Kırmızının Otobiyografisi


 Anne Carson,  dünyaca tanınmış Kanadalı bir şair. “Denemeci, romancı, eleştirmen, akademisyen, çevirmen” olarak da biliniyor. Toronto Üniversitesi'nde Latince ve Yunanca eğitimi görmüş. Yunan mitolojisinden ingilizceye yaptığı birçok çevirisi var.
Türkçede yayınlanan ikinci romanı Kırmızının Otobiyografisi’nde (Mart 2012, Çev. Aslı Biçen, Metis yay.) Yunan mitolojisinden bir öyküden yola çıkıyor. Mitolojiye göre Chrysaor ve Callirhoe'nun oğlu olan Geryon (Geryoneus) Batı Akdeniz'de Erytheia adasında hüküm sürmekte olan korkunç bir titandı. Geryoneus kırmızı renkte kanatlı bir devdi ve üç başa, altı kola ve üç ayrı vücuda sahipti. Hera’nın çıldırtmasıyla karısı ve üç oğlunu öldüren Herkül’e (Herakles) suçlarından arınması için Miken kralının verdiği 12 görevden onuncusu “Okeanos'un bir adasında bulunan üç gövdeli dev Geryon'un sığırlarını çalmak”tır. Mitolojiye göre Herkül, sığırları çalmakla kalmamış Geryon’u da alnının ortasından vurarak korkunç bir şekilde öldürmüştür.
Anne Carson Kırmızının Otobiyografisi’nde bu mitten yola çıkıyor. Kaynak metin olarak da eserlerinin çoğu kayıp olan, milattan önce 650’de Sicilya’da yaşamış şair Steksihoros’un konuyla ilgili şiirinden kalan parçaları kullandığını yazıyor. Romanın girişinde de bunları alıntılıyor. Bu dizelerden derli toplu bir öyküye ulaşmak ise pek mümkün görünmüyor. Ama Carson o metni oluşturmuş.
Romanın kahramanı Geryon da adını Yunan mitolojisindeki bu devden alıyor. Ama romanın bu mitolojik öyküyü birebir izlediğini söyleyemeyiz. Tersine çevirmeden bile söz edilebilir. Kırmızının Otobiyografisi’nde kırmızı teni ve kanatlarını görmezden gelsek bile oldukça farklı bir kişilikte olan Geryon’un Herkül adlı bir gence duyduğu aşk konu ediliyor.
Uyumsuz, içine kapalı biri olan Geryon annesinin ilgisizliği, ağabeyinin cinsel tacizleri ile zor bir çocukluk geçirmiştir. Karşılaştıklarında Geryon on dört yaşında, Herkül on altısındadır. Geryon aşkı, Herkül macerayı aramaktadır. İlişkilerine Geryon sevgi ve şefkat yanından, Herkül cinsellikten yaklaşır. Bir süre beraber olduktan sonra Herkül Buenos Aires’e gider.
Geryon yanlış kişiye âşık olduğunu anlar ama aşkından da vaz geçmez. İki genç yıllar sonra, Geryon üniversitede felsefe okurken, Buenos Aires’te tesadüfen karşılaşacaktır. Herkül, Ancash adlı volkanları görüntüleyen bir gençle birliktedir. Üçü birlikte Ancash’ın Quechua’lı (Keçualı) annesinin yanına Peru’ya giderler. Anneyle birlikte gittikleri And dağlarındaki volkanın yakınında yaşayanların kanatları olduğuna inanılmaktadır. Bu kanatlarla volkanın içine inip araştırmalar yapmaktadırlar. Herkül’ün bir volkanın yamacında doğmuş olduğunu ve Geryon”la oraya gittiklerini hatırlarsak volkanla yapılan göndermeyi de daha çok merak ederiz.
Geryon, Herkül ve Ancash arasında gerilimli bir aşk üçgeni oluşur. Herkül, Ancash’a ihanet edip Geryon’la yatar. Geryon, Herkül’ün her şeye cinsellik açısından baktığını, aşkını hiç önemsemediğini anlar. Mitolojik öyküyü hatırlarsak Herkül, Geryon’u kanını akıtarak değil kalbini kırarak öldürmüştür.         
Anne Carson’un Kırmızının Otobiyografisi “Bir Yunan mitinin yeniden yaratılması” olarak değerlendirildiğinde kuşkusuz ilginç bir çalışma. Mitolojik öykülerin yeniden yaratımı ya da onlardan kaynaklanarak eserler yaratmak oldukça sorunludur. Ne kadar aslına sadık kalınacak ne kadar ana metinden kopulacak konusu bile sıkıntı yaratmaya yeter. Genellikle de ana metin, mitolojik öykü ağır basar ve yeniden üretim sonu baştan belli bir metin olarak okuru sıkar. Anne Carson’un Kırmızının Otobiyografisi bu sorunları önemli ölçüde aşmış. Romanın mitolojik bir öyküden kaynaklandığını bilmesek de ilgi ile okuyabileceğimiz içerik ve biçimde. İnsanın varlığını, zamanı ve ilişkilerdeki güncel birçok sorunu felsefi göndermelerle tartışmaya açıyor.   
Üstelik türlerarası niteliğiyle içeriği kadar biçimiyle de üzerinde düşünülmeye değer bir eser. Kırmızının Otobiyografisi hem roman hem şiir, bir başka deyişle dizelerle yazılmış bir roman. Şiirsel niteliği de oldukça ağır basıyor. İmgeler, çağrışımlar, anıştırmalar yoğun ama düz bir okumaya da açık. Usta çevirmen Aslı Biçen de bu “şiir roman”ı biçimsel özgünlüğünü zedelemeden başarıyla türkçeye çevirmiş. Yani şiirsel niteliğini önemsemeden sadece konusu için de okunabilir. Bu açıdan şaşırtıcı ölçüde akıcı ve kolayca anlamaya müsait ve “Roman” olarak tanımlanabilecek nitelikte. 
17.05.2012

Yorumlar