Yanı Başımızdaki Yabancı

Richard Swartz’ın hazırladığı, Doğu Avrupa’dan Bir Antoloji alt başlığını taşıyan Yanı Başımızdaki Yabancı (Ocak 2012, Everest yay.) Ivo Andric’den bir alıntı ile başlıyor; "Birinin genelleştirerek (siyah ya da beyaz) ülkeler ve halklar hakkında hüküm verişini duyduğumda, bir an bile bu hükümlerin doğru ya da yanlış olup olmadıklarını düşünmem, çünkü değmez buna, tersine bu insanın aklının ve ahlakının bu gibi hükümler vermek için ne durumda olduğunu sorarım kendi kendime." Richard Swartz, (Güney) Doğu Avrupa'da doğup büyümüş yazarlara "Ötekini dost değil de düşman olarak görmemizin sebebi nedir?" diye sormuş. Cevap olarak gelen hikâyeleri bir araya getirip antolojiyi oluşturmuş. Güney Doğu Avrupa, daha doğru tanımlamayla Balkanlar kaderinde savaşlar, düşmanlıklar bol olan bir coğrafya. Bir türlü rahat edemiyor, huzur bulamıyor Balkan halkları. Belki de bunun nedeni küçük bir alanda birçok milletin birarada, hatta içiçe yaşamak durumunda olması. Ve tabii emperyalistlerin doyurulamaz iştahı ile durmadan bölgeye el uzatmaları... Richard Swartz, zamanında mutlu huzurlu bir şekilde birlikte yaşamış, şimdi istemese de birlikte yaşamak zorunda olan, ilk bakışta birbirine benzeyen ama aslında farklı olan bu milletleri lahana dolmasından yola çıkarak anlatıyor Sonsöz’de. İsveç Kralı’nın Türklerden öğrenip memleketine getirdiği lahana dolmasının Balkan ülkelerinin her birinde nasıl küçük ama önemli tad farkları taşıdığını ve bu yemeği her milletin nasıl kendinin icat ettiği ve en iyi kendinin yaptığını iddia ettiğini, başkalarının yanlış yaptığına inandığını anlatıyor. “Ortak olan –neredeyse aynı olan- durumlar elverdiğinde kolayca ayrışabilir” diyor ve “çoğu zaman yıkıcı sonuçlar doğurabilir” diye sözünü tamamlıyor. Balkanlar’da, Doğu Avrupa’da bu hep yaşanmış. Yakın geçmişte Yugoslavya’nın dağılması ile o devleti oluşturan, birlikte yaşamış halkların birbirlerine nasıl düşman edildikleri, yaşadıkları kıyımlar, acılar belleklerimizde taze. Richard Swartz, bir gerçeğe daha dikkati çekiyor; “Bu antolojiye katkıda bulunanların çoğu bugün kendi ülkelerinde yaşamıyorlar, kimisi ülkesini terk etmiş ve sürgün diye adlandırabileceğimiz başka yerde yaşıyor. Birkaçı ise dilini bile değiştirmiş, bu bir rastlantı değil.” Yanı Başımızdaki Yabancı’da Hırvat, Arnavut, Boşnak, Sırp, Macar, Sloven ve Bulgar yazarların hikayeleri yer alıyor. Dağılma sürecinde Balkanlar’da insanlara yaşatılan acıları, trajedileri, düşmanlığı, ötekileştirmeyi, yabancılaştırmayı anlatıyorlar. Ama Yanı Başımızdaki Yabancı sadece bir tanıklıklar antolojisi değil aynı zamanda iyi bir edebiyat derlemesi. İsmail Kadere, Dimitri Dinev, Luan Starova gibi daha önce Türkçede okuduğumuz yazarların yanında Charles Simiç, Dragan Velikic gibi ilk kez okuduğumuz birçok önemli yazarın hikayeleri yer alıyor. Hem bu yazarları tanımak hem de antolojide yer alan ülkelerin edebiyatlarına yakınlaşmak açısından da önemli bir çalışma. Zira, Balkanlar’la çok sıkı bağlarımıza ve yakın komşu olmamıza rağmen bölgeyle aramızda güçlü bir çeviri bağı yok. Özellikle günümüz yazarlarını tek tük çeviriler dışında pek tanımıyoruz. Bu antolojinin bir ön tanıtma işlevi de olabilir. Yanı Başımızdaki Yabancı’da yer alan hikayeleri Sezer Duru, Naciye Güngörmüş, Rubin Hoxha, Hüseyin Mevsim, Sadet Nebi, Cumhur Orancı, Celal Sadıker ve Melahat Pars çevirmiş. Çevirmen sayısının çokluğu hikayelerin birden fazla dilden çevrildiğine işaret ediyor. Antolojinin bir yerinde hikayelerin hangi dillerden çevrildiği belirtilse iyi olurmuş. Antolojinin künye sayfasında Yanı Başımızdaki Yabancı’nın Alman Sanayi Birliği desteği ile Robert Bosch Vakfı ve S.Fischer Vakfı tarafından yayımlandığı belirtiliyor. Orijinali Almanca olan antoloji eş zamanlı olarak Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ, Sırbistan, Slovenya, Macaristan ve Türkiye’de yayımlanmış. Bu haliyle bir dostluk projesi olarak da tanımlanabilir, dostluğa ilk adım olarak da... 29.03.2012

Yorumlar