Grinin Elli Tonu
son yılların en büyük yayıncılık olayı olarak tüm Dünyada ilgi çekiyor. Haziran
2011’de yayınlandığından bu yana 37 ülkede 40 milyondan fazla satmış. Türkçedeki
ilk baskısının da 50 bin adet olduğu söyleniyor. Bir pazarlama harikası olarak
da ders niteliğinde örnek bir proje.
Sık sık “pornografik” vurgulaması yapılsa da (sanırım bu da
pazarlamanın bir parçası) E L James’in Grinin
Elli Tonu (Eylül 2012, çev. Sevinç Seyla Tezcan, Pegasus yay.) “erotik
romans” olarak tanımlanıyor. Romanslar, üzerlerinde çok konuşulmasa da yayın
endüstrisinin çok satan ürünlerinden. Yüz binlerce satıyorlar ve tüm Dünyada bu
tür romanları hızla tüketen sürekli okurları var. Romantik bir ilişkinin
gelişimi ve aşka evrilmesini konu ediniyorlar. İşin içine cinsellik katıldığında
“erotik romans” adını alıyorlar.
E L James Grinin Elli
Tonu’nu yazarken geçtiğimiz yılların gençliğe yönelik en önemli
projelerinden Stephenie Meyer'ın milyonlarca satan Alacakaranlık roman dizisinden esinlendiğini açık yürekle söylüyor.
Grinin Elli Tonu’nda da Alacakaranlık’ta olduğu gibi annesinden
ayrı başka bir kentte yaşayan genç güzel bir kız var ve o da ilgi duyduğu
gizemli adamın sıradışı biri olmasına (burada Vampir değil de farklı erotik
istekleri olan biri) rağmen onunla ilişki kuruyor. Yani Grinin Elli Tonu tutmuş ve çok satmış bir şablon üzerine inşa
edilmiş. Romans okurları aynı şablonun farklı hikayelerde tekrar tekrar
anlatılmasına alışkın, talepleri bu yönde. Tamamı kadınlardan oluşan okurlar
romanların kadın kahramanlarıyla özdeşleşiyorlar.
Zaman zaman ortalığı birbirine katan erotik romanlar olsa da
bunlar daha çok erkek okura hitap ediyor ve kadın okura ulaşamıyorlar. Burada
ürünü okurla buluşturacak pazarlama dehası devreye giriyor. Öncelikle romanın
yazarının “bizden biri”, bir kadın olduğu vurgulanıyor. E L James takma adını
kullanan Erika Mitchell 49 yaşında iki çocuklu bir anne. Yazarla özdeşleşme
için uygun bir kimlik. Birçok kadının cinsel konuları bu tür romanlardan öğrendiği
ama satın almada sorunlar yaşadığı biliniyor. Bu da yeni bir medya ile
aşılıyor. Roman e-kitap olarak yayımlanıyor. Böylelikle hem kadın okurun utanıp
çekinmeden satın alabileceği ve mahremiyetini koruyarak okuyabileceği ortam
sağlanmış oluyor hem de okurun yeni medya (dijital yayıncılık) ile buluşması
sağlanıyor. Kitap dijital ortamda yeterince tanınınca da klasik yönteme dönülüp
kağıda basılıyor ve on milyonlarca okura ulaşıyor.
Grinin Elli Tonu’nun
kadın kahramanı Anastasia (Ana) 21 yaşında bir edebiyat öğrencisi. Üniversiteyi
bitirip hayata atılmak üzere. Tam anlamıyla toy ve masum. Hiçbir hayat
tecrübesi yok. Çok güzel ve çekici bir kız olmasına rağmen erkeklerle kayda
değer bir ilişkisi olmamış cinsel deneyimi de acemice öpüşmelerden ileri gitmemiş.
Çevresinde ona ilgi duyan ve birlikte olmak istediklerini ifade eden gençler
var ama Ana hepsini çeşitli gerekçelerle reddediyor. Erkek kahraman Christian
Grey ise genç, yakışıklı ve başarılı bir iş adamı. Ana daha ilk
karşılaşmalarında, ev arkadaşının yerine okul gazetesi için röportaj yapmaya
gittiğinde Christian Grey’den etkileniyor. Bu etkilenmede adamın çok genç
yaşta, 27 yaşında kendi olanaklarıyla çok zengin olması önemli rol oynuyor. Ana,
daha binanın girişinden itibaren markalarıyla ifade edilen zenginlik ve
ihtişamın etkisine giriyor. Tabii baskı yaratan zenginlik Ana’yı biraz
korkutuyor da. Ana ilk karşılaşmada Christian’ın fiziksel özelliklerinden çok
etkilense de Fakir Kız-Zengin Erkek çelişkisi ile gelişen tüm roman ve
filmlerde olduğu gibi onu ukala ve kendini beğenmiş buluyor. Tamamen kadın
kahramanın bakış açısından yazılmış olsa da Christian’ın da Ana’nın
güzelliğinden ve masumiyetinden etkilendiğini anlıyoruz. Her dakikası binlerce
dolar değerinde olan bu büyük iş adamı bir okul dergisi için zamanını ayırmakla
kalmıyor, daha sonra hediyeler ve planlanmış tesadüflerle Ana’ya kur yapmaya
başlıyor. Ana her “fakir ama onurlu” genç kız gibi Christian’ın yaşam
tarzından, markalarıyla ifade edilen arabalarından, evinden, gittiği
restoranlardan kaldığı otellerin suitlerinden ve tabii pahalı ama ince
düşünülmüş hediyelerinden etkileniyor ama satın alındığını da düşünüyor. Ana’yı
düşüdürense adamın değişken ruh hali, bazen çok ince düşünceli olabilirken
bazen de kaba ve kırıcı olabiliyor. Kitabın adı da buradan Grey’in (grinin) 50
farklı ruh halinden yani 50 tonundan geliyor. Ama esas olarak kuşkucu, aşırı
kontrolcü ve ketum biri Grey. Dünya sinemasında ve romanlarda sıkça
rastladığımız, son örneğini Çağan Irmak’ın filminde gördüğümüz “Issız Adam”lardan.
Tıpkı onun gibi Grey’inde birçok ilginç özelliği ve niteliği yanında farklı
cinsel alışkanlıkları, kız arkadaşlarından kolay kabul edilemeyecek talepleri
var.
Ana ile birlikte Christian’ı tanıyoruz. Christian küçük
yaşta annesini kaybetmiş, varlıklı sayılabilecek bir aile tarafından evlat
edinilmiş, kendi çabasıyla zengin olmuş.
Cinselliği 14-15 yaşlarındayken kendinden yaşça büyük aile
dostu bir kadından öğrenmiş. “Sevişebileceğim, bekaretimi vereceğim tek erkek
bu” diye düşünürken Ana’yı derin kuşkulara salan da bu farklı cinsel talepler.
İlişkinin olgunlaşmaya başlayıp Ana’nın ilgisi iyice somutlaştığında “birlikte
olacaksak bu anlaşmayı imzalamalısın” diyerek sadomazo (SM) ilişkilerde görülen
bir sözleşmeyi önüne sürüyor Grey. Zaten baştan beri ikircikli olan Ana iyice
sersemliyor ama kaçmıyor. Kendi kendine açıkça ifade etmese de bu teklifi bir meydan
okuma gibi görüyor. Sözleşme üzerindeki pazarlıkları sürdürürken Christian’ı
hayallerindeki aşkı ve seks hayatını yaşayacağı adam haline getirmeye
çalışıyor. Christian da yakın ilgi, iyi seks, bol hediye ve lüks hayatla sözleşmeye
imza atmaya ikna etmeye çalışıyor Ana’yı. Bu arada Ana, için için SM
ilişkilerden hoşlandığını fark ediyor ve bu duyguyu bastırmaya çalışıyor.
Karşılıklı hamlelerle tavizler veriliyor, alınıyor.
“Elli Ton” bir üçleme ve Grinin
Elli Tonu bu üçlemenin ilk cildi. İlk cilt Türkçe çeviride 572 sayfa
tutmuş. İkinci cilt “Karanlığın Elli Tonu” 544, üçüncü cilt “Özgürlüğün Elli
tonu” 592 sayfa. Kadın ve erkeğin alttan alta iktidar mücadelesi verdikleri bir
aşk hikayesini 1700 sayfa sürdürmek hem yazar hem de okur için büyük maharet ve
övgüye değer. Yazar bunun çözümünü lafı uzatmakta ve bilinen tüm klişeleri tekrar
tekrar kullanmakta bulmuş. Romanın Brezilya dizilerindekine benzer yavaşlıkta
bir akışı var. Her konu defalarca tekrar ediliyor. Ana’nın Christian’la tanışıp
ilk kez sevişmesi için bile yaklaşık 170 sayfa okumanız gerekiyor. Bu arada
birçok buluşma, telefonlaşma ve nihayet romanın yayım tarihi olan 2011 için
biraz demode de olsa e-postalaşma yaşanıyor. Türün meraklıları ve sabırlı
okular için bile gereksiz bir uzunluk. Bu uzunluğu aşmanın yolu olarak erotik
sahneler giriyor araya. Öncelikle romanın erotik sahneler olamadan da aynı
mesajları verebileceğini belirtip “erotik mi porno mu?” tartışmasına değinmek
istiyorum. Kitabın Türkiye’deki yayıncısı Pegasus’un editörü Aycan Ak, “Evet,
kitapta pornografik öğeler çok fazla” diyor (Hürriyet Keyif, 09.09.2012). Doğal
olarak gazeteciler de Grinin Elli Tonu’nu
müstehcenlikten yargılayıp toplatan ilk ülke şanına (!) kavuşabilecek miyiz,
diye merak ediyor. “Erotik”, “soft porno”, “pornografik” tanımlamaları bu kitap
için çokça tartışılan terimler olmuş. Ama sonuçta ‘Anne pornosu’ gibi biraz da
aşağılayıcılık içeren ve istese de porno olamadığını bildiren bir tanımlamaya
varılmış. “Anne”liğin korumacı ve muhafazakar bakışına vurgu yapılıyor.
Türkiye’de bu ince ayrımlar yok ve “müstehcenlik” diye tanımı yoruma çok açık
bir kavram var. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) “Genel Ahlaka Karşı Suçlar” başlıklı
bölümde değerlendiriliyor müstehcenlik. “Genel ahlak” ise son derece ucu açık
ve genellikle aşırı muhafazakar bir bakışla tanımlanan bir kavram. Kanunda
“genel ahlak”ın da “müstehcenlik”in de tanımı yok ama cezası var. TCK’nın 226.
maddesinin 2. fıkrasında “Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın
yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla
kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” deniyor.
Ama daha çok 1927 tarihli “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” tercih
ediliyor suçlamalarda. Bu kanunun 6. maddesinde “Fikri, içtimai, ilmi ve bedii
kıymeti haiz olan eserler bu kanunun şumulünden hariçtir”denmesine rağmen
Palahniuk da Burroughs da “muzır” oldukları savıyla bu ünlü kanunla yargılandı.
Grinin Elli Tonu’nun kapağı tüm Dünya
dillerinde olduğu gibi erotik çağrışım yaratacak hiçbir nitelik içermese de, yayınevi
tedbir olsun diye kitabın arka kapağına “Yetişkin Okurlar İçin” ibaresini
koymuş olsa da sürekli kitabın “pornografik” olduğuna vurgu yapıldığından Grinin Elli Tonu’nu “muzır” ya da “müstehcen”
diye suçlayarak yargılayan ilk ülke olmamız büyük bir olasılık. Kişisel
görüşümü sorarsanız, Grinin Elli Tonu
yetişkinlerin rahatlıkla okuyabileceği benzerlerine sinema ve edebiyatta bolca
rastladığımız erotik soslu bir aşk romanı. Kitapları yargılama meraklılarına Montaigne’nin
sözünü de hatırlatmakta fayda var; “Kitaplar, ne kadar yasaklanırlarsa o kadar daha
çok satılıyor, o kadar daha fazla okunuyorlar”.04.10.2012
Yorumlar