Hikâyeden Çocuk



Bizim yazarlarımız anılarını yazmayı, geçmişi deşmeyi, yüzleşmeyi sevmezler. Anı kitapları azdır, otobiyografi ise yok denecek kadar az. “Bekler bazı şiirler, bazı yaşları...” demiş ya şair, anı yazmak için de yaşın olgunlaşması beklenir, bu bazısına göre yetmişdir, bazısına göre seksen ya da doksan. Anıların birikmesi, değerlenmesi için zamana gereksinim vardır. Sıcağı sıcağına yazmanın sakıncaları olduğuna inanılır. Olayları doğru değerlendiremez, hayata günün içinden baktığınız için ayrıntılarda boğulabilirsiniz.
Şairlerimiz, yazarlarımız yazı hayatlarının dönüm noktalarının anılmasını, kutlanmasını isterler, başkaları hatırlamazsa kendileri ilk adımı atar kutlamalar yaparlar. Bu bazen bir tören, bir panel olur, bazen bir kitap. Bu tür kutlamalar esas olarak emeğine tekrar saygı göstererek yazara dikkati çekmek amacını taşır. O yazarlar için çok önemli olan bu kutlamalar okur nezdinde de, edebiyat çevrelerinde de her zaman beklenen ilgiyi görmez. Yazıya dökülmese de “Hak ediyor mu” diye tartışılır. Benzerlerinden bir adım öne çıkmak için attığı bu adım aleyhine işleyen bir eylem halini bile alıverir.
Onur Caymaz, 1977 doğumlu. Henüz otuzlarının ortasında. Hikâyeden Çocuk’u (2011, İletişim yay.) basılı ilk eserinin, ilk şiirinin yayınlanışının on beşinci yılını kutlamak amacıyla yayımlatmış. Sanıyorum ülkemizde bu tür kutlamaların en erkeni. Geçtiğimiz yıllarda ellili yaşlarını süren bir yazarımızın kırkıncı yazarlık yılını bir dizi toplantı ile kutlatmasının nasıl yoğun eleştirilere uğradığını hatırlayınca Onur Caymaz’ın girişimi daha da cüretkâr görünüyor. 40 yıllık yazarların çoğunun böyle kitaplarla kutlamalar yapma şansı olmadığını düşünürsek, İletişim Yayınları’nın genç yazarlar için nasıl bir yol açtığı da ayrı bir tartışma konusu. Yayınevleri yakında bu tür birçok dosya ile karşılaşacaktır.
Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ne (3. Baskı Mart 2010, Yapı Kredi yay.) göre Onur Caymaz’ın ilk şiiri 17 yıl önce 1994 yılında Ada (Hikâyeden Çocuk’da Adım) dergisinde yayımlanmış; ansiklopediye bu bilgiyi veren Caymaz. Yani sabretseydi üç yıl sonra yirminci yılını kutlayabilirdi. Caymaz o dergiyi kaybetmiş, o nedenle 1996’da Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü bünyesinde yayımlanan Bakış dergisinde çıkan şiirini “ilk” olarak kabul ediyor. Edebiyat hayatına başlangıç noktası olarak ilk kez bir dergide yayımlanmayı kabul edersek ilk şiiri Doğan Kardeş’te yayımlanan birçok yazar 60’lı yaşlarda 50. sanat yılını kutlayabilir. Bu tür hesaplamalarda ya bir edebiyat dergisinde yayımlanmış olmak esas alınmalı ya da (daha doğrusu bu bence) ilk kitabının yayın tarihine bakmalı. Caymaz’ın ilk kitabı Kah ve Rengi’nin (Hera yay.) yayım tarihi 2000.
İster 17 yıl önce olsun, ister 11 sonuç olarak Onur Caymaz Hikâyeden Çocuk’da bize çok kısa görünen kuşkusuz kendisine uzun gelen yazarlık serüvenini kaleme almış. Caymaz’ın yazarlık serüveninde aslında pek çarpıcı şeyler yok. Hemen her yazarın ilk yıllarında yaşadıklarını o da yaşamış. Amatör dergiler, arkadaşlarla heyecanlı tartışmalar, dergilerde yayımlatma girişimleri, yarışmalar, ödüller, ilk kitabın heyecanı, ilk imza günleri, önemli yazarlarla tanışmalar, festivaller, yabancı ülkelere ilk seyahat ve kitapların yazılış öyküleri anlatılıyor. Satıraraları, iş özele gelince doğrudan yazdıklarını etkilese de hayatında dönüm noktası olmuş bazı şeyleri anlatmadığını düşündürüyor, yazabilseydi kitap daha zenginleşirdi kuşkusuz.
Hikâyeden Çocuk’un sonunda Onur Caymaz’ın öykülerinden yaptığı bir seçme var. Yazı hayatına şiirle başlayan, roman da yazmış biri için garipseyebiliriz ya da yazarın kendisine esas alan olarak öyküyü seçtiğini söyleyebiliriz. Hikâyeden Çocuk çok erken de olsa kuşkusuz Onur Caymaz’ın hayranları ya da onu daha yakından tanımak isteyenler için bir kaynak. Edebiyat dünyası ve okurlar nasıl karşılayacak göreceğiz.
04.08.2011

Yorumlar