Post-Entelektüel Dönem ve Edebiyat

Hasan Bülent Kahraman, Post Entelektüel Dönem ve Edebiyat’ta (Haziran 2009, Agora Kitaplığı) düşünsel alanda 1980’lerde gelişen Yeni Sağ anlayış ile sol düşüncenin gücünü yitirdiğini yerini post-modernliğin aldığını anlatıyor. Kahraman’a göre Post-modernlik, Yeni Sağ politikaları meşru kılmakla kalmıyor modernitenin de sonu anlamına geliyor. 1980’lere kadarki dönemi Entelektüel Dönem olarak adlandıran Kahraman, Entelektüel Dönem’in siyasallığının post-modernle birlikte son bulduğunu, post-modernin ulaştığı yerin de post-entelektüel dönem olduğunu yazıyor.

"Şimdi dönem veya çağ değişti. İnsanlar kendilerinden başka hiçbir şeyin önemli olmadığı, kendi bireyliklerinin dışında hiçbir şeyi tartışmadıkları, hiçbir şeyin üstüne kafa yormadıkları bir evreye girdiler. İşte bu, 'post-entelektüel dönem'dir. Ve post-entelektüel dönem, post-modern dönemin zihinsel yükünü dahi taşıyamamaktan kaynaklanan bir çöküşe tekabül etmektedir.” Kahraman’a göre böyle bir dönemin edebiyatı ‘boşluk duygusu’ndan beslenen ve belirli bir sorunsalı olmayan bir edebiyattır. “Sonuç olarak post-entelektüel dönemin edebiyatı, kendisini ideoloji dışı bir bağlama yerleştirir, apolitik hale getirir, kitleyle özdeşleştirir ve bir hiçliğe mahkum eder” diyerek tezini tamamlıyor.

Post Entelektüel Dönem ve Edebiyat’ta 20. Yüzyıl bitip 21. Yüzyıl başlarken yaşanan değişimler ele alınarak post-modern anlayışların Kahraman’ın adlandırması ile post-entelektüelliğe nasıl dönüştüğü araştırılıyor. Kahraman hem Türk edebiyatını hem de Batı edebiyatını ele almış. Genel olarak edebiyattan yola çıkıp daha çok günümüzün hakim türü roman üzerinde duruyor ama şiir, eleştiri ve deneme de ilgi alanında. Post-entelektüel dönemde onların nasıl bir hal alabileceğini de sorguluyor. Sinema ve roman kültür endüstrisinin esas ürünleri olarak geleceğin kültürünü belirlemede de önemli roller oynuyorlar. Tek bir ürünle olabildiğince çok insana ulaşmak arzusu romanların ya da filmlerin ortalamaya hitap edecek düzeye düşürülmesini gerektiriyor. Daha az sözcükle, daha az ayrıntı ve daha çok diyalogla ve bol izahatla romanlar yazılıyor. Son dönemin çok satma arzusundaki yazarlarının edebiyattan fedakarlık edip nasıl çok satmanın sırrını çözdüğünü görüyoruz.

Kitabı oluşturan yazılar uzun bir zamana diliminde yazılmış, bazıları dergilerde yayınlanmış ama Kahraman bunları kitap bütünlüğü içinde biraraya getirirken yeniden ele almış, eklemeler, çıkartmalar yaparak bir bütünün parçaları olmalarını sağlamış. Kitabı okurken ayrı ayrı yazılar okuduğunuz hissine kapılmıyorsunuz, aksine her biri kitabın bölümlerini oluşturuyor. Kahraman, enine boyuna tartışılması gereken bir adlandırma yapmış (post-entelektüel dönem) ve bir tez ileri sürmüş. Düşüncelerini ayrıntılı olarak yazmış ama adlandırmanın ve tezin doğrulanabilmesi için örneklere gerek var. Kahraman hemen hiç örnek vermediği gibi, isim vemekte bile eli sıkı, böyle olunca da bu önemli tezi tartışmak için zemin bulmak güçleşiyor. Sanırım sırf bu nedenle Kahraman’ın ortaya attığı savlar tartışılmadan kalacak. Kahraman, genellikle kaynaklarını açıkça göstermeyi, akademik kurallara uygun biçimde kaynakça vermeyi (kitabın tam adı, yayın tarihi, kaçıncı baskı olduğu, ilgili yazı ya da bölüm başlığı vb.) de sevmediği için görüşlerinin kaynaklandığı ana metinlere ulaşmak güçleşiyor.

Post Entelektüel Dönem ve Edebiyat getirdiği tezler, sorduğu sorularla edebiyatın ideoljik içeriğinin boşaltılıp kültür endüstrisinin kolayca tüketilen bir ürününe dönüştürüldüğü çağımızı anlamaya, çözümlemeye ve mümkünse olumlu yöne yöneltmeye çağıran bir tartışmayı açmaya çalışıyor.

03 Eylül 2009

Yorumlar