Ali Çolak Şairin
Dediği’nde şairlerin gizli dünyalarının, özel hayatlarının izlerini
sürüyor. Anılardan, günlüklerden, mektuplardan, söyleşilerden damıttığı
bilgilerle şair denince akla gelmeyenleri anlatıyor.
Dünya edebiyatından yazarların, şairlerin özel hayatlarına,
garip alışkanlıklarına, aşklarına dair birçok kitap var. Bunların birçoğu da
Türkçeye çevirildi, ilgi gördü. Türk Edebiyatçılarına gelince ise bizde özel
hayatın kutsallığından mı, yoksa anı, biyografi, günlük gibi türlerin
kısırlığından mı bilinmez böyle örneklere pek rastlamıyoruz. Bu nedenle Ali
Çolak’ın Şair Dediği’i (Kasım 2012,
Kapı yay.) önemli bir örnek. Ali Çolak, “Ah, Neden Öldünüz” başlıklı önsözde
kitaptaki denemelerin yazılış öyküsünü anlatırken kitabın içeriğini de
açıklıyor. “Hayatlarına dahil oldum ve anlamaya çalıştım onları.
Fukaralıklarını, acizliklerini, beceriksizliklerini gördüm. Kimileri işsiz,
parasız ve yoksuldular. Kimimleri çocuk yaşta aşk okuyla vurulmuştu. Kimi
bencil, kimi cimri, kimi de gamsızdı. Diğergam, cömert, melek tabiatlı ve dünya
güzeli olanlar da vardı. Ayıplamadım hiçbirini. Her hallerini kabullendim ve
dost bildim hepsini. Yazarken onları incitmekten korktum. Bir aile sırrını ifşa
ediyormuşum gibi geldi. Çoğu aramızda değil. Umarım ruhları incinmemiştir.”
Yürmeyi, gezmeyi seven, yürürken kafalarında yazacaklarını
oluşturan, şekillendiren şairleri anlatıyor ilk denemede Ali Çolak. Yahya
Kemal, Tanpınar, Ahmet Haşim derken söz denemenin büyük ustası Salah Birsel’e
geliyor. Ali Çolak, bu kitapta her fırsatta Salah Bey’e selam yollamayı vazife
biliyor. Yemekten anlayan, iyi yemek yapan, yediğinin hakkını veren Refik
Halid, Filozof Rıza Tevfik, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret ikinci denemenin
konukları. Üçüncü denemede sıra takıntılılara geliyor. Abdülhak Şinasi Hisar,
İbn’ül Emin Mahmut Kemal titizlik takıntısıyla meşhursa belki de en garip
takıntı Ahmet Haşim’in toprak (kil) yeme takıntısıdır. Düvüşmeleriyle meşhur
şairlerin küslükleri de kendilerine hastır. Şairlerin en çok ve en kolay
darılanının Yahya Kemal olduğunu söylüyor Ali Çolak. Hemen herkesle küsen Yahya
Kemal, Yakup Kadri ile küslüğünü düello çağrısına kadar vardırmış. Neyse ki
düello gerçekleşmemiş. Ahmet Haşim kolayca küsüp, kolayca barışması ile
ünlüyken, Cenap Şahabettin küstü mü bir daha barışmaması ile ünlüymüş.
Şairlerimizin babalarıyla ilişkileri, onlara yazdıkları şiirler de bir
denemenin konusu olmuş. İlk aşklar da başka bir denemenin konusu. Küçük yaşta,
çocukken sevdalara düşmüş şairlerimiz. Aka Gündüz 12 yaşındayken bir Bulgar
kızına gönül vermiş. Yahya Kemal beş yaşındayken aşık olup şiire başlamış.
Tevfik Fikret 3,5 yaşında komşunun kızına gönül vermiş. Şairlerin kılık
kıyafetleri, yakışıklılıkları, güzellikleri de merak edilir. Okurla şairin ilk
karşılaşması da genellikle hayal kırıklığıdır. “Şairin dostu olur mu?” sorusu
da kolay cevaplanmaz. Çoğu kolay dost olur hemen de düşman. Mehmed Kemal’in
kitabının adı boşuna “Şairler Dövüşür” değildir. Şairlerle birlikte yaşamak,
hele evli olmak da kolay iş değildir. Şairlerin eşleri de kitaplara konu
olmuştur. Ali Çolak da onların evlilik öykülerinin izini sürmüş bir denemede.
Şairlerin tiryakilikleri, ikinci işleri, milletvekilliği yapmış, politikaya
soyunmuş şairler, cimri ve de cömertler, genç yaşta hayatına son verenler,
yazarak geçinmeye çalışanlar, köşk, yalı sahibi olanlar, ilk telifler, en
yüksek telifler, çocuk yaşta şiir yazmaya başlayanlar, öğrencilik hayatları,
tembeller, çalışkanlar, nerelerde, nasıl yazdıkları, askerliklerini nasıl
yaptıkları, ev halleri hep denemelerin konusu olmuş.
Ali Çolak hafiten neşeli ve oldukça akıcı bir dille kaleme
almış denemelerini. Dedikoduya, söylentiye yüz vermemiş, kitaplardan,
dergilerden okuduklarını kaynak edinmiş. Ama kaynaklarını her zaman tam açık
etmemiş. Kuşkusuz denemenin akıcılığı içinde kaynak vermek, dipnotlar
oluşturmak okuru tökezletir ama kitabın sonunda kaynaklar verilse iyi olurdu
diye düşünüyorum. Ali Çolak’ın denemelerindeki bilgilerin izini sürer, keyifli
okumalara doğru yol alabilirdik. Tabii bir de dizin olsa tadından yenmezdi.
Ali Çolak, sık sık Salah Bey’e selam yolluyor demiştim. Ali
Çolak anlatımı Salah Birsel’i çağrıştırsa da daha duru. Salah Bey gibi
üslupçuluk yapmıyor, sözcük yarıştırmıyor, yeni sözcükler yaratmıyor. Ama bu
tür bilgi ile yüklü denemenin Türkçedeki en büyük ustasının Salah Birsel
olduğunu saygıyla hatırlatması takdire şayan.
10.01.2013
Yorumlar