Tene Yazılan Ayetler

Öyküleriyle tanıdığımız Yavuz Ekinci ilk romanı Tene Yazılan Ayetler’de (Mart 2010, Doğan Kitap) yakın geçmişte yaşanan faili meçhul cinayetlerin izini sürerken insanın temel varoluş meselelerinden ölüm ve ölümsüzlük olgularını sorguluyor.

Asvas, tanınmış bir yazardır. Son romanı Tene Yazılan Ayetler’i yazarken kaçırılmış, uzun süre işkence yapıldıktan sonra öldürülmüştür. Unesco, 1993’de kaçırılıp öldürülen Asvas’ı anmak için 2010’u Asvas yılı ilan etmiştir. Bir işadamının aracılığıyla yazar Berzah, Asvas’ın hayatını konu alan bir roman yazmak ve bir film çekilmesi için kurulacak ekibin başına getirilir. Cumhurbaşkanı’nın desteklediği projeyi hazırlarken Berzah’ın yöneteceği ekip devletin tüm olanaklarından yararlanacak, Asvas’la ilgili gizli belgelere de ulaşabilecektir. Berzah ekibini kurup Diyarbakır’a gider. Kamera ve ses kayıtlarını, gazete küpürlerinı, günlükleri, mektupları ve röportajları inceleyen, tanıklara başvuran Berzah ve ekibi Asvas’ın başından geçenleri yavaş yavaş aydınlatmaya başlar. Asvas, Hizbullah tarafından kaçırılıp uzun süre işkence edildikten sonra öldürülüp gömülmüştür.

1990 yıllarda Güneydoğu’da yaşanan vahşet, faili meçhul cinayetler, Hizbullah’ın ölüm evleri, işkenceleri başlı başına bir roman konusu. “Düşük yoğunluk savaş” ya da başka hangi terimle tanımlanırsa tanımlansın terör ortamında yaşamaya çalışmak ise üzerinde önemle durulması gereken bir trajedi.

Bir yandan Asvas’ın hayat hikayesi gelişip ayrıntılanırken, diğer yandan bir ölümsüzün binlerce yıl süren hayat öyküsünü okumaya başlıyoruz. Tanrılar tarafından karısı ile birlikte ölümsüzlük cezasına çarptırılan Utanapişti’nin öyküsüdür bu. Yaklaşık on bin yaşındaki Utanapişti bir yandan yaşadığı olayları şiirsel ya da efsanevi diyebileceğimiz bir dille anlatırken bir yandan da binlerce yıldır ayrı düştüğü karısının izini sürmektedir. Mitolojide, kutsal kitaplarda, efsanelerde anlatılan öykülerin bir karışımıdır Utanapişti’nin hikayesi. Bir anlamda insanlığın dünyada çektiği acıların tarihi... Yazar, romanda kaynaklarını şöyle açıklıyor; “Yazmaya başlamadan önce, masaya sevdiğim ve yıllardır defalarca okuduğum sekiz kitap bıraktım. Bunlar Gılgamış Destanı, Tevrat, Zebur, İncil, Kur’an, Don Quijote, Yüzyıllık Yalnızlık ve Ulysses’ti. Kalemden, bu romanımın Gılgamış kadar ölümsüz, Tanrı’nın Kutsal Kitaplardaki sesi kadar şiirsel, Don Quijote kadar klasik, Yüzyıllık Yalnızlık kadar büyüleyici ve Ulysses kadar da modern olmasını diledim.” Ama kitabın sonunda yer alan ve oyun amacıyla olsa gerek romanda sözü edilen ve aslında olmayan kitapların da sanki varmış gibi künyelerinin verildiği kaynakça çok daha geniş. Utanapişti’nin anlattığı metin bu eserlerden yapılan alıntıların birleştirilmesiyle kurgulanmış.

Romanın sonlarına doğru Asvas’ın kayıp romanı Tene Yazılan Ayetler olduğu bildirilen bu metin ve onun etrafında kurulan oyunlar postmodern bir anlatı kurma çabası olarak algılanabilir. Öte yandan kısa bir zaman diliminde yaşanan vahşeti aydınlatan düz anlatımlı metinle binlerce yıllık insanlık tarihinde yaşanan vahşetleri ve acıları anlatan mitolojik anlatımlı metin bir bütünün iki parçasını oluşturuyorlar. Bu iki parça romanın sonunda birleşiyor. Utanapişti’nin öyküsü Asvas’ın öyküsü ile karışıyor. Yazar Berzah, anlatıyı “Bu benim hikayem. Asvas olduğum doğrudur” diye noktalıyor.

Romanın anlatıcısı Berzah’tan da söz etmek gerek. Yazarlık hayatında pek başarılı olamamış, özel hayatında mutsuz, karısı tarafından terk edilmiş biri. Asvas’ın romanını yazarken bir yandan da kendiyle hesaplaşıyor, hayatını, varlığını sorguluyor. Adının anlamından gelen bir görevi var romanda. “Coğrafyada bir yarımadayı karaya bağlayan, iki yanı su, dar kara parçası” anlamına geliyormuş berzah. Kuran’da ise “engel, iki şey arasındaki perde” anlamında kullanılmış. Berzah, Asvas’la Utanapişti’nin arasında yer alıyor. Romanın sonuna kadar perde görevini sürdürdürüyor.

Berzah, Asvas ve Utanapişti “ölümsüzlük” olgusu etrafında varoluyor, kaderlerini birleştiriyor. Asvas, vahşi bir işkence sonucunda öldürülmüş ama eserleriyle ölümsüzlüğü kazanmış. Utanapişti, hayatı boyunca ölümün izin sürüyor, ölümsüzlükten kurtulmak istiyor. Berzah ise çoğu insan gibi ölümlülük ve ölümsüzlük arasında kalmanın sıkıntısını çekiyor. Yazar olarak Asvas gibi ölümsüzlüğü arzuluyor, eserleri ona bu mertebeye ulaşamayacağı hissini veriyor, yaratıcılık sancıları çekiyor, umudunu Asvas hakkında yazacağı romana bağlıyor.

Bir de tabii tüm bu anlatıları yazan yazarın konumuna değinmeliyiz. Yavuz Ekinci, ölümsüz yazar Asvas’ın eserleri olarak kendi kitaplarını sayıyor. Asvas’ın çevresindeki kişiler, projeyi öneren işadamı Mehmet Şarman örneğinde olduğu gibi Ekinci’nin ya arkadaş çevresi ya da önceki öykülerinin kahramanları. Ekinci roman yazmanın oyun’u da içerdiğini söylüyor. Tene Yazılan Ayetler’de birçok oyun yapmış, gizli - açık göndermelerde bulunmuş. Postmodern bir yaklaşım bu. Tene Yazılan Ayetler’deki postmodern yaklaşımın zaman zaman parodileşmesinin romanda işlenen konunun ağırlığı ve önemi ile ne kadar bağdaştığı tartışmaya değer. Bu yaklaşımın diğer sakıncası ise işlenen kahramanlarda yeterince derinleşmeyi engellemesi. Asvas’ın da, Berzah’ın da karakter olarak daha çok ete kemiğe bürünmeyi, insan ilişkileri daha çok ayrıntılandırılmayı gerektiriyor, bu halleriyle eksik kalmış gibiler. Örneğin Asvas’ın Musa diye adlandırdığı sevgilisi ile ilişkisi, Berzah’a gelen erotik içerikli aşk mesajlarının gizli yazarı merak unsuru olarak kullanılmış ama sonuca ulaşmadan kalmış.

17.06.2010

Yorumlar