Aydın Büke Romantizmin Işığı Clara’da (Nisan 2012, Can yay.) Clara Schumann’ın,
bir harika çocuğun bir piyano yıldızı olmasının ve Schumann ve Brahms’la büyük
aşklarının müziğin altın çağında yaşanan öyküsünü anlatıyor.
1800’ler piyano yüzyılı olmuş.
1700’lerde ilk kez imal eidlen piyano bu yüzyılda son halini almış ve müziğin
en önemli çalgılarından biri halini almış. Besteciler ard arda piyano için
müzikler yapmışlar, bunlar saraylarda, konser salonlarında icra edilmiş. Orta
sınıf ailelerin hemen hepsinin evinde bir piyano bulunurmuş.
Fredrick Wieck, dönemin önemli
müzik merkezlerinden Leipzig’in tanınmış piyano öğretmenlerinden ve bir piyano
satıcısı. Leipzig, iki yüz matbaası, otuz altı yayınevi, yüzlerce kitabevi ve
onlarca gazetesi ile yayıncılığın da en önemli merkezlerinden. O zamanlar
bestecilerin en önemli gelir kaynağı olan nota yayıncılığında da öndeymiş
Leipzig.
Avrupa’nın her yanından piyano
çalışlarıyla dinleyenleri büyüleyen harika kız çocuklarının haberleri
geliyormuş. Bu haberlerin de etkisiyle Wieck daha anne karnındayken kızı
Clara’nın piyanist olmasına karar vermiş.
Clara’nın annesi Marianne Wieck de
tanınmış bir piyanistmiş. Marianne’nin şan hocası ile yakınlaşması bir aşka dönüşmüş
ve genç kadın kentte dedikoduların iyice artması üzerine Clara ve erkek kardeşi
Victor’u alıp kocasını terk etmiş, baba evine gitmiş. Clara beş yaşına girince
mahkeme kararı ile annesinden ayrılıp babasının yanına dönmüş.
Clara dört yaşından itibaren
piyano dersleri almaya başlamış. Anne baba ayrıyken de piyano eğitiminden
kopmamış. Baba bir yandan da kızına sıkı bir müzik eğitimi verirken, kente
gelen ünlü sanatçıların konserlerini takip ediyormuş. Beethoven’in bestelerinin
heyecanla beklendiği, Rossini, Schubert ve Weber gibi bestecilerin en yeni eserlerinin
seslendirildiği yıllar. Clara yedi yaşında Beethoven’in bir senfonisini konser
salonunda dinliyor. Fredrick Wieck kızının müzik eğitimini onun adına tuttuğu
bir günlükle günü gününe kayda geçiriyor.
Clara sekiz yaşındayken piyanoda
bir konçertoyu seslendirecek düzeye geliyor. 9 Eylül 1927’de evinde davetliler
önünde yaylı çalgılar dörtlüsü eşliğinde bir konser veriyor. 1828’de kentin
tanınmış bir ailesinin evinde verdiği konserle müzik çevrelerinde tanınmaya
başlıyor. O gece konuklar arasında henüz on sekiz yaşında olan Robert Schumann
da vardır. Robert, hukuk okumak üzere üniversiteye kaydolmak için Leipzig’e
gelmiştir ve esas arzusu edebiyat ve müzikte kendini geliştirmektir.
Robert, birkaç ay sonra piyano
eğitimi almak istediğinde kendisine önerilen tek isim olan Fredrick Wieck’in
kapısını çalacak ve Clara ile tanışacaktır. Kısa sürede Robert aileden biri
gibi olur ve Clara onu bir ağabey gibi benimser.
20 Ekim 1828’de Clara, Leipzig’in
Dünyaca ünlü konser salonu Gewandhaus’ta bir konserin sanatçılarından olur. Bu
müzik dünyasında tanınma yolunda çok önemli bir adımdır. Çok alkış alır ve
ertesi gün gazetelerde adı anılır. Bundan sonra konser teklifleri ard arda
gelecektir.
Robert Schumann, 8 Haziran 1810
doğumlu. Bir kitapçının oğlu. Her zaman kitaplarla ve müzikle içiçe olmuş.
Babasının kitaplığındaki Lord Byron gibi yazarların romantik kitaplarını
okuyarak, piyano dersleri alarak büyümüş. Uzun süre şairlikle bestecilik
arasında kararsız kalmış. Fredrick Wieck’den piyano dersleri alırken bir yandan
da müzik üzerine yazılar yazmaya başlamış. Daha sonra elindeki bir sakatlık
nedeniyle sürekli piyano çalamaz hale gelince hayatını besteler yaparak ve
müzik üzerine yazarak sürdürmeye karar vermiş. Dönemin en önemli müzik dergilerinden
“Neue Zeitschrift für Musik”i on yıl boyunca hem yayınlamış, hem de
başyazarlığını yapmış.
Schumann, romantizmin sanatçısı.
Hatta insanı. Novalis, Schiller, Goethe, Jean Paul gibi ünlü romantiklere
hayran. Romantizmin ünlü yazarları ile tanışmak için yollara düşüyor. Çoğuyla
tanışıp dostluk ediyor. Onların edebi eserleri bestelerinin kaynağı oluyor. Bir
çok romantik şiiri besteliyor. Bir yandan da roman denemelerine girişiyor.
Duygularıyla, düş gücüyle yaşıyor.
Eserler üretiyor. Aşklar hayatını belirliyor. Daha sekiz yaşındayken bir sınıf
arkadaşına aşık oluyor, ona şiirler yazıyor. Aşkına karşılık buluyor,
öpüşüyorlar. İlk gençlik çağlarından itibaren aşklar yaşamının ve sanatının yol
göstericisi oluyor. Kolayca seviyor, tutkuyla bağlanıyor. Aynı anda iki genç
kıza birden gönül verdiği bile oluyor. Annesi yaşındaki kadınlara da kendinden
çok genç kızlara da tutuluyor.
Heidelberg’de bir süre yaşadıktan
sonra 1803’da Leipzig’e dönen Robert, pansiyoner öğrenci olarak Wieck’lerin
evine yerleşiyor. Clara bu arada iyice tanınmış, tek başına konser verecek
düzeye gelmiştir. Babası ile birlikte Almanya’nın çeşitli kentlerine turneye
çıkar, Paris’te konserler verir, “harika çocuk” olarak ünü yavaş yavaş tüm
Avrupa’ya yayılmaya başlar.
Clara’nın yaşamı, on beş
yaşındayken Robert Schumann’la ağabey kardeş ilişkisi aşka doğru evrilince
değişecektir. Clara ile Robert’in ilişkilerindeki değişim, hayatını kızının
ünlü bir piyanist olmasına adayan, otoriter ve disiplinli baba Fredrick
Wieck’in dikkatinden kaçmaz. Wieck, aşk ilişkisinin kızının kariyerini olumsuz
etkileyeceğini düşündüğünden olsa gerek görüşmelerini yasaklar. Uzun turnelerle
iki gencin kopmasını sağlamaya çalışır. Ama ilişki sürer ve gençler gizlice
nişanlanır. Clara ile Robert’in evlenmeleri de baba Wieck’in direnişi nedeniyle
çok güç olur ve ancak mahkeme kararıyla evlenmeyi başarırlar. Robert’in akıl
hastanesinde ölümü ile sonlanan on altı yıllık evliliklerinde Clara on
hamilelik yaşamış, sekiz çocuk doğurmuştur. Daha ilk çocuktan itibaren
Clara’nın müzik yaşamı doğal olarak etkilenir. Ama Clara güçlü iradesi ile hem
çocuklarını büyütecek, hem müzik kariyerini sürdürüp besteler yapmaya devam edecek
hem de hızla hastalanan kocasının besteci olarak tanınmasına destek olacaktır.
İki büyük müzisyenin evliliğinde
umulduğu gibi Clara gölgede kalmaz. Aksine Robert, kariyerinin doruğunda olan
karısının başarısından ve onun düzeyinde besteler yapamamasından şikayetçidir.
Çünkü o henüz pek tanınmayan bir bestecidir ve eserlerini ancak karısı icra
ettiğinde müzik çevrelerine duyurabilmektedir. Son yıllar hariç evlilikleri
boyunca evi geçindiren de Clara olmuş. Clara’nın harika çocuk olarak sekiz
yaşında başlayan müzik kariyeri büyük başarılarla 60 yıl sürüyor. Bugün
Clara’yı Robert Schumann’ın karısı olarak anıyorsak bu bizim kusurumuz.
Clara ve Robert Schumann, Berlioz,
Chopin, Çaykovski, Dvořák, Liszt, Mendelssohn, Paganini, Wagner gibi çok önemli
bestecilerin ürün verdiği bir “altın çağ”da yaşamışlar. Bu bestecilerle
aralarında hem büyük bir rekabet hem de dostluk gelişmiş. Birbirlerine destek
olmuşlar. Schumann’lar da birçok müzisyeni evlerinde konuk etmiş, eğitmiş, eserlerini
icra ederek ya da birlikte konserler vererek tanınmalarını sağlamış. Bunlardan
biri de Brahms. Brahms, Clara ve Robert Schumann’ın öğrencisi, hayranı ve
nihayetinde Clara’nın aşığı. Bu aşk ne kadar karşılık buldu, platonik düzeyde
mi kaldı tam net değil ama yazıya döküldüğü, mektuplarda açıkça ifade edildiği
görülüyor. Mektuplara bakılırsa pek de karşılıksız değil.
Romantizmin Işığı Clara 604 sayfalık bir dev eser. Aydın Büke,
Clara Schumann’ın hayatını mektuplar, anılar ve çoğu birinci elden belgelerle
adeta günü gününe yazıya dökmüş. Clara’nın hayat öyküsünü okurken Schumann’ın
ve Brahms’ın hayatlarını da, klasik müziğin çok önemli bir döneminin, romantizm
akımının ayrıntılı öyküsünü de öğreniyoruz. Örneğin aralarındaki müzikal
farkları bilsek de List-Wagner ve Schumann-Brahms ekolleri arasındaki
mücadeleyi ayrıntısıyla okuyoruz. Dönemi incelemek isteyen akademisyenler ve
müzik meraklıları açısından çok önemli bir çalışma olsa da benim gibi sıradan
bir okur ve müzik meraklısı için gereğinden uzun bir metin olduğunu
söylemeliyim. Bir süre sonra konser ve turne hikayeleri birbirine karışıyor.
Bunlardan en önemlilerini anlatmak yeterli olurdu diye düşünüyorum.
Aydın Büke, türkçede hemen hiç
örneğine rastlamadığımız, dünya müzik literatünde de örneği az bulunur bir
çalışma yapmış. Clara Schumann’ın hayat öyküsü “Schumann, Brahms ve 19’uncu
yüzyıl Avrupası’nda klasik müziğin öyküsü”ne dönüşmüş. Sadece müzik
meraklılarına değil insani unsuru ihmal etmeyerek edebiyatseverler için de
ilgiyle okunacak bir biyografi ortaya çıkmış.
10.05.2012
Yorumlar