Durgun Sular Sessiz Akar



Muammer Kırdök, ikinci romanı Durgun Sular Sessiz Akar'da (Mayıs 2011, Notos Kitap) saplantılı aşkların, insan ilişkilerinin izini sürüyor. Kayhan, Viyana’da üniversiteyi bitirmiş, bitirme tezinin sonucunu almak için gereken üç aylık bekleme süresini orada bir şey yapmadan bekleyerek geçirmeye karar vemiştir. Gazetede gördüğü bir ilan üzerine bir odasını tutmak üzere gittiği evin sahibesi “Güzelliğini sadeliğiyle uzlaştırmış, büyüleyici bir kadın”dır. Kayhan, ilk gördüğü anda “insanı cazibesiyle büyüleyen” bu gizemli kadının etkisine girer. Elizabeth Weiss’ın sert görünümünün altında gizlemeyi başaramadığı çocuksu pırıltılar olduğunu hisseder Kayhan. Bir anda aralarında cinsel bir çekim oluşmuştur. Zaten yeni bir aşka, ilişkiye de hazırdır. Uzun süredir birlikte olduğu sevgilisi Erika’dan birkaç gün önce ayrılmıştır.
Kayhan, Erika’dan nasıl ayrıldığını hatırlarken biz de onun sevgilisine pek sadık kalmadığını, Erika’yla birlikteyken başka kadınlarla da ilişkilere girdiğini öğreniriz. Kiraladığı bu odada da daha Elizabeth Weiss’ın etkisi geçmeden ilk farkına vardığı şey karşı binanın bir penceresinden bakan “saydam geceliğinden memeleri görünen” orta yaşlı bir kadındır. Kayhan, bu kadınla da uzaktan flört etmeyi ihmal etmeyecektir.
Kayhan’ın ilk bölümlerde çizilen portresi bize maceraya, aşklara açık bir delikanlı görünümü çiziyor. Girdiği ilişkilerde sonucun ne olacağını enine boyuna düşünmeyen, an’ı yaşayan, işin cinsel yanını daha çok seven, zoru gördü mü kaçan bir genç. Bu tavırlarıyla da birçok kadının kalbini kırmış, canını yakmış.
Kayhan odayı kiralar kiralamaz kütüphanede kalmış kitapları karıştırıyor ve bir cildin arasında “alıcının adıyla adresi yazılmış, pulu yapıştırılmış ama postaya verilmemiş” bir mektup buluyor. Mektubu yollayan Roberto, alıcısı Gisela G adında biridir. Kayhan, zarfı açıp içindeki mektubu okumak konusunda bir an kararsız kaldıktan sonra, mektubu tekrar yerine koyar. Ona bu mektubu, bir gecelik bir ilişki kurduğu amatör polisiye yazarı Hanna hatırlatacaktır. Hanna, hasta bir kadının telefon rehberinden rasgele seçtiği isimlere mektup yollaması ile gelişen bir roman yazmaktadır. Uzun uzun düşündükten sonra zarfı açmaya karar verir. Kolayca açılan zarfın içinde boş bir kağıt vardır. Hanna’nın polisiyesini hatırlayıp boş kağıttan oluşan mektup üzerinde fikirler yürüttükten sonra bu zarfı postaya vermeye karar verir. Gisela G’den de “sevgilim” diye başlayan kısa ama aşkla, cinsel çağrışımla yüklü bir cevap gelir. Kayhan, bu mektubu Elizabeth Weiss’la görüşmek için bir bahane olarak kullanır. Eski kiracının adresini sorar. Olumsuz cevap alır. Eski sevgililerini anıp, nerede yanlış yaptığını düşündüğü günlerden sonra bir gece eve döndüğünde Elizabeth Weiss’ı yatağa çırılçıplak yatmış uyurken bulur. Bu arada biz de okur olarak Kayhan’ın neden mektubun yollandığı adres Elizabeth Weiss’ınki mi diye kontrol etmediğini ya da el yazıları benziyor mu diye karşılaştırmadığını merak ederiz.
Yazar mı tekrarlarla pekiştirmeyi, uzun uzun irdelemeyi seviyor yoksa kahramanı mı bilmem ama hikayenin uzadığı kesin. Kayhan, her an sevişmeye hazır hızlı bir çapkın olmasına rağmen yaklaşık 10 sayfa süren uzun tereddütlerden sonra nihayet Elizabeth Weiss’ın emredici yönlendirmeleri ile soyunup yatağa girer ve Kayhan’ın tüm çekingenliklerine rağmen doya doya sevişirler. Kayhan yine de sevişmenin sonunda bir kulp bulacak ve Elizabeth Weiss’ın kendisine “Roberto” diye seslenmesine kafayı takacaktır. O, kadınla “Kayhan” olarak yani başkasını canlandırmadan sevişmek istemektedir.
Bir kadınla sadece cinsellikle kurulmuş, başka hiçbir boyutu olmayan bir ilişki erkeklerin vazgeçilmez fantezilerinden. Birçok romana, filme konu olmuş. Durgun Sular Sessiz Akar Viyana’da geçtiğinden olsa gerek benim ilk aklıma gelen Nobelli yazar Jelinek’in filme de çekilen Piyanist’i (2002, Everest yay.) oldu. Jelinek, kadın kahramanın gözünden cinsellikle gelişen bir aşkı anlatıyordu. Durgun Sular Sessiz Akar’ın sonunda bu romana ve kadın kahramanına açık bir gönderme var sanki. Kadın gözüyle anlatılan, filme de çekilen bir roman da Bernard Schlink’in Okuyucu’suydu (2007, İletişim yay.). Benzer bir ilişkinin ama bu kez erkek bakışıyla anlatıldığı ve yine filme çekilen bir öykü de Hanif Kureishi’nin bizde Mahremiyet diye gösterilen Intimacy’sidir. Yanılmıyorsam bu öykü Gün Boyu Gece Yarısı (2002, Can yay.) adlı kitapta yer alıyordu. Tüm bu tür eserlerde dikkati çeken, kadınlar cinsel ilişki ile yetinip bu ilişkiyi hiç sorgulamazken bir süre sonra erkeklerin kadının neden böyle bir ilişkiye girmiş olabileceğini sorgulayarak ilişkinin noktalanmasına sebep olmaları. Durgun Sular Sessiz Akar'da da Kayhan sadece cinsellik bazında gelişen ve kendisi için ideal olması gereken bu ilişkiyi kadının kendisine “Roberto” diye seslenmesinden yola çıkarak sorgulamaya başlar. Roberto’nun peşine düşüp Elizabeth Weiss’ın sırrına vakıf olunca da kuşkusuz ilişki bitecektir. Oysa sürekli sorgulamayı bırakıp durup bir aynaya baksa kendisinin Roberto’dan çok da farklı olmadığını, hatta bizzat “Roberto” olduğunu görse her şey yolunda gidecek roman da benzerleri gibi mutsuz sonla bitmeyecektir.
04.08.2011

Yorumlar

CAN KIRDÖK dedi ki…
güzel yorum :) ağzınıza sağlık
BA dedi ki…
Ben de elimdeki roman birince bu kitaba başlayacağım. Kitap hakkında pek yazılıp çizilen yok o yüzden bu yazı çok iyi oldu ama ''spoiler'' yüzünden hepsini okuyamadım. Kitabı bitirince bu yazıya tekrar döneceğim.