Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın

Can Yayınları, yeni başlattığı Kırk Merak dizisi ile kültüre, sanata, hayata eğlenceli ama bilgi yüklü bakışlar getiren kitaplar yayınlıyor. Bunlardan biri de iki kitap âşığının, semiyolog, düşünür ve yazar Umberto Eco ile sinemacı ve dramaturg Jean-Claude Carrière’in sohbetinden oluşan Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın (çev. Sosi Dolanoğlu, Temmuz 2010, Can yay.).

Eco da Carrière de iyi birer entelektüel olmalarının yanında iflaj olmaz birer bibliyofil, kitaba tutkuyla bağlı kişiler. O nedenle daha sözün başında, nasıl kaşık, tekerlek, çekiç ya da makastan vaz geçilemezse kitaplardan da vaz geçemeyeceğimizi söylemelerini ve sohbetlerine başlık olarak Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın adını koymalarını garipsemiyoruz. Eco ile Carrière, uzun uzun kağıda basılı kitabın yararlarından söz edip, elektronik ortamda kitap okumanın zorluklarından konuşuyorlar. Bu sözlerin benzerlerini kağıda basılı kitaba tutkuyla bağlı bir çok kitapseverden duyuyoruz. Eco ile Carrière, kağıda basılı kitabın vazgeçilmezliğini anlatırken bildik tezlerin yanında çok önemli bir şeye değiniyorlar; elektronik ortamda bilginin korunamadığı. Bilgisayarın icadından başlayarak sürekli biçim değiştiren veri toplama yöntemlerinden söz ediyorlar. Disketler, CD’ler, kartuşlar ve devamlı yenilenen yazı programları ile bir bilgisayara kayıtlı çok değil beş – on yıl önceki bilgilere bile ulaşılamadığı konusunda görüş birliğine varıyorlar.

Bu açıdan bakıldığında Eco ile Carrière’in görüşlerine katılmamak olanaksız. Ama sayfalar ilerleyip söyleşi kitabın tarihine, kütüphanelere, kitap koleksiyonlarına doğru kaydığında Eco ile Carrière “hiç duymadığınız ayrıntılarla dolu”, “çarpıcı anekdotlarla” öyle ilginç hikâyeler anlatıyorlar ki kağıda basılı kitabın aslında bilgiyi korumakta hiç de iyi bir yöntem olmadığını onlar itiraf etmiş, biz de anlamış oluyoruz. Kağıda basılı kitabın bir çok düşmanı var. Kütüphaneler yakılıyor, kitaplar imha ediliyor... Devletlerin ve kurumların kitaba karşı tavrı tam anlamıyla “bibliyokost.” Bu terim “holokost” (soykırım) ve bibliyo (kitap) sözcüklerinden oluşturulmuş, “kitap kıyımı” anlamına geliyor. Kurumsal yok etmenin yanında kişisel bibliyokost’lar da yaygın, sansür, cahillik, ahmaklık, Engizisyon, yangın, ihmal, dalgınlık, su baskını... diye uzayıp gidiyor liste. Önceki yüzyılların kağıda basılmış kültürel mirasının büyük bir bölümünün yok olduğunu anlatıyor Eco ile Carrière. Sayısal ortamda, kopyalama ve çoğaltma bu denli kolayken bu kadar çok bilgiyi ve kitabı yok etmeyi başarabilir miyiz? Eco ile Carrière’den bu sorunun cevabını almayı isterdim.

Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın tabii ki sadece bu tartışmadan ibaret değil. Söyleşi ilerledikçe Eco ile Carrière’nin kendi deneyimleri, okudukları ve bilgilerinden derleyip anlattıklarıkoleksiyoncuların takıntıları, neden bazı dönemlerin çok sayıda şaheser doğurduğu, hafızamızın nasıl çalıştığı, kütüphanelerin nasıl düzenlenmesi gerektiği” gibi kitaba yakın konulardan sinema, müzik, arkeoloji gibi konulara oradan da aptallık ve budalalığa kadar genişliyor. Kitabın tanıtımında söylendiği gibi “Nietzsche’nin deyimiyle ‘neşeli bilgi’ var bu kitapta”.

Yorumlar