Ferhan Şensoy Başkaldıran
Kurşunkalem’de (2012, Ortaoyuncuları yay.) Kanada’dan dönüşü ile birlikte
başladığı tiyatro macerasını anlatıyor. 2001’de yayımlanan Kalemimin Sapını Gülle Donattım’da doğum yeri olan Samsun’un
Çarşamba ilçesinden başlayarak özellikle Galatasaray Lisesi’nde yaşadıklarına
odaklanmıştı. Kitap 70’li yıllarda Şensoy’un Fransa ve Kanada’daki üniversite
yılları ve ilk tiyatro çalışmalarının anlatılması ile son buluyordu.
Ferhan Şensoy, “bir ırmak romandır” bu diyerek birinci cilt
olduğunu belirttiği Kalemimin Sapını
Gülle Donattım 543 sayfalık kalınlığına rağmen anlatılan olayların
komikliği ve ilginçliğinin yanında anlatımındaki tadla da keyifle okunan bir
kitaptı. Şensoy’un rahat ve içten anlatımıyla kitabı hızla okuyordunuz ve
devamını merak etmemeniz elde değildi. Şensoy araya başka kitaplar koydu ve
ikinci cilt meraklı okuru 11 yıl beklettikten sonra yayımlandı.
Ferhan Şensoy, 1975 Mayıs’ında Kanada’dan yurda dönmeye
karar vermesi ile başlıyor anlatmaya. Kanada vatandaşı olup oraya yerleşme ve
gönlüne göre öncü bir tiyatro kariyeri yapma şansını tepip askerlik görevimi
yapmam gerek diyerek Türkiye’ye baba evine dönüyor. Ailesi İstanbul’a
Teşvikiye’ye yerleşmiştir. Çarşamba eşrafından eski belediye başkanı Cemil bey
emekliliğe alışmaya çalışmaktadır. Otoriter bir baba olarak oğlunun tiyatrocu
olmasını onaylamaz. Ama lise yıllarından beri Ferhan Şensoy’un gönlündeki tek
meslek tiyatroculuktur. Metin Akpınar, Zeki Alasya, Ahmet Gülhan’lı kadrosu ile
dönemin en ünlü komedi grubu olan Devekuşu Kabare'de yazdığı skeçler
oynanmaktadır.
24 yaşındaki bir genç olarak babasının yanında sigara bile
içemediği gibi yazı yazması için gerekli koşullar da yoktur evde. Baba evine
sığamadığını hisseden kendine ait bir evi olması gerektiğini düşünen Ferhan
Şensoy bir an önce para kazanmak arzusundadır. Para kazanırsa kafasındaki
tiyatro grubunu da kuracaktır.
Tek kanallı siyah beyaz TRT’nin
eğlence programlarına skeçler yazar. O sırada Galatasaray Lisesi’nde etüt
ağabeyliği yaptığı Korhan Abay’ın aracılığı ile Ali Poyrazoğlu ile tanışır ve
onun 20 gün içinde bir oyun yazma önerisi alır. Her zaman danıştığı Haldun
Taner’in onayını alarak teklifi kabul eder. Bir yandan da Devekuşu Kabare için
yeni skeçler yazmaktadır.
Ferhan Şensoy paralel bir akışla 1940’lara dönüp annesi ile
babasının evlenemelerinin öyküsünü çocukluk yıllarını, ilk aşkları,
arkadaşları, 60’lı yılların sonunda ilk yazarlık deneyimlerini, Ünye’de takma
adlarla iki rakip gazetede birden yazmasını, Yeni Ufuklar dergisinde ilk
yazılarının yayımlanışını, Vedat Günyol’dan aldığı ilk telifinin öyküsünü de
anlatıyor.
Televizyonda yayımlanan Aşk-ı Memnu dizisine atfen Çark-ı
Memnu adıyla yazdığı oyun
Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda Dur Konuşma Sus Söyleme adı ile oynanmaya başlar. Ferhan Şensoy
oyunda rol de alır. Özcan Özgür’le arkadaş olur. Tiyatrocuların takıldığı
barlarda sabahı ederek kendi tiyatrolarının hayalini kurarlar. Oysa düzensiz
gelirleriyle ancak günü kurtarmakta, bazı günler beş kuruşsuz gezmektedirler.
Bu arada Şensoy’un Fransa’dan aldığı üniversite diploması
kabul edilmez ve yedek subay olarak askerlik yapma hayalleri suya düşer.
İmdadına 12 Mart mağdurları için çıkartılan af yetişecek eski okulu Güzel
Sanatlar Akademisi’ne kayıt yaptırıp askerliği en az üç yıl erteleyecektir.
Şahin Tek’in Türk Yazarları Tiyatrosu’nda oyunculuk ve
yönetmenlik yaparak kendi tiyatrosunu hayata geçirmeye çalışır ama başaramaz. TRT’ye ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çeşitli
skeçler yazmaya devam eder. Ali Poyrazoğlu ile birlikte bir skeçte rol alıp ilk
kez TRT ekranında görünür.
Yıl 1976, Ferhan Şensoy bir tiyatrocu olarak hayata
tutunmaya çalışırken Türkiye hem siyasi hem de ekonomik olarak tam bir karmaşa
içinde. İşçiler, öğrenciler sokaklarda eylemde. Hızına yetişilemeyen bir
enflasyon var. Fiyatlar sürekli artıyor. Hemen her şeyin yokluğu çekiliyor. Şensoy
ve içinde yer aldığı tiyatro dünyası bu durumla pek ilişkili değil. Siyasi ve
ekonomik ortam ancak hayatlarına dokunduğunda hissediliyor ve pek az sözü
ediliyor.
Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu'nda oyunculuk yapmaya
başlıyor Ferhan Şensoy. Ankara’ya turneye gidiyor. Sinemada seks filmleri
furyası tüm hızıyla sürüyor. Bu filmlerde oynamayan hemen hiç komedi sanatçısı
kalmamış. Şensoy, seks filmlerinin unutulmaz komedyeni Mete İnselel ile
tanışıyor. İnselel, filmlerden çok para kazanıyor ama gönlünde tiyatro var. Mete
İnselel’le Anyamanya Kumpanya Tiyatrosu’nu kuruyorlar. O yılların en ilginç
siyasi karakterlerinden İdi Amin’den yola çıkarak İdi Amin Avantadan Lavanta oyununu yazıyor. Birlikte rol alıyorlar,
oyun İnselel’in ününün de sayesinde büyük başarı kazanıyor. İnselel’in idari
işleri yöneten eşiyle çıkan anlaşmazlıklar sonrasında Şensoy tiyatrodan
ayrılıyor.
Ferhan Şensoy her şeyi gün gün tarih vererek anlatıyor.
Ayrıntılarda derinleşiyor. Bu durum Şensoy’un sıkı bir günlükçü olduğunu yaşadığı
her şeyi sıcağı sıcağına günlüğüne geçirdiğini düşündürüyor.
“1977’nin beşinci gecesi” Kazancı Yokuşu’nda kendi evinde
yaşamaya başlıyor. Bir ayrılıp bir barıştığı sevgilisi ile birlikte.
Televizyona diziler, skeçler, oyunlar yazıyor, tiyatro yapıyor. Bir yandan da
Fındıklı’dan Taksim’e çıkan bu dik yokuşta yaşadıklarını, gözlemlerini Kazancı Yokuşu adlı ilk kitabında kaleme
alıyor. İlk kitabın yayınlanış öyküsü, hiçbir kitapçıda bulunamaması, telif
alma mücadelesi bildik ama o kadar da komik ve hazin.
Bizim Sınıf adlı
televizyon dizisi ikinci bölümden sonra “öğretmenlerin manevi şahsiyatını
tezyif ettiği” gerekçesiyle TRT'de
yasaklanıyor. Evdekiler ve Giyim Kuşam Dünyası televizyon dizileri
de yayından kaldırılıyor. Ama ne Şensoy ne de yapımcısı Aydoğan Ergezen pes
etmiyor. Bu kez de Sizin Dershane
dizisini yazıyor ve o dizide “Adnan Pazarlama” rolünü oynuyor. Sizin Dershane televizyonun en sevilen
dizilerinden oluyor ve belleklerimize Ferhan Şensoy adını kazıyor. Bu arada
reklam filmlerinde de rol alıyor, tiyatro gruplarının turnelerinde rol alıyor.
İki de sinema filminde küçük rolleri var. Seks filmleri furyasına bulaşmamayı
nasıl becerdiğini merak etmemek elde değil.
Ayfer Feray’la tanışmaları, Ayfer Feray Tiyatrosu’nda oyuncu
olarak görev alıp birlikte turneye çıkmaları, daha sonra Ayfer Feray için
yazdığı Hayrola Karyola oyununun
sahnelenmesi, turne organizasyonu kitabın en uzun bölümünü oluşturuyor. Şehir
şehir, kasaba kasaba yaşadıklarını ayrıntılı olarak yazıyor Ferhan Şensoy. 160
sayfalık bu bölümün kitabın en çok sarkan yeri olduğunu söylemeliyim.
Ferhan Şensoy’un hayat öyküsü, anıları 70’li yılların
eğlence dünyasının da bir tarihçesi. Tiyatrolarda yaşananlar, televizyonun
etkisi, gazinolarda şarkılı türkülü kabereler ve nihayet büyük bütçeli
müzikaller... Dönemin pop şarkıcıları Pakize Suda ve Sevda Karaca, film artisti
Sezer Güvenirgil için kabareler yazıyor. Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın gazino
gösterilerini kaleme alıyor.
İran’da İslam devrimi oluyor. Humeyni iktidara geliyor.
Ferhan Şensoy Humeynili bir oyun yazmayı planlıyor. Türkiye’de de sokaklar kan
gölü. Hemen her gün aydınlar, öğrenciler öldürülüyor. Darbenin ayak sesleri
duyulmaya başlıyor. Hayrola Kayrola’yı
İstanbul’da oynayacaklarını, Ayfer Feray’la yeni projeler yapacağını, kendi
tiyatrosunu kuracağını düşlerken Ayfer Feray başrolünü oynadığı müzikal
tutmayınca tiyatroyu bırakıyor, inzivaya çekiliyor. Uzatmalı sevgili ile bu kez
kesinlikle ayrılıyorlar ve Ferhan Şensoy tatil için Bodrum’un yolunu tutuyor. O
bohem, gecesi gündüzüne karışmış yaz aylarında bir yandan da Şahları da Vururlar’ı yazıyor. Eylül
sonu İstanbul’a döndüğünde işsizdir, ev kirasını ödeyecek durumda değildir,
kanadı kırık babaevine döner. Haldun Taner’le buluşur, Şahları da Vururlar’ı okur. “Kendi tiyatromu kurmak istiyorum” der.
Haldun Taner, paran var mı der. Şensoy, tiyatro iki kalas bir heves değil mi!
Bende kalas yok ama heves var, der. Haldun Taner de “Yolun açık olsun” diye
onayı verir.
Ferhan Şensoy Başkaldıran
Kurşunkalem’de beş yıllık bir dönemi 540 sayfada anlatmış. Günü gününe,
ayrıntılı bir anlatım. Şensoy her zamanki gibi tatlı dili ile sık sık
güldürerek, hiç bitmese dedirterek kitabı okutmasını biliyor. Dileğim Ferhan
Şensoy araya bir on yıl daha koymadan yeni cildi yazsın. Zira daha anlatacağı
30 yıl var. Beş yıla bir kitap hesabıyla 6 kitap. Her kitaba 500 sayfa
hesabıyla da 3000 sayfa eder. Yani az iş değil üstattan beklediğimiz.
30.08.2012
Yorumlar