı Julien’in yaşadıkları çevresinde Napoleon Bonaparte'ın sürgüne gönderilişi ile yaşanan Restorasyon Dönemi'ni eleştirel bir bakışla anlatıyor. Din ve ordu kurumlarının siyasi hayatın biçimlenmesindeki rolünü sorguluyor. Julien, siyasette tutunabilmek için Napolyon hayranlığını gizlemeye çalışıyor. İktidardakilere yaranmaya uğraşıyor. Mathilde’le evlilik hazırlıkları yaparken Madame de Renal’le yaşadıklarının ortaya çıkması Julien’in tüm hayatını alt üst ediyor.

İletişim’in yeni baskısında çevirinin ilk yayın tarihi belirtilmiyor, insan ilk bakışta yeni bir çeviri okuyacağını düşünüyor. Kitabın içinde de çevirmenin biyografisi yok. Edebiyat araştırmacısı ve çevirmen Şerif Hulusi 1910’da doğmuş. Birçok edebiyat incelemesi ve derlemesinin, edebi çevirilerinin yanında Engels, Lenin, Mao gibi sosyalist düşüncenin kuramcılarından da çeviriler yapmış. Nâzım Hikmet’ten derlemeleri var ve Kurtuluş Savaşı Destanı’nın ilk basımındaki yanlışlar hakkında yazdığı bir yazıdan TCK’nın 312 maddesinden yargılanmış, beraat etmiş. Çevirilerinden dolayı ise hüküm giyip ölümünden önce 7,5 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Şerif Hulusi, 4 Nisan 1971’de İstanbul’da ölmüş. Benim tespit edebildiğime göre Kırmızı ve Siyah’ın Şerif Hulusi çevirisiyle ilk yayın tarihi 1973 (Güven yay.).

İnsanlar nasıl yaşlanıp ölüyorsa, çeviriler de dildeki gelişmelere dayanamayıp eskiyorlar. Yenilenmeleri gerekiyor. İletişim Yayınları’nın klasik çevirileri konusunda titiz davrandığını biliyorum. Bir editoryal notla hem Şerif Hulusi hakkında, hem de çevirisi ile ilgili (varsa) yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilse iyi olurmuş.

Orhan Pamuk’un editörlüğünde çıkan dizinin hoş bir de özelliği var; kitapların sonuna “Sonsöz” başlığıyla bir inceleme koyuyorlar. Bu incelemeler okuduğumuz klasiği anlamak açısından ufuk açıcı oluyor, eseri tamamlıyor. Kırmızı ve Siyah’ın sonunda Michael Wood imzalı 36 sayfalık bir inceleme yer alıyor. Kırmızı ve Siyah’ın daha çok eserin başkahramanı Julien üzerinde yoğunlaşan ve romanın konu edindiği tarihsel dönemi tartışan bir inceleme bu. İlginç bir çalışma ama bence Stendhal ve Kırmızı ve Siyah hakkında daha genel, bilgi verici bir inceleme seçilseymiş iyi olurmuş diye düşünüyorum.

25 Şubat 2010

Yorumlar