Romanın Yükselişi


Daniel Defoe ilk romancılardan biri olması yanında gerçekçi anlatımın da ilk örneklerini vermiş olması onu ve Moll Flanders’i eleştirmenlerin nasıl değerlendirdiğini merak etmeme neden oldu. Internette yaptığım araştırmalar da beni önemli bir eleştiri kitabına ulaştırdı. Ian Watt’ın “Defoe, Richardson ve Fielding Üzerine İncelemeler” alt başlığını taşıyan Romanın Yükselişi (Mayıs 2007, Çev. Ferit Burak Aydar, Metis yay.) Kitap “Yirminci yüzyılda edebiyat tarihi ve eleştirisi alanının en etkili olmuş, en çok alıntılanmış ve tartışılmış klasiklerinden biri” olarak tanıtılıyor.
Romanın Yükselişi’nin yaklaşık 100 sayfası Daniel Defoe’ya, 48 sayfalık bir bölümü de Moll Flanders’e ayrılmış. Gerçekçi ve kolay okunan anlatımıyla kısa zamanda çok okura ulaşması, çalakalem yazdığı yapıtlarını hiç düzeltmeden yayımlatması gibi gayri ciddi tavırları romanlarının yayıma başladığı 1700’lerden itibaren Daniel Defoe’nun ve eserlerinin sürekli tartışılmasına neden olmuş. “Defoe usta bir gözbağcıdır ve bu özellik kendisini bir bakıma yeni biçimin kurucusu yapmaktadır” diyen Ian Watt, “Defoe'nun romanları kendisinden daha geri pek çok yazarın eserlerinde görülen ayrıntılarda tutarlılık ve en büyük edebiyat eserlerinde görülen geniş anlamda iç uyum özelliklerine sahip değildir. Defoe asıl maharetini enfes epizotlar yazarak göstermişti. Hayalgücüyle bir olayın üzerine bir kez atladığında, bunu kendisinden önceki kurmaca eserlerin çok ilerisinde ve hatta bugün bile geçilememiş çapta kapsamlı bir sadakatle aktarabilirdi. Bu epizotlar tek tek alındıklarında muazzam bir etkiye sahiptir ve belki de Moll Flanders'ın üstünlüğü esasen büyük bir roman falan olmasından değil, Defoe'nun en zengin malzemeye sahip derlemesi olmasından kaynaklanır” diye bir yargıda bulunuyor.
Ian Watt’a göre “Defoe'nun eserlerinde bireyciliğin rolü” onu roman sanatının kurucularından biri haline getirmesini sağlar. “ Tarihte çok az yazar kendisine hem yeni bir konu hem de onu somutlaştıracak yeni bir edebi biçim yaratabilmiştir” diye Defoe’yu takdir etmesine rağmen çok derin ve sert eleştirileri vardır. “Roman tarihinde belirleyici bir konum”da olduğunu söylediği Defoe’nun ahlaki bir bakışı olmaması, “hayatta kalma mücadelesini iç karartıcı bir bakış açısıyla ortaya koym”ası ve “biçimsel sanat yoksunluğu” eleştirisinin temellerini oluşturur.
Kuşkusuz Romanın Yükselişi sadece Daniel Defoe eleştirisinden ibaret değil. “Defoe, Richardson ve Fielding'in kitaplarına dair gayet özgün ve derinlikli yorumlar sunarak, bu romancıların modern roman geleneğinin oluşumundaki önemli rollerini araştır”ırken 18. yüzyıl İngilteresinde okur kitlesindeki artışla romanın ortaya çıkışı arasındaki ilişkiyi inceliyor. Esas amacı roman türünün edebiyat içinde ayrı bir tür olarak varolmasının nedenlerini araştırıp tartışmak. “Orta sınıfların ve ekonomik bireyciliğin yükselişi, on yedinci yüzyıldaki felsefi yenilikler, kadınların toplumsal konumundaki karmaşık değişimler gibi dışsal etkenlerin” modern roman anlayışını nasıl etkilediğini tartışıyor. Romanın Yükselişi bağlamsal (başka bir tanımlamayla yorumlayıcı) eleştirinin temel eserlerinden biri olarak da ayrı bir öneme sahip.
08.09.2011

Yorumlar