Boris Vian’ın Paralel Hayatları



Yazar, şair, müzisyen, şarkıcı, çevirmen, eleştirmen, aktör, senarist, tiyatro yazarı, dramaturg, köşe yazarı, radyo programcısı, mucit, mühendis... Boris Vian, çok bilgili, çok ilgili insanlardan. Biz onu bugün romanlarıyla tanısak da 39 yıllık hayatına birçok iş, ürün ve eser sığdırmış. Biyografileri hep yaptığı işlerin uzun listeleri ile başlıyor ve mutlaka atlanmış bazı işler oluyor.
Boris Vian’ın Paralel Hayatları’nda (2013, çev. Alev Er, İletişim yay.) Noël Arnaud yakın dostu Boris Vian’ın hayat öyküsünü değişik bir yöntemle ele alıyor. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlattıktan sonra kitabın her bölümünde Vian’ın farklı yönlerini ve eser verdiği sanat dallarındaki faliyetlerini ayrı ayrı anlatıyor.
557 sayfalık kitap ilk bakışta hacmi ile göz korkutsa da Boris Vian’ın kısacık ama dolu dolu yaşam öyküsünü okurken sayfaların yetmediğini bir çok şeyin atlanmış olabileceğini düşünmeden edemiyorsunuz. Oysa Noël Arnaud çok iyi bir iş çıkartmış. Her yeni baskıda kitabı geliştirmekle kalmamış eklemeler çıkartmalar yaparak yenilemiş de. Alev Er’in büyük bir emek ürünü olan çevirisinin de okumayı kolaylaştırıcı katkısı açıkça hissediliyor.
Noël Arnaud, “tanıklıklarla ve başka hiçbir yerde yayımlanmamış eser ve yazılarla” oluşturuyor çalışmasını. Boris Vian’ın arşivinde yaptığı kazılarda bulduğu daha önce kitaplaşmamış, “başka hiçbir yerde bulunamayacak” eserlere kitapta yer veriyor ve onlar kitaplaştığında yerlerine yeni bulduklarını koyuyor. Örneğin 1970’de yapılan ikinci baskıda Vian’ın yayınlanmış üç oyununa yer veriyor. Onlar kitaplaşınca da “zaten okurun el altında” düşüncesi ile çıkartıp yerlerine başka metinler bulup koyuyor. Ömür törpüsü gibi bir iş. Noël Arnaud ancak beşinci baskıda pes etmeyi düşünmeye başlamış.
Boris Vian 1920’de Paris’in en zengin banliyösünde orta üst sınıftan dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak doğuyor. Babası Paul Vian tipik bir rantiye, annesi Yvonne Ramenez amatör piyanist ve arpist. Yvonne oğluna “Boris” adını Mussorgski’nin bir operasında Boris Godunov’un performansından etkilenerek koyuyor. Boris çocukluk yıllarını hastalıklarla boğuşarak geçirdiği için ilk zamanlar evde eğitim alıyor. 1929 Dünya Ekonomik Krizi ve babasının yanlış yatırımları sonucunda bütün varlıklarını kaybedince mali durumları kötüleşiyor. Köşklerini kiraya verip müştemilatta yaşamak durumunda kalıyorlar ama bu durum pek de keyiflerini kaçırmıyor. Baba, bahçenin kendilerine ait bölümüne sürekli verdikleri partilerde kullanmak üzere balo salonu bile yaptırıyor. 12 yaşında tutulduğu enfeksiyonlu boğaz iltihabı ve ardından 15 yaşında gelen tifo ciddi sağlık sorunları yaratıyor ve Boris’in genç yaşta hayatını kaybetmesine yol açacak kalp rahatsızlığının tohumlarını atıyor.
İlk gençlik yılları partiler, ailece yapılan uzun tatillerle geçiyor. İki erkek kardeşiyle verdikleri süpriz partilerde caz müziği ile tanışıyor. Trompet çalmaya başlıyor ve “Hot Club de France”a katılıyor. Boris 17 yaşında felsefe ve matematik dallarında bakolaryasını alıyor. Fransa savaşa doğru hızla ilerlerken mühendislik eğitimi almaya karar veriyor. Bir yandan da caz müziğine ilgisi sürüyor. Duke Ellington’un Fransa’daki ikinci konserinin organizasyonuna yardımcı oluyor. Romantik Boris’in hareketli bir aşk hayatı var. 1940’da tanıştığı Michelle Léglise’le 1941’de evleniyor. Michelle, Boris’e İngilizce öğretiyor, Amerikan edebiyatından çevirilere başlıyorlar. 1942’de kardeşleri ile birlikte Claude Abbe caz orkestrasında çalıyorlar. Oğlu Patrick doğuyor.  Aynı yıl metalurji mühendisi olarak diplomasını alıyor. Mühendislik önemli bir ilgi alanı. Metalurji dalında araştırmalar, buluşlar yapıyor. Örneğin “elastik tekerlek” buluşuna patent bile almış. Atlantik’le Akdeniz’i bağlayacak bir kanal projesi de hazırlamış.  
Mühendis olarak meslek hayatına başladığı Fransız Standartlar Kurumu’nda mesai saatlerinde yarattığı fırsatlarda ilk romanı Savrulan Otlar Arasında’yı kaleme alıyor; ilk roman ancak ölümünden sonra 1966’da yayınlanacaktır. Bu kurumda kısa bir süre çalıştıktan sonra girdiği Kağıt, Karton Ofisi’nde de ikinci romanı Günlerin Köpüğü’nü tamamlayacak, Pekin’de Sonbahar’ın tamamını kaleme alacaktır. Lise çağlarından beri zaten yaşadıklarını, hissettiklerini hep şiirle ifade etmiş. Arada yazdığı on kadar senaryo var. İlk şiiri 1944’de Hot Club de France’ın dergisi Jazz Hot’da “Bison Ravi” imzasıyla yayınlanıyor. Aynı yıl babası evine giren hırsızlar tarafından öldürülüyor.
1950’ye dek caz orkestralarında çalıyor, gecelerini caz kulüplerinde geçiriyor. Sağlığı trompet çalmaya el vermez olunca da cazla ilgisini Jazz Hot’daki köşe yazıları ile sürdürüyor. Bu caz geceleri sürerken 1946’da Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Albert Camus ile dostluk kuruyor. Varoluşçular Boris’in trompet çaldığı kült kulüp Tabou’nun müdavimi oluyor.   
Boris Vian hızla ve ard arda romanlar, senaryolar, tiyatro eserleri, manifestolar, köşe yazıları, eleştiriler yazsa da ilk yayınlanan romanı Vernon Sullivan takma adıyla yazdığı ve İngilizceden çevirmiş gibi sunduğu Mezarlarınıza Tüküreceğim’dir. 1946’da hızla yazılıp basılan roman hem büyük bir satış hem de bitmek bilmez tartışmalar ve ardından mahkemeye varan yasaklama talepleriyle büyük ilgi çekiyor. Mezarlarınıza Tüküreceğim ABD’deki ırk ayrımı üzerine kara bir roman ve içindeki sert ifadeler ve erotizmi anlatımındaki dobralık nedeniyle ahlak bekçilerince hedef seçiliyor. Yasaklanması talebiyle ihbar ediliyor. Boris Vian ne kadar, ben yazmadım sadece çevirdim, dese de yargılanıyor ve beraat ediyor.
Vian romanı “bestseller” yazabilirim iddiası ile yazmış ve kitap bestseller olmakla kalmamış yazarına da büyük paralar kazandırmış. Vian 1947-1949 yıllarında üç Vernon Sullivan romanı daha yayınlatmış. Başarı ivmesi aşağı doğru düşse de onlardan da büyük paralar kazanmış. Bu arada Boris Vian’ın kendi adıyla yayımlattığı romanları okurun hemen hiç ilgisini çekmiyor. Vian “Vernon Sullivan” adının altında ezildiğini, edebi anlamda önemsenmediğini düşünerek bu yaftadan kurtulmak için çeşitli manevralar yapıyor. Örneğin Mezarlarınıza Tüküreceğim’i edebi üslupta ve sadece ırk ayrımcılığı eleştirisine yoğunlaşarak sahneye uyarlıyor ama yine başarısızlığı tadıyor. Oyun seyirciden hemen hiç ilgi görmüyor, eleştirmenlerin dikkatini bile çekmiyor. 1946’da Günlerin Köpüğü’nün el yazması ile katıldığı bir roman ödülünden eleniyor. Ödülü bir kasaba papazının kazandığını öğrenince şoke oluyor. 1951’de bitirdiği son romanı Yürek Söken’i Gallimard reddediyor. Hevesi kırılan Boris Vian romanın ikinci cildini yazmaktan vaz geçiyor ve roman yazarlığını bırakıyor.   
Boris Vian’ın hayattayken beş romanı ve bir öykü kitabı yayımlanmış. Bunların yanında çoğunluğu dergilerde kalan şiirler, öyküler, eleştiriler, denemeler de var. Noël Arnaud, Vian’ın dosyaları arasında bir çok roman girişi ve sayısız roman konusu yer aldığını belirtiyor. Hiçbiri filme çekilmeyen onlarca senaryo yazan Boris Vian 1947’de senaryo satmak amacıyla arkadaşlarıyla birlikte bir film şirketi de kurmuş. Ama Vian’ın filmografisi bazı filmlerde oyuncu olarak görünmesiyle sınırlı kalmış. Rol aldığı filmlerin uzunca bir listesi var.   
Para sıkıntısı çekmeye başlayan Boris Vian 1950’den itibaren İngilizceden çevirilere yoğunlaşıyor. Günde 18 saat çalışıyor. Romanlar, tiyatro eserleri çeviriyor. Çevirileri beğeni topluyor. Bu arada şiire ve şarkı sözü yazmaya yoğunlaşıyor. 400’den fazla şarkı sözü yazmış. Şarkıcı ve söz yazarı olarak başarı sağlıyor. Philips’e sanat yönetmeni oluyor. İlk albümü “Chansons possibles et impossibles” 1955’de plağa kaydediliyor. Çok az basılan plak hemen hiç satmıyor.
1959’da bir akciğer ödeminin hayati tehlike yarattığını öğrenmesi üretim hızını engellemiyor. Darius Milhaud ile bir opera eseri üzerinde çalışıyor. Üç opera eserine imza atıyor. Denemelerini kitaplaştırıyor. 23 Haziran 1959 günü sabahı, uzun zamandır romana uygun bir şekilde çekilmesi için mücadele ettiği ama yapımcıları ikna edemediği Mezarlarınıza Tüküreceğim’in ilk gösterimine katılıyor ve film başladıktan birkaç dakika sonra fenalaşarak koltuğuna çöküyor. Hastanede kalp krizinden ölüyor.
Yaşarken sadece Vernon Sullivan adıyla meşhur olabilen Boris Vian ölümünden sonra, özellikle 60’lı 70’li yıllarda Dünya gençliğinin kült yazarlarından oluyor. Günümüzde de çağdaş klasiklerden...
23.05.2013

Yorumlar