Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi



Nâzım Hikmet, hayatının büyük bir bölümünü hapishanelerde geçirmiş. Mahpusluk dönemlerinden belki de en önemlisi Askeri öğrencileri isyana teşvik suçlamasıyla yargılanıp 28 yıl 4 ay ağır hapis cezasına çarptırılması. Öğrencilerin serbestçe satılan şiir kitaplarını okumak dışında bu hemen hiçbir kanıta dayanmayan cezalandırmayla Nâzım Hikmet hapis yatmaya başlıyor. Haksız yere cezalandırıldığına inandığı için de hapisten çıkmak için büyük bir hukuk mücadelesine giriyor. 12 yıl süren hukuk mücadelesinden ruhen ve bedenen yorgun düşen Nâzım Hikmet farklı "mücadele yollarını" denemeye karar veriyor. 8 Nisan 1950'de açlık grevine başlıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Nâzım Hikmet'in 3 Haziran 1963'teki ölümünün 48. yıldönümünü vesile ederek bu açlık grevinin öyküsünü içeren Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi adlı bir dosya yayımladı. Dosya, Piraye Koleksiyonu, Nâzım Hikmet Vakfı ve TÜSTAV'daki arşiv belgelerinden yararlanarak hazırlanmış.
Dosyada Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi’nin öyküsünü tüm yönleriyle anlamamızı sağlayan yazılar ve açlık greviyle ilgili belgelerin tıpkıbasımları var. Dosyadan çıkan en önemli belge, kuşkusuz Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi sırasında tuttuğu notların tıpkıbasımı. Bu birkaç sözcükten oluşan notlar açlık grevi sırasında ruhsal ve bedensel olarak neler yaşandığını çok güçlü bir biçimde bildiriyor. Nâzım Hikmet, neler hissettiğini, neleri arzuladığını, metabolizmasındaki değişiklikleri, bedenin açlık durumuna nasıl tepki verdiği kendini kaybedene dek yazıya dökülmüş.
1938’de hapsedilmesinden itibaren cezasının kaldırılması, affedilmesi gibi taleplerle çeşitli girişimlerde bulunan Nâzım Hikmet hiçbir olumlu işaret alamıyor. 1949’da Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman Nâzım Hikmet’i Bursa cezaevinde ziyaret ediyor. Ardından da “Nâzım Hikmet ve Tevfik Fikret” başlıklı başmakalesi ile Nâzım Hikmet’in durumu hakkında bir tartışma başlatıyor. Bu yazıdan sonra avukat Mehmet Ali Sebük’ün yargılanma sürecini anlatan, adli bir hata yapıldığını vurgulayan yazısı yayımlanınca Nâzım Hikmet’in durumu ilgi çekmeye başlıyor. Sebük adli hatanın düzeltilmesi için af çıkartılması talebiyle TBMM’ye ve Cumhurbaşkanı İnönü’ye başvuruyor. Adalet Bakanlığı bir af yasası teklifi hazırlayıp meclise sunuyor ama komisyonlarda görüşmeler sürerken meclis tatile giriyor. Nâzım Hikmet, 8 Nisan 1950'de "Millete verdiğim açık istidaya canımı pul yerine kullanıyorum" diyerek açlık grevine başlıyor. Bazı olumlu gelişmeler olacağını uman avukatının isteği üzerine açlık grevini bir süre durduran şair, 1 Mayıs 1950'de tekrar greve başlıyor. 13 Mayıs'ta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastahanesi'ne kaldırılıyor.
Nâzım Hikmet’in açlık grevine başlaması hem Türkiye’de hem Dünya’da büyük bir yankı buluyor. "Nazım'a Özgürlük” kampanyaları açılıyor. İmza toplanıyor. "Nâzım Hikmet” adlı açlık grevi sürecine dikkati çekmeye çalışan bir dergi yayımlanıyor. 9 Mayıs'ta annesi Celile Hanım oğluna destek olmak amacıyla Galata Köprüsü’nde yarım saat süren ve emniyetçe gözaltına alınmasıyla biten bir imza kampanyası başlatıyor. 10 Mayıs'ta Garip kuşağı şairleri Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat açlık grevine başlıyor. 14 Mayıs’ta genel seçimler yapılıyor ve Demokrat Parti iktidara geliyor. Halide Edip, Cahit Sıtkı Tarancı, Sait Faik, Adnan Saygun gibi önemli isimlerden oluşan aydınlar Nâzım Hikmet’e yeni hükümet kurulana dek açlık grevine ara vermesini rica eden bir mektup yolluyorlar. Nâzım Hikmet, bu talebi yineleyen birçok mektup ve telgraf alınca 19 Mayıs'ta greve ara veriyor. Nâzım Hikmet’in affedilmesini talep eden uluslararası tepkiler meclise ve Cumhurbaşkanına gelmeye devam ediyor. 2 Haziran’da Genel Af tasarısı mecliste görüşülmeye başlanıyor. İlk oturumda siyasi suçluların (Nâzım Hikmet’in) af yasası kapsamı dışına çıkartılması, affedilmemesi teklifi kabul görüyor. Tartışmalardan sonra 14 Temmuz’daki ikinci oturumda siyasi mahkumların cezalarında indirim yapılması kabul edilince 15 Temmuz’da yasanın Resmi Gazete’de yayımlanması ile Nâzım Hikmet özgürlüğüne kavuşuyor.
Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi dosyasının kitapçığında Turgay Fişekçi ve Kıymet Coşkun’un yazılarıyla açlık grevi sürecinin öyküsünü okuyoruz. Erden Akbulut, Mustafa Fahri Oktay’la Nâzım Hikmet gazetesi’nin yayımlanma öyküsünü konuşmuş. Kitapçıkta aydınların Nâzım Hikmet’e hitaben kaleme alıp imzaladıkları mektup, Nâzım Hikmet dergilerinin ve o dönem şaire destek için özel sayılar çıkaran Hür Gençlik ve Nuhun Gemisi dergilerinin tıpkıbasımları da var. Böylelikle genel görünüm ortaya çıkmış. İşin özel yanında da Nâzım Hikmet’in Piraye Hanım’a yazdığı mektubu, “Açlık Grevinin Beşinci Gününde” adlı şiir ve açlık grevi notları var.
Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi dosyasının tasarımını Mehmet Ulusel yapmış. Tıpkıbasımlar, zarflar, mektuplarla bu başarılı tasarım grev sırasında yaşananları yoğun olarak hissetmemizi sağlıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları geçen yıl Nâzım Hikmet’in Çankırıdan Pirayeye Mektublar adlı defterinin tıpkıbasımını yapmıştı. Piraye Hanım’ın arşivinden daha neler çıkacak, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları daha neler basacak merak etmemek elde değil.
30.06.2011

Yorumlar