Türkiye’nin ilk uygulama kitabı: Hayata Kısa Bir Ara



Türkiye’nin ilk uygulama kitabı
Hayata Kısa Bir Ara
E-kitabın keşfi yayıncılığın dijital dünyaya göçü olarak adlandırılmıştı. Zamanla dijital dünyanın görsel ve işitsel açıdan sınırsız sayıda olanak sunduğu ortaya çıkınca kâğıda basılı kitabın yeni bir medyada üretilmesinden ibaret olan e-kitabın hiç değilse şimdilik bu olanakları kullanmada yetersiz kalacağı anlaşıldı. I-pad ve Android işletim sistemleri ile birlikte akıllı telefonların ve tablet pc’lerin yaygın olarak kullanımı ve onların getirdiği uygulamalar (app’ler) yeni bir ufuk açtı. Z-kitap (zenginleştirilmiş içerikli kitap) yazılımı, videoyu, animasyonu, sesi, müziği kullanarak üretilen bir kitap türü. Fatih projesi ile birlikte ilk z-kitaplar eğitim alanında üretilmeye başladı. Eğitim yayıncılarının dijital yayıncılığa birçok yenilikle katkıda bulunacağı anlaşılıyor. İkinci adımı her türlü yeniliğe açık bir okur kitlesine hitap eden çocuk yayıncıları attı. Dijital ortamın olanaklarından yararlanarak dönüştürülmüş ya da oluşturulmuş çocuk kitaplarının sayısı hızla artıyor.
Yetişkinlere yönelik dijital yayıncılıkta ise yenilikçi örneklere pek rastlamıyoruz. Kâğıda basılı kitaplar hiçbir dijital katkıda bulunmadan e-kitaba dönüştürülüp gri ekranda okura sunuluyor. Oysa tablet pc’lerin ekranları çok renkli ve yaratıcı yaklaşımlara uygun birçok donanıma sahip.
Gazeteci, yapımcı, televizyon programcısı Cüneyt Özdemir’in imzasını taşıyan Hayata Kısa Bir Ara (Şubat 2013, Dipnot Digital Yayınları) Türkiye’nin ilk uygulama kitabı olarak bu açıdan özel bir önem taşıyor. Cüneyt Özdemir Türkiye’nin ve dünyanın 36 şehrine yaptığı haber ya da turistik amaçlı gezinin notlarından oluşturduğu yazıları derlemiş Hayata Kısa Bir Ara’da. Görsel ve işitsel zenginlik bir gezi kitabına kâğıda basılıya nispetle pek çok değer kazandırıyor. Örneğin Abu Dhabi’de yapılan bir yelken yarışmasının izlenimlerini anlattığı “Çabalama Kaptan Ben Gelemem” dalgalarla boğuşan bir yelkenliden yakın plan çekimlerle başlıyor. “Beyrut Sokaklarında Zamanın İzinde”nin sayfalarına gizli videolarda Beyrut’taki bir Ermeni kitapçıya konuk oluyoruz. “Bir Şairin Evinden”de yazı Pablo Neruda’nın kendi sesinden şiirlerle açılıyor, Neruda’nın evini onun sesinin eşliğinde geziyoruz. “Nasıl Anlatsam Nerden Başlasam” başlıklı yazıda Cüneyt Özdemir ve eşinin söylediği Rüzgâr Gülü şarkısı ile Bodrum’u keşfediyoruz.
Cüneyt Özdemir bu tip kitaplarda pek rastlanmayan interaktif özellikler de koymuş kitaba    Google Map uygulaması ile anlatılan mekanlara ulaşmak, Youtube kanalıyla kendi deneyimlerimizi eklemek ve Facebook üzerinden yorumlarımızı arkadaşlarımızla paylaşmamız mümkün.
Cüneyt Özdemir’e kitabın interaktivitesine uygun bir şekilde Twitter aracılığıyla ulaştım, söyleşimizi de e-posta ile yaptık. Cüneyt Özdemir Dipnot adlı dergisini sadece tablet pc’ler için bir uygulama olarak yayımlıyor. Dergi 100. sayısına ulaştı. Cüneyt Özdemir uygulama kitap yayınlamasının nedenlerini şöyle açıklıyor: “E-kitaba aslında bildiğiniz kitabın sadece word dosyasında yazılmış hali diyebiliriz. Oysa burada yazı elimizdeki enstrümanlardan sadece bir tanesi. Video var, fotoğraf var, mesela alt yazı koymadık ben ne olduğunu anlatıyorum. Bir zeytinlikten bahsediyorsan cırcır böceklerini duyuyorsun. Bunları başka mecralarda aynı anda yapabilmek imkânsız. Eşi benzeri sadece Rusya'da olan Fatih projesi gibi bir projeyi de unutmamak lazım. Daha yeni 50 bin tableti bedava dağıttılar. Tabletlerin sayısının çok kısa zamanda hızla artacağını düşünüyorum. Size ilginç bir rakam daha vereyim. Şu anda dipnot tableti haftada 100 bin kişi okuyor. Türkiye’deki haber dergileri biryana bütün dergi satışlarının toplamı kadar nerede ise… Millet tablet aldı içine koyacak bir şeyleri yok. Böyle bir açığın farkındayım ve yeni bir şey yapalım istedim.”
 Hayata Kısa Bir Ara’yı kâğıda basılı olarak yayımlamayı düşünüyormuş ama “Dipnot tableti çıkartmaya başladığımızda yepyeni bir evrenin içine girdiğimizi fark ettik” diyor ve “elimizdeki imkânlarla bir uygulama kitabının çok daha ilginç olacağını düşündük” diye ekliyor. 
“Kısa bir araştırma sonrasında Al Gore ve bir kaç çocuk kitabı dışında bu tür kitaplar olmadığını gördüm. Zaten Türkiye'de hiç yoktu. Bu kitabı bundan bir yıl önce hazırladık. Hatta ben kitabın içine reklam almayı da düşündüm. Bir-iki büyük kurum ve kuruluşla görüştük. Aylarca bekletildik. Sonunda boşverin yayınlayalım kimseyi beklemeyelim dedim ve yayınladık.”
Kitabı son on yılda Radikal ve dipnot’ta yayımladığı yazılardan derlemiş. “Bu kitabı diğerlerinen ayıran anlatım dilindeki farklılık. Yazı işin sadece bir parçası. Müzik, sosyal medya, videolarla bir araya geldiklerinde hepsi birbirini tamamlayıp kitabı oluşturuyor. Yazıları seçerken biraz buna da dikkat ettik” diyor.
Tabii ki böyle bir uygulamayı hayata geçirmek tek başına bir yazarın başarabileceği bir şey değil. Yazıları fotoğraflar, videolar, haritalar, hatta şarkılar tamamlıyor bu da hem grafik hem de dijital emeği gerektiriyor. “Ben içerik geliştirmeyi Salih Aksu ile yapıyorum. Salih bir yazılımcı bizim dipnot tabletin de arkasındaki teknik adamdır. Salih kitabı önce bildiğimiz kitap formatında tasarlattı. Bitmiş haline baktık ve beğenmedik. Tüm konsepti yeniden ele aldık. Son iki yılda tablet yayıncılığında edindiğimiz tecrübeyi buraya koyduk. Ancak teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki... Mesela bugün bir kitap hazırlasam ki hazırlıyorum, içine muhakkak görüntülü konuşma imkanını da koyardım. Biz bunları yaparken sanılmasın ki dünyada birileri yapmış da biz onlardan alıp kopyalıyoruz. Londra'dayım bir kaç çocuk kitabı uygulamasını saymazsanız böyle bir şey görmedim. Zaten kitabın bir de İngilizce çevirisini yayınlıyoruz. O da şu anda app.store'dan onay bekliyor. Bugün yarın çıkacak” diyor Cüneyt Özdemir.
Kitabın sayfa düzeni her yazı için yukarıdan aşağıya ve tablet yatay vaziyetteyken okunuyor. Tasarım bir kitaptan çok dergi hissi yaratıyor. “Bu kitap bizim bildiğimiz kitap ile ilgili bütün algıları da yerle bir ediyor. Zira normal kitap sayfaları çevirip okuduğun bir mecra. Oysa biz burada sayfaların içine videolar, görüntü, efekt, ses hatta kendi söylediğimiz şarkıları yerleştirdik. Bilmem Fransa yazısında dikkatini çekti mi tableti alıp kendi etrafında döndüğünde fotoğrafın da 360 derece hareket ettiğini göreceksin. İllaki böyle olmak zorunda da değil. Mesela yakında bir mimar arkadaşımızın moleskin not defterlerindeki eskizlerini aynı mantık içinde yayınlayacağız. Orada tamamen bir görüntülü defter hazırladık. Yakında çocuk kitabı yayınlıyoruz orada ise dokundukça değişen sayfalar var. Yaptığımızda önemli olan geleneksel kitaba sadık kalmaktan çok işlevi en iyi verebilecek mecrayı yaratmaktı. Amacımız söydiğim bütün özellikleri en kolay ulaşabilir şekilde verebilmek. Tabletin içinde olduğu sürece ve ulaştığın sürece hiçbir kuralımız yok.”
“Kitabı yazan beni saymazsan iki üç kişilik daha ekip gerekiyor. Satış rakamının yüzde otuzunu zaten app. store'a veriyorsunuz. Tasarımcıya da bir rakam vermeniz gerekiyor.” Kitap oluşurken işin içine birçok sanat dalı giriyor bu da birçok eser için telif hakkı ödemek demek. “Telif haklarına özellikle dikkat ettik” diyor Cüneyt Özdemir. “Fotoğraf, video ve yazıların tamamı bize ait. Pek çok müziği çok kısa kullanıyoruz. Mesela Teoman'ın bir şarkısını mırıldandık. Mırıldanmak derken cidden mırıldanıyorum. Yine de içime bir kurt düştü avukatı aradım 'bu mırıldanmaya telif ödemek zorunda mıyız?' diye sordum. Eğer karşındakinin niyeti kötüyse en azından mahkemelik olacağın kesin, dedi. Bir gün Teoman telif isterse boynumuzun borcu, vereceğiz artık. Ancak asıl zor olan satmak. Zira bizde adam iki bin liraya tablet alıyor iki liralık uygulamaya pahalı diyor. İnternetten uygulama indirme kültürü ve alışkanlığı yok. Ben bu tür kitapların da bedava olması ve reklam alabilmesi taraftarıyım. Zaten başka bir yolu da yok.” 
28.02.2013

Yorumlar