F. Scott Fitzgerald Buruktur
Gece’de hayatını sevdiği kadına adayan bir adamın yükselişinin ve düşüşünün
öyküsünü anlatıyor.
F. Scott Fitzgerald'ın, 1925’de Muhteşem Gatsby yayımlandıktan sonra yazmaya başladığı ve ancak 1934’te
bitirip yayımlatabildiği dördüncü ve tamamlanmış son romanı olan Tender is the Night’ın yeni çevirisi
usta çevirmen Püren Özgören’in imzasını taşıyor. Buruktur Gece iki dünya savaşı arasında, Fitzgerald’ın “Çaz Çağı”
dediği Yitik Kuşak zamanlarında geçiyor. Fransız Rivierası’nda küçük bir koyda
zenginlerin yeni yeni keşfettiği bir otel ve onun hemen yakınındaki villalarda
yaşayanları tanıyoruz önce. Çoğunluğu Amerikalılar oluşturuyor. En ilgi çekenleri
de Dick ve Nicole Diver çiftinin çevresinde toplanan 20’li yaşların sonunda,
30’lu yaşların başında Riviera’nın en genç ve en hareketli grubu. Henüz 18
yaşında ve yeni parlamış bir yıldız olan Rosemary Holt da annesiyle otele
yerleşip, plaja iner inmez bu grubun çekimine kapılacaktır. Rosemary ilk
gördüğü anda Dick Diver’a aşık olur ve Nicole Diver’ı da kendisine rol model
seçer. Dick ve Nicole Diver çifti de hemen onu benimserler. Rosemary, bir süre
ima edip bir tepki alamayınca aşık olduğunu Dick’e söyler. Dick, karısını
sevdiğini söylese de yavaş yavaş Nicole’ün gençliğine benzettiği Rosemary’nin
güzelliği dikkatini çeker. Dick kendisini ne kadar geri çekmeye çalışsa da
Rosemary’nin yakınlaşma çabalarını karşılıksız bırakmaz.
Rosemary bu ışıltılı ve çekici çiftin çekimine kapıldıysa da
yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissetmektedir. Mevsim sonunda Fransız
Rivierası’nı terk edip Paris’e doğru yola çıkacakları gece parti sonunda
yaşananlar kuşkularını daha da güçlendirir ama her şeyi anlaması için Paris’te
başka bir gece daha yaşamaları gerekecektir.
F. Scott Fitzgerald Buruktur
Gece’yi kendine has akıcı ama şiirsel üslubu ile ince ince dokuyor. 144
sayfalık ilk bölümün sonuna Dick Diver yakışıklılığı, çekiciliği ve zekası ile
tüm kadınların ilgisini çekip ışıldayarak yükselirken Rosemary ile
ilişkilerinin muhteşem bir aşka dönüşmesi beklentisi ile ulaşıyoruz. Ama Dick
ve Rosemary Paris’in en lüks otellerinden birinde yaşanan o gerilimli ve
olaylarla yüklü geceden ancak beş yıl sonra tekrar buluşabilecektir.
İkinci bölümde genç doktor Dick Diver’ın psikiyatrist olarak
ünlenmesinin ve Zürih yakınlarında zengin hastaların kaldığı bir klinikte yatan
Nicole Warren’la tanışmasının öyküsü ile başlıyor. Dick askerdeyken sekiz ay
boyunca yazıştıktan sonra buluşuyorlar. Çok zengin bir Amerikalı ailenin çocuğu
olan Nicole uzun zamandır şizofreni tedavisi görmektedir. Dick önce ilginç bir
vaka olarak kıza yaklaşır. Onun hastalığının nedenini bulur ve etkin bir tedavi
uygular. Evlilik de tedavinin bir parçasıdır. Dick, Nicole’ün hem doktoru hem
de kocası olacaktır. Nicole’ün değişken ruh hali ile, zaman zaman nükseden
hastalığı ile uğraşırken Dick bir yandan da mesleğinde başarı basamaklarını
tırmanır. Çok satan psikiyatri kitapları yazar, kongrelere konuşmacı olarak
davet edilir ve nihayet İsviçre’de bir kliniğin ortağı olur. Dick ve Nicole çok
hareketli, soluk soluğa bir hayat yaşamaya başlarlar. Nicole’ün ailesinden
gelen parayı ve Dick’in kazandıklarını eğlence ve lüks içinde harcarken Dick’in
alkol problemi oluşur ki bu düşüşün ilk işaretidir. Dick işini ihmal etmeye,
insanlara kırıcı davranmaya başlar, rezaletler çıkartır. Babasının cenazesine
katılıp ABD’den dönerken de Roma’da hapse düşer ve her zaman kız kardeşiyle
parası için evlendiğini düşünen baldızı tarafından kurtarılır.
Aile içinde roller değişmiştir. Artık Nicole sağlıklı, güzel
ve alımlı bir kadın olarak görünürken Dick her zaman onun gözetiminde olan
sevimsiz bir alkolik halini almıştır. Fitzgerald, Dick’in öyküsünü hikaye
ederken sanki ayrıntılarda kayboluyormuş ve romanın ilk bölümde anlatılmaya
başlanan ana hikayeden kopuyormuş gibi hissediyorsunuz. Ama üçüncü bölümün
başında Dick’in kliniğin ortaklığından ayrılması ile birlikte tüm parçalar
birleşmeye başlıyor ve her ayrıntının romanın gelişimi için bir işlevi olduğunu
kavrıyorsunuz. Hikaye tekrar Fransız Rivierası’na bağlanmakla kalmıyor başta
Rosemary olmak üzere ilk bölümde rastladığımız tüm önemli kahramanlar tekrar
buluşuyor. Beş yılda başta otel ve koy olmak üzere her şey ve herkes
değişmiştir. Dick, Rosemary ile bir türlü yaşayamadığı aşk için bir hamle yapmayı
düşünür ve “karımı seviyorum” diye tereddüt ederken, Nicole kocası ile olan ilişkisine
bir nokta koymasının geldiğini anlar ve beş yıl önce ilk işaretlerini gördüğü
bir ilişkinin gelişmesi yolunda adımlar atmaya başlar.
Tüm kaynaklarda Buruktur
Gece’nin otobiyografik bir eser olduğu belirtiliyor. Fitzgerald 1925’de
romanı yazmaya başlamış ama esas olarak 1932’de karısı Zelda Balltimore’da bir
klinikte şizofreni tedavisi görürken tamamlamış. Fitzgerald’ın çok genç bir
Hollywood yıldızı ile bir aşk yaşadığı ve Zelda’nın da romandakine benzer bir
ilişkisi olduğu belirtiliyor. Fitzgerald ve Zelda’nın Fransız Rivierası’nda
yaşadığını ve Avrupa’da bulundukları yıllarda çok hareketli ve bohem bir
hayatları olduğu biliniyor. Romanı kaleme aldığı yıllarda
Fitzgerald da Dick gibi alkol sorunları yaşıyor ve yazarlık hayatında düşüşte olduğunu düşünüyor.
Fitzgerald da Dick gibi alkol sorunları yaşıyor ve yazarlık hayatında düşüşte olduğunu düşünüyor.
1930’da ABD’den tekrar Avrupa’ya döndüklerinde Zelda ilk
sinir krizini yaşamış ve İsviçre’de bir klinikte tedavi görmüş. Fitzgerald,
1931’de babasını kaybediyor ve babasının cenazesinden döndükten sonra Dick gibi
o da çok fazla içki içmeye başlıyor.
Romanın iki ayrı versiyonu varmış. Geriye dönüşlerle gelişen
ilk versiyonun 1934’de yayımlanan Fitzgerald imzalı versiyon olduğunu,
kronolojik olarak gelişen ikincisini ise Fitzgerald’ın ölümünden sonra, yakın
arkadaşı ve eleştirmeni Malcom Cowley’in 1951’de oluşturduğu yazılıyor. Cowley,
Fitzgerald’ın geride bıraktığı romanla ilgili birçok belge, anı, not, taslak ve
mektuptan yararlanmış. Cowley versiyonu eleştirmenlerce romanın zamansal
yapısını bozduğu için eleştirilmiş. İngilizcede iki versiyonun baskıları da
satışta. Türkçede en son çeviri olan Everest basımında ise hangi versiyonun
kullanıldığı belirtilmemiş.
Roman adını John Keats’in "Ode to a Nightingale"
şiirinden almış. Tespitim doğru ise Türkçeye ilk çevirisi 1962’de yapılan ve Şevkatli Gece, Müşfikti Gece, Geceler
Güzeldir gibi isimlerle yayımlanan roman bu kez Buruktur Gece (Ocak 2013, çev. Püren Özgören, Everest yay.) adını
taşıyor. “Tender”ın “nazik, kolay üzülür, zayıf, olgunlaşmamış, müşfik,
merhametli, şefkatli, dokunaklı, ince, hassas, narin, sevgi dolu” gibi birçok
sözlük anlamı var. Google Translate romanın adını “İhale Gece” diye çeviriyor,
çünkü “tender”ın “teklif, ihale” diye bir anlamı daha var. Gece Bir Teklif’tir ya da Gecenin
Teklifi diye çeviren olmamış. Tender
is The Night’ı türkçede Buruktur Gece
diye adlandırmak kolay akla gelmez ama bence konusuna baktığınızda gayet uygun
bir isim. Romanın düğüm noktasını oluşturan gece hiç de müşfik ya da şefkatli
değil, aksine oldukça buruk çünkü
onun ardından ayrılıklar geliyor.
Muhteşem Gatsby F.
Scott Fitzgerald’ın başyapıtı olarak kabul edilir. Buruktur Gece’nin Gatsby’nin gölgesinde kaldığı anlaşılıyor. Belki
kıyaslamak pek doğru değil ama Buruktur
Gece hem işlediği konu hem de anlatımı ve kurgusu açısından Gatsby’den çok
daha kuvvetli ve etkileyici bir roman. Arka planda anlatılan iki savaş
arasındaki ruh hali, Caz Çağı’nda yaşanan bohemlik, Amerikalıların Avrupa’yı
her şeyiyle tüketme çabaları, su gibi harcanan paralar, lüks, birer ticarethane
olarak yönetilen psikiyatri klinikleri, çocuklarını bu kliniklere kapatıp
gizleyen babalar Dick ve Nicole’ün büyük aşklarını ve birlikte yaşadıkları
gerilimli hayatı daha da anlamlı hale getiriyor. İyi bir romanı keyifle okumak
isteyenler ve Muhteşem Gatsby’i
sevenler Buruktur Gece’ye hayran
olacaktır.
21.02.2013
Yorumlar