Ömer Seyfettin Ülkücü Bir Yazarın Romanı


Tahir Alangu, Ömer Seyfettin Ülkücü Bir Yazarın Romanı’nda (Haziran 2010, Yapı Kredi yay.) kendi deyimiyle “eserlerine her şeyden önce hayatını ve çatışmalarını koyan” bir yazarın hikayesini anlatıyor. Ömer Seyfettin, bir “klasik”. Türk hikayeciliğinin öncülerinden. “Kısa hikaye”nin kurucularından. Diliyle, anlatımıyla döneminde seçkinleşmiş, öncü olmuş. Günümüzde de eserleri en çok okunan yazarlardan. Hatta en çok okunan hikayeci de diyebiliriz. Eserleri o kadar çok yayınevinden yayınlanıyor ki takip etmek olanaksız.

Tahir Alangu, 1915'te İstanbul'da doğmuş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1943'te bitirmiş. Birçok lisede, köy enstitüsünde ve yüksekokulda öğretmenlik yapmış. Boğaziçi Üniversitesi'nde halkbilim dersleri vermiş. Şiirleri, eleştirileri, edebiyat, tarih ve halkbilim üzerine yazıları öğrencilik yıllarından başlayarak dergilerde yayınlanmış. Dergilerde, gazetelerde roman ve öykü değerlendirmeleri yazmış, Ömer Seyfettin'in bütün eserlerini baskıya hazırlamış. Asıl katkısını halkbilim dalında yapmış. Masallar, gölge oyunları, destanlar, göçmen folkloru ve bunlarla ilgili kuramsal sorunlar hakkında araştırmalar yapmış. 19 Haziran 1973'te İstanbul'da ölmüş.

Alangu’nun Ömer Seyfettin merakı üniversite yıllarından başlıyor. 36 yıllık kısa hayatına çok iş, çok ürün sığdırmış bu verimli yazarın hayat öyküsünü merak ediyor ama tatmin edici bir kaynak bulamıyor. Bunun üzerine Ömer Seyfettin’in biyografisini yazmaya karar veriyor.

“Hayatın ayrıntıları çoğu zaman yazarlar ve eserler için bir anahtar ödevi görüyor, bir çok bulanık noktaların aydınlanması ve anlaşılmasına, yazarın yeniden değerlendirilmesine, eserlerinin daha iyi anlaşılmasına yol açıyordu” görüşüyle yola çıkan Alangu sadece yazarın eserleri, hakkında yazılanlar gibi basılı malzeme ile yetinmemiş. Bir yandan Ömer Seyfettin’den kalan ve yayınlanmamış tüm yazılı malzemeye ulaşmaya çalışmış, diğer yandan yazarın başta ailesi ve arkadaşları olmak üzere yakın çevresinin de tanıklıklarına başvurmuş. Yani, iyi bir biyografi yazımında ne yapılması gerekiyorsa onları yapmış.

Ömer Seyfettin 1884 yılında Gönen'de (Balıkesir) doğmuş. Öğrenimine Gönen'de bir mahalle mektebinde başlamış. Yüzbaşı rütbesi taşıyan babasının tayini ile İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a gelmişler. Edirne ve İstanbul’da askeri eğitim almış. Piyade asteğmeni rütbesiyle, Kuşadası’nda görev yapmış. İzmir Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atanınca edebiyat ortamlarına girmiş, arkadaşlar edinmiş. Alangu, batı kültürünü iyi bilen Baha Tevfik'in Ömer Seyfettin’in üzerinde önemli etkisi olduğunu yazıyor. Bu dönemlerde daha çok takma isimle şiirler yayınlatan Ömer Seyfettin 1909'da Selanik Üçüncü Ordu'da görevlendirilince düzyazıya yöneliyor. Balkan Savaşı başlayınca kapanan Genç Kalemler dergisinin yazı kurulunda yer alıyor, başyazılar yazıyor.

Yeniden orduya çağrılan Ömer Seyfettin, Yanya Kuşatması'nda esir düşüyor. Nafliyon'da geçen bir yıllık esareti sırasında hikayeler yazıyor. Hikâyeleri Türk Yurdu'nda yayımlanıyor. 1913'te esrilikten kurtulup İstanbul'a dönüyor. Babıali Baskını'na katılıyor. Daha sonra askerlikten ayrılmış, yazarlık ve öğretmenlik yapmış. Türkçü düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazmış. 1914 yılında Kabataş Sultanisi'nde öğretmenlik görevine başlamış ve bu görevini 1920’de ölümüne kadar sürdürmüş. Öğretmenlik dönemi yazarlığının da en verimli zamanı olmuş. Bu dönemde 10 kitapta yayınlanan 125 hikaye yazmış.

Alangu, Ömer Seyfettin’in eserlerini anlamak için onun yaşadığı dönemi de iyi bilmek gerektiği düşüncesinde. 20. yüzyılın ilk yirmi yılında bir yandan Osmanlı İmparatorluğu çözülürken diğer yandan sürekli savaşlar yaşanıyor. Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları ard arda geliyor. Ömer Seyfettin bu dönemde yaşamış ve yaşadıklarını hikayelerine yansıtmış. Alangu, Ömer Seyfettin’in hikayelerinin kaynağının sürekli tuttuğu günlükleri olduğuna dikkati çekiyor. Bazı günlük sayfaları pek değişikliğe uğramadan hikaye halini almış.

Ömer Seyfettin’in hayatında İttihat ve Terakki Fırkası’nın ve Ziya Gökalp’in önemli bir yeri var. “Yeni Lisan”, “Milli Edebiyat” gibi anlayışları birlikte oluşturup savunmuşlar. Ömer Seyfettin, partinin ilkelerine uyan yazılar, hikayeler yazmış. Parti organlarında, yayınlarında görev almış. Gökalp’in ortaya attığı Türkçü görüşleri, Türk Dili’nin arılaştırılmasını savunmuş, bu yolda ürünler vermiş. İmparatorluğun çöktüğü, milliyetçilik akımlarının tüm Dünya’da kabul görüp yeni devletlerin oluştuğu bir dönemde Ömer Seyfettin’in ülkenin geleceğini Türkçü akımlarda görmesini, Türklüğe sarılmasını garipsememek gerek. Çünkü en öncü anlayış milliyetçi akımlar. O dönemde geliştirilen görüşlerin Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşuna kaynaklık ettiği de bir gerçek. Genç yaşta ölmeyip Cumhuriyet döneminde de yaşasaydı nasıl bir siyasi tavrı olurdu merak etmemek elde değil.

Tahir Alangu’nun yazımı 25 yıl süren, ilk baskısı 1968’de yapılan 509 sayfalık eserinde Ömer Seyfettin’in hayat öyküsünü en küçük ayrıntılarıyla aydınlatmaya çalışıyor. Üstelik bu işi akıcı bir anlatımla yapıyor. Belki adında belirtildiği gibi bir roman olarak okunamaz ama keyifle ve merakla okuduğumu, hem Ömer Seyfettin hem de 1900’lerin Türkiyesi hakkında çok şey öğrendiğimi belirtmeliyim.

29.07.2010

Yorumlar