Okunacak Kitaplar


Hemen her gün birbirinden değerli kitaplar yayınlanıyor. Kitaplıklarımızdaki okunacak kitapların sayısı durmaksızın artıyor. Tüm zamanımızı kitap okumaya ayırsak bile bu hıza, üretim yoğunluğuna yetişmek olanaksız görünüyor. Geçtiğimiz aylarda da birbirinden değerli kitaplar birikti okunacak kitaplar rafımda. 16- 24 Nisan tarihleri arasında kitabın yolculuğunun süreceği İzmir Kitap Fuarı öncesi bu kitaplardan söz etmek istiyorum.

İzzet Yasar, şiiri bıraktığını açıkladıktan sonra üretimi hızlandırdı. Yeni kitabı Başka Akıl Peşinde de (Aralık 2010, Komşu yay.) yer alan 12 şiirinde rahat ve ironik bir söyleyişle günlük hayata, yakın geçmişte yaşadıklarımıza başka bir akılla, daha doğrusu alışılmışın dışında bir bakış açısıyla bakıyor. Eğlenceli ve kışkırtıcı bir söyleyişi var. Hem söyleyişiyle, hem de temalarıyla okunmayı, tartışılmayı, üzerlerinde düşünmeyi gerektiren şiirler...

Kopuk (Şubat 2011, Yapı Kredi yay.) Baki Ayhan T.’nin dördüncü kitabı. Baki Ayhan, “ben oldum” demeyen, her kitabında kendini yenilemeye, geliştirmeye çalışan şairlerdendir. Kitabın girişindeki biyografide “Poetik meselelere yenilikçi çağrışımlarla bakmayı isteyen, popülerlikten şiddetle kaçan, sezginin gücüne inanan bir şair. Şairin imgelemine gerçekten nüfuz edebilmek için, şiir kitaplarının, roman okunur gibi, ara verilmeden okunması gerektiğini düşünüyor” deniyor. Kopuk, 152 sayfalık hacmiyle alıştığımız şiir kitaplarına göre oldukça kalın bir oturuşta okunabilir mi, bilemiyorum.

Ahmet Murat az yayınlayan şairlerden. İyi, kalbe dokunan şiirleri ile hatırlanıyor. Yedi yıl aradan sonra yeni kitabı çıkmış ve şiir kitaplarında az rastlanır bir biçimde kısa zamanda ikinci baskısını da yapmış kitap. Bir Şair Bisikletle (2. Baskı Şubat 2011, Profil yay.), daha adından başlayarak okuru kendine çekiyor.

Osmanlı kaynaklarında Osmanlı’nın ilk hekimbaşısı olarak gösterilen, 1376 – 1431 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Şeyhî’nin Türkçe Divan’ı ve Hüsrev ü Şirin mesnevisi ile tanınmış. En bilinen eserlerinden Harnâme (Mart 2011, Haz. M.Özdemir, Kapı yay.) ise Türkçede yazılan ilk mizah kitaplarından. Mesnevi formunda yazılan eser toplumsal eleştirinin ilk ve en iyi örneklerinden sayılıyor. Bilge eşeğin sözleri ile yaşadığı toplumun aksayan yanlarını bayalığa düşmeden anlatmasıyla da dikkati çekmiş, yüzyıllardır kalıcı olmuş bir eser. Kitapta Harnâme’nin orijinal yazımı ve günümüz türkçesine çevirisi karşılıklı sayfalarda yer alıyor.

Can Yayınları, otuzuncu yılını kutlamaya birbirinden güzel ve önemli öykü kitapları yayınlayarak sürdürüyor. Stefan Zweig’ın Hayatın Mucizeleri (Mart 2011, çev. Esen Tezel, Can yay.), “Birinci Dünya Savaşı öncesinden İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar yayımlanmış öykülerini bir araya getiren bir seçki. Psikolojik çözümlemelerle derinleşen bu öykülerde Zweig, tuhaf yazgıların savurduğu insanların izini sürüyor. Savaş karşıtlarının ve kurbanlarının, hayatın baskısı altında ezilenlerin, her daim azınlıkta kalanların, beklenmedik tutkuların tutsağı olanların, kapana kısılan ruhların öyküleri bunlar” diye tanıtılıyor. Bugünlerde yayımlanan Zweig’ın ikinci derleme öykü kitabı Unutulmuş Düşler de (Ocak 2011, çev. B.Arpad – A.Arpad, Everest yay.) şöyle tanıtılıyor; “bu öykülerde Zweig bir kez daha insan ruhunun derinliklerine iniyor. Çocukluk ve gençlik hayallerinin, unutulmuş düşlerin saklandığı karanlıklara benzersiz üslubuyla ışık tutuyor. Etraflarındaki "yabancı, ateşli" dünyayla aralarında bir bağ kurabilmek için kabuklarından çıkmaya çabalayan tutkulu erkekler, kadınlar ve çocuklar bu öykülerin kahramanları.”

Eylül’le tanıyıp sevdiğimiz Mehmed Rauf’un Üç Hikaye’si ilk kez 1919’da yayımlanmış. Rauf’un unutuluşa terk edildiği dönemde yayınlanan eser tekrar okurla buluşuyor. Üç Hikaye (Şubat 2011, Özgür yay.), Mehmed Rauf'un sade bir dille kaleme aldığı "Girdap", "Bir Hikâye-i Hüsran" ve "Hediyeler" başlıklı üç uzun hikâyesinden oluşuyormuş. Kitabı yayıma hazırlayan Mehmed Rauf uzmanı Rahim Tarım giriş yazısında, “II. Meşrutiyet'ten sonra yayımlanan bu hikâyelerin sırasıyla Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Fazıl Ahmet Aykaç'a ithaf edilmesi, yazarın edebî anlayışındaki değişikliği göstermenin yanında ülkenin o yıllarda geçirdiği ekonomik krizden, jurnalciliğe kadar toplumsal yaşamda derin izler bırakan sosyolojik konulara ışık tutması bakımından da göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir” diyor.


Flannery O'Connor, Amerikan edebiyatının özgün isimlerinden. 39 yıllık hayatı deri veremi ile mücadele ederek geçmiş. Yaşarken iki romanı ve bir öykü kitabı yayımlanmış. Sıradan görünen hayatları, basit olayları güçlü bir edebi dille anlatması ile tanınıyor. "Güneyli gotik" türde eserler verdiği, yöresel unsurlara yer verdiği ve "grotesk karakterler" yarattığı söyleniyor. O'Connor’un türkçedeki yeni kitabını Metis şöyle tanıtıyor; “Her Çıkışın Bir İnişi Vardır'da (Ocak 2011, T.Uyar, N. Dikbaş, F. Özgüven, Metis yay.) yine dokuz güzel öykü var. Karakterlerin hepsi insani zaaflardan fazlasıyla nasibini almış saplantılı tipler: Kimi erdemli olmayı, kimi iyilik yaparak başkalarını "kurtarmayı", kimi değişime ve ilerlemeye ayak uydurmayı, bazıları da ırkçılık gibi sosyal sorunları dert edinmiş ya da ölüme kafayı takmış insanlar. O'Connor bu karakterlerin kendilerini içine düşürdükleri durumları tasvir ederken, anlatı kazanına bolca ironi, epeyce gerilim, biraz trajedi, bir çimdik de komedi katıyor.” Özlemle andığımız usta öykücü Tomris Uyar çevirileri de kitaba başka bir çekicilik katıyor. Yaşasaydı 70 yaşını kutlayacak olan Tomris Uyar’ın 1966-2007 yılları arasında dergilerde yayımladığı yazılar, söyleşiler, soruşturma yanıtlarından Handan İnci’nin derlediği Kitapla Direniş (Mart 2011, Yapı Kredi yay.) de geçtiğimiz günlerde yayımlandı.

Yaşamak Üç Defa (Aralık 2010, Everest yay.), Seyit Göktepe’nin dördüncü kitabı. Seyit Göktepe, 2000’li yılların üretken ama seviyeyi hiç düşürmeyen, dilini, anlatımını, temalarını koruyarak her yeni kitapta daha ileri gitmeye çalışan bir yazar. Kitabın arka kapağında Göktepe’nin “İnsan alemin içindedir. Alem insanın içinde” sözünün izini sürdüğü belirtiliyor. Öyküden şiire doğru uzanan üslubuyla ne yazdığını merak ettiren bir yazar Göktepe.

Vecdi Çıracıoğlu, ard arda iki kitap yayımladı. Gemileri Sayan Kedi (Şubat 2011, Everest yay.), “yazarın deyimi ile güzdarbesi döneminden açılan yeni bir pencere (...) yazar, roman kahramanının hesaplaşmalarını kendine özgü dil ve anlatımıyla okurla buluştururken, öte yandan bir kez daha güzdarbesinin ruhlarda yarattığı fırtınaları gözler önüne seriyor...” diye tanıtılıyor. Mayhoş Zamanlarda (Mart 2011, Marjinal Kitap) ise Bursa, İstanbul Rumeli Hisarı ekseninde Celal Sılay, Sait Faik, Şevket Süreyya Aydemir, Ali Kemal, Edip Cansever, Oltacı Miran, Metin Kurt, Anatole Francé, Orhan Veli Kanık, Necati Ayden, Oğuz Atay ve Süha Tuğtepe’nin anıldığı öyküyle deneme arasında bağlar kuran yazılarını biraraya getirmiş Çıracıoğlu.

Haydar Ergülen, iyi bir şair olmasının yanında edebiyatımızın en az ürün verilen alanı olan denemede de usta bir yazar. Yeni kitabı Trenler de Ahşaptır’da (Şubat 2011, Kırmızı Kedi yay.) trenleri, tren yolculuğunu, istasyonları, garları özellikle şairin hayatında önemli yer tutan Eskişehir, Haydarpaşa, Ankara garlarını ve bu mekânların kendisinde bıraktığı izlenimleri, anılarıyla birlikte anlatıyor.

Nurdan Gürbilek, günümüz eleştirmenlerin en kaydadeğerlerindendir. Her yeni kitabını merakla okurum. Benden Önce Bir Başkası’nı (Mart 2011, Metis yay.) giriş yazısında, “bir yazarı bir başkasının ışığında okuyan denemelerden oluşuyor. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını Kafka'nın Dönüşüm'üyle, Kafka'nın Babama Mektup'unu Oğuz Atay'ın "Babama Mektup"uyla, Tanpınar'ın günlüklerini Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ıyla, Benjamin'in Pasajlar'ını Tanpınar'ın Beş Şehir'iyle birlikte okuyan ikili denemeler. Peyami Safa'nın "Şark Nedir?"ini Cemil Meriç'in Bu Ülke'siyle, Cemil Meriç'in Bu Ülke'sini Edward Said'in Şarkiyatçılık'ıyla birlikte ele alan, bir çapraz okuma perspektifiyle birbirine bağlanan karşılaştırmalı denemeler” diye tanıtıyor Nurdan Gürbilek.

Barthes’ı Niçin Seviyorum (Şubat 2011, çev. Ayşe Ece, Sel yay.), Yeni Roman akımının kurucularından Alain Robbe – Grillet’in yakın dostu denemeci, eleştirmen Roland Barthes’ı edebi açıdan neden sevdiğini ve tabii önemsediğini anlattığı dört metinden oluşuyor. Barthes’ın yapıtlarını edebiyatçı bakışıyla değerlendirmesi ve övgünün nasıl yapılacağını örneklemesi açısından dikkate değer bir kitap.

Cumhuriyet’in kuruluşundan 60’lı yıllara kadar ülkenin kaderini belirleyen isimler arasında yer almış önemli bir isim Burhan Asaf Belge. Aytaç Yıldız, Üç Dönem Bir Aydın: Burhan Asaf Belge (2011, İletişim yay.) adlı çalışmasında Kadro Dergisi ile birlikte adı anılan Belge’nin 68 yıllık hayatında siyasi ve düşünsel açıdan yaşadıklarını araştırmacı titizliği ile anlatırken Cumhuriyetin kuruluş devresini ve ertesinin panoramasını çizip analizini de yapıyor.

14.04.2011

Yorumlar