Okunacak kitaplar rafı

Nick Hornby’nin Shakespeare Para İçin Yazdı (Çev. Didar Zeynep Batumlu, Eylül 2009, Sel yay.) adlı kitabının sunuş yazısında Sarah Wowell, “Herhangi bir insanın okuyabileceğinden çok daha fazla kitap olacaktır” diye söze başlıyor. Sonra da “devrilmek üzere olan okunacaklar yığının”daki kitapları sayıyor. Bu satırlar ister istemez kendi halimi hatırlatıyor. Türkçede her yıl 32.000 çeşit yeni kitap yayınlanıyor. Bunların yaklaşık 6-8 bin tanesi benim ilgi alanıma giren edebi eserler. Haftada iki üç kitaptan fazlasını okumam ise mümkün değil. Çok iyi bir performans göstersem bile yılda en fazla 150 kitap okuyabilirim ki geride okunmamış, okunamayacak olan hâlâ altı – yedi bin kitap kalır. Kuşkusuz, ne kadar meraklı olsak da ilgi alanımız içindeki tüm kitapları görmek, dokunmak, sayfalarını karıştırmak madden mümkün değil ama şu açık ki satın aldığımız kitaplar ile okuyabildiklerimiz arasında da okunamayanlar lehine büyük bir uçurum var.

Hornby, Shakespeare Para İçin Yazdı’da yer alan yazılarını Beliver dergisindeki Okuduğum Şeyler köşesinden derlemiş. Hornby bu köşede iki ayrı liste yayınlıyormuş, biri “Satın Alınan Kitaplar” listesi, diğeri “Okunan Kitaplar”. Bu iki liste genellikle çok farklı. Satın alınanlarla okunanlar birbirini tutmuyor ve satın alınanlar her zaman sayıca fazla. Hornby gibi benim de okumak için ayırdığım kitaplar var. Bir yığın halinde kitaplığın en üstündeki boşluğu dolduruyorlar. Hemen her gün onlara yenileri ekleniyor. O bölümün taşacağını hissettiğimde ister istemez bazılarını elemek durumunda kalıyorum. Bu okuyamadığım kitapları bir gün okurum umuduyla kitaplığıma yerleştiriyorum.

Genç Olmak

Okunmayı bekleyenlerin ilk sırasını antolojiler alıyor. Nursel Duruel’in derlediği Genç Olmak’ta (Haziran 2009, Yapı Kredi yay.) Hüseyin Rahmi’den Ahmet Büke’ye dek çağdaş hikayeciliğimizden 80 yazardan 80 öykü derlenmiş. 780 sayfalık bu antolojide Duruel, çocuklara, ilk gençlik çağındakilere yönelik bir derleme yapmış. Şair, öykücü Kadir Aydemir, Bozcaada Öyküleri’nde (Eylül 2009, Yitik Ülke) 34 yazarın öykülerini derlemiş. Çoğunluğu genç kuşaktan birçoğu ilk kez adlarıyla karşılaştığımız yazarların Bozcaada ile ilgili öyküleri. Antolojide bir giriş yazısı yok, arka kapakta da belirtilmemiş ama sanıyorum çoğunluğu belki de tamamı ilk defa yayınlanan çalışmalar.

Sel Yayınları İstanbul ve Ankara’dan sonra kadın öykülerini derlemeye Karadeniz ile devam ediyor. Kadın Öykülerinde Karadeniz’de (Der. Efnan Dervişoğlu, Temmuz 2009) Müfide Güzin Anadol’dan Derya Önder’e dek 23 kadın yazardan seçilmiş ya da alınmış öyküler yer alıyor. Alınmış diyorum, çünkü 23 öykünün on ikisi bu seçki için yazılmış. Engin Toprak’ın derleyip Ruşça’dan çevirdiği Çağdaş Rus Öyküsü Antolojisi (Eylül 2009, İkaros yay.) geniş bir zaman aralığından yapılmış bir seçme. 1766 doğumlu Karamzin’den başlayıp Puşkin, Gogol, Turgenyev, Dostoyevski, Tolstoy, Çehov gibi Dünya klasiği olmuş isimlerle devam ediyor ve 1953 doğumlu Dina Rubina ile son buluyor. Bu haliyle antolojiye “çağdaş” diyebilir miyiz bilemiyorum. Bence bildik adlar yerine (ya da yanında) günümüz Rus Edebiyatından daha çok örnek verilseydi iyi olurdu. Çünkü komşumuz Rusya’nın çağdaş edebiyatı hakkında hemen hiç bir bilgimiz yok.

Yapı Kredi Yayınları Doğan Kardeş Kitaplığı’nda faydalı bir çalışmaya başladı. Çağdaş Türk Edebiyatı’nın ustalarından seçme şiirler ve öyküler kitapları yayınlıyorlar. 5-6 liraya satılan, ortalama 112 sayfalık bu küçük kitaplar genç okurlara büyük ustaları tanıtıp onları bu ustaların kitaplarına yönlendirmeyi amaçlıyor sanırım. Genç okurlar bu diziye ilgi göstermiş bir çok kitap kısa sürede yeni baskılar yapmış. Kitap fiyatları yayınevi sahibi Yapı Kredi Bankası desteği ile 2-3 lira gibi çok daha makul bir seviyeye indirilirse bu kitaplar çok daha fazla genci okur olma yolunda özendirecektir. Raşit Çavaş’ın derlediği Bir Sonbahar Akşamı (Temmuz 2009) bu dizinin son yayınlarından. Seçkide Sait Faik’in sağlığında yayınladığı dokuz kitabına adlarını veren öyküler ve yazarın ölümünden sonra yayınlanmış en iyi öykülerinden Kalinihkta yer alıyor.

Binbir Çiçekli Bahçe

Çağdaş Türk Edebiyatının Yaşayan en büyük yazarı Yaşar Kemal’in Kürt Açılımı/Sorunu üzerine yaptığı açıklamalar, konuşmalar gündemi belirledi. Büyük ustanın Kürt sorunu ile ilgili yazılarını, söyleşilerini de içeren Binbir Çiçekli Bahçe’de (Eylül 2009, Yapı Kredi yay.) ayrıca çeşitli ödül törenlerinde, kutlamalarda yaptığı konuşmaların metinleri, anı parçaları ve bir kaç söyleşisi yer alıyor.

Geçtiğimiz Haziran’da kaybettiğiz şair Kemal Özer, bir süredir Özgür Edebiyat ve Sözcükler dergilerinde gümlüklerinden parçalar yayınlıyordu. 1999’dan 2008’e kadar tuttuğu günlükleri iki cilt halinde Günlerle Yolculuk (Eylül 2009, Hayal yay.) adıyla yayınlandı. Özer, bazı bölümlerini dergilerde okuduğum bu günlüklerinde hayata, edebiyata dair gözlemlerini, yaşadıklarını, deneyimlerini okurlarla paylaşıyor. Akıcı bir anlatımı var. Günlükler edebi değeri olan bir deneme tadı da taşıyor. Vecihi Timuroğlu, Ahmed Arif’in Türk Şiirindeki Yeri Üzerine Bir Deneme (Arkadaş yay.) içindekiler bölümünde yer alan başlıklardan anladığıma göre Ahmed Arif’in Türk Şiirindeki Yeri ile yetinmiyor onu şiirine kaynaklık eden temalar ve yaşadığı dönemin siyasi, kültürel tarihi içinde konumlandırmaya da çalışıyor.

İsmail Ertürk, özellikle Kitaplık dergisinde yayınlanan yazılarından tanınan bir yazar. 1959 doğumlu Ertürk’ün yazarlık serüveni ODTÜ’deki öğrencilik yıllarında Oluşum, Tan gibi dönemi önemli dergilerinde başlamış. Biyografisinden anladığımıza göre Ertürk ekonomi alanında yaptığı akademik çalışmalarla da dünya çapında tanınıyor. İktisat ve Şiir gibi yazıları onun ekonomist yanını edebiyat merakıyla buluşturan yazılar. İsmail Ertürk dergilerde yayınladığı edebiyat ve sanat yazılarını Şen Burgaç (Ağustos 2009, Yapı Kredi yay.) adıyla kitaplaştırdı. Ertürk derinlemesine okuyan, iyi tahlil eden bir yazar, sıkı da bir okuyucu.

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Filistinli Dünya Şairi Mahmud Derviş küçük bir çocukken yaşadığı acılardan, zulümlerden yola çıkarak Filistin halkının yaşadıklarını yazmış. Gazze için Sessizlik (Çev. Hakan Özkan, Haziran 2009, Özgür Yay.), Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü altbaşlığını taşıyor. Gazze’de yaşanan katliamlar henüz sıcaklığını korurken bu büyük şairin gözünden Filistin toplumuna bakmak ilginç olmalı. Fredric Jameson günümüz edebiyat kuramı ve eleştirisinin en önemli adlarındandır. Hemen her çalışması da ilgi ile yepyeni bilgiler alınarak okunur. Jameson’ın türkçedeki yeni kitabı Ütopya Denen Arzu (Çev. Ö.Çelik, F.B. Aydar, Eylül 2009, Metis yay.) Jameson kitapta, “Thomas More'un bu edebi türe adını veren Ütopya'sından başlayarak "bilimkurgunun Shakespeare'i" kabul edilen Philip K. Dick'in, Mülksüzler ile bilimkurgu ve ütopyayı bir anlamda uzlaştıran Ursula K. Le Guin'in ve diğer önemli bilimkurgu yazarlarının yapıtlarına uzanan, kapsamlı bir bilimkurgu ve ütopya” araştırması ve eleştirisi yapmış. Reyhan Yıldız’ı CNN Türk’te yayınlanan kaliteli edebiyat programı Karalama Defteri’nin yapımcısı olarak tanıyoruz. Yıldız, Türkiye’nin darbe dönemlerinde gözaltına alınmış, tutuklanmış, hapisedilmiş yazarlarla söyleşiler yapmış. İçeri’den’de (Literatür yay.) Vedat Türkali’den Pınar Selek’e dek çeşitli dönemlerde tutsak kalmış 16 yazar başlarından geçenleri anlatmışlar.

Açlığın Şarkısı

Geçen yıl Nıbel kazanan J.M.G. Le Clézio’nun yeni romanı Açlığın Şarkısı’nda (Çev. Aysel Bora, Eylül 2009, Turkuvaz) “İkinci Dünya Savaşı'nın ve nazizmin ayak sesleri tüm Avrupa'da işitilirken yaşanan vurdumduymazlık, aymazlık, hatta Hitler hayranlığı. Ve bu yıllarda çocukluktan genç kızlığa adım adım ilerleyen Ethel'in, bütün bu şaşaa içerisinde, Nazi rejimini, anti-semitizmi, açlığı, yoksulluğu ve sefaleti tanıması”nı anlatıyormuş. Feyza Hepçilingirler, son yıllarda dil yanlışlarını düzeltmeye ağırlık verse de iyi bir öykücüdür. Uzun bir aradan sonra yayınlanan İşte Gidiyorum (Eylül 2009, Everest yay.) Göç Öyküleri alt başlığını taşıyor ve Struma Faciası’nı konu ettiğini tahmin ettiğm Bu Gemi Nereye adlı uzun öykü ile başlıyor. Radikal 2’deki yazılarından tanıdığım Evrim Alataş romanı Her Dağın Gölgesi Deniz'e Düşer’de (Ağustos 2009, İletişim yay.) Bir Alevi Kürt köyünün ve insanlarının hikâyesinden yola çıkarak 1960’lar, 70’ler ve nihayet 12 Eylül’e ulaşan bir hikaye anlatmış. Alevi Kürt köyünde simgelenen değişim ilginç olmalı, hele bir de iyi anlatılmışsa...

29.10.2009

Yorumlar