Damon Galgut Sahtekâr’da
gündelik hayattan, kentin karmaşasından kaçıp şiir yazmak için bir kasabaya
sığınan ve orada hayatın gerçekliğini yaşayan bir “Issız Adam” öyküsü
anlatıyor. Adam Napier yirmi yıldır çalıştığı işini, ardından da kredi borcunu
ödeyemeyip evini kaybedince Johanesburg’u terk edip ağabeyinin küçük bir
kasabadaki unutulmaya terk edilmiş köhne evine yerleşir. Niyeti gençlik
çağlarında bıraktığı şiire dönmektir. Büyük kentte şiirinin sesini kaybettiğini
düşünmektedir. “Tabiattan çocuksu bir yalınlıkla söz edebilmek”tir amacı.
Taşranın masumluğunda, kendisiyle hesaplaşacak, doğayla barışacak, çocukluğunda
bıraktığı masumiyeti tekrar yakalayıp dizelere dökecektir.
Sahtekâr’ın (Ocak
2013, çev. Duygu Akın, Yapı Kredi yay.) daha ilk sayfalarında Adam’ın bu niyetinin
kolayca hayata geçemeyeceğini anlarız. Kasabaya giderken “Dur” tabelasında
durmadın diye durduran polis kısa bir konuşma sonrasında rüşvet karşılığı ağır
para cezasından vaz geçmeye razı olacaktır.
Adam’ı “taşranın masumiyeti” hayallerinden çekip çıkartan eski
okul arkadaşı Canning olur. Adam, Canning’i hemen hiç hatırlamaz ama kendini
çok yalnız hissettiğinden ve yapacak daha iyi bir şeyi olmadığından
“sahtekâr”ca davranıp onu ve birlikte yaşadıklarını söylediği anılarını
hatırlamış gibi yapar. Hafta sonlarını Canning’in babadan kalma, şimdi
işlemeyen av hayvanları çiftliğinde geçirmeye başlarlar. Her şeyleriyle birbirine
tamamen zıt bu iki adam arasında garip bir dostluk kurulur.
Canning niyetinin babasının planlarını hayata geçirmek ve av
hayvanları çiftliğini yaşatmak olduğunu söyler. Ama ilerleyen sayfalarda imar
planında yapılacak bir değişiklikle av hayvanları çiftliğinin lüks bir golf
kulübüne çevrildikten sonra batırılacağını anlatır Canning. Bu yolla çok zengin
birilerinin kara paraları aklanacaktır. Canning de kendi çapında bir
“sahtekâr”dır.
Hafta sonu buluşmalarında Adam ve Canning’e eşlik eden tek
kişi olan Canning’in “siyah seksi” karısı Baby iki adam arasında hem gerilimli
bir aşk üçgeni oluşmasını sağlar hem de “sahtekâr”lık üçgenini tamamlar.
Baby’nin adı dahil hayatına dair her şey sahtedir.
Damon Galgut bir yandan “Issız Adam” öyküsünü geliştirirken
bir yandan da bize çok tanıdık gelen ticari ilişkileri anlatıyor. Apartheid
sonrası Özgür Güney Afrika idealinin arkasında neler yaşandığını görüyoruz. Talan
ve yağma ekonomisini sömürgeci eski zenginler, yeni Güney Afrika’da güç sahibi
olmuş siyahlar birlikte oluşturuyorlar. Bilindiği gibi vahşi kapitalizmin ırkı
da yok, dini de... Çıkarlar söz konusu olduğunda tüm taraflar birleşebiliyor. En
büyük payı kapmak gerektiğinde kardeşler bile birbirine düşman olabiliyor.
Damon Galgut iyi bir anlatıcı. Sert ve sade cümlelerle,
sakin ama oldukça şiirsel bir anlatımla ustaca kurmuş romanını. Sahtekâr birden çok katmanda gelişen iyi
bir roman. Varoluş sorunlarından, dostluk, aşk, ihanet gibi insan ilişkilerinin
temel meselelerine uzanırken bir yandan da sıkı bir sistem eleştirisi yapıp
uluslararası kapitalizmi ve “ülke ruhu”nu da sorguluyor.
09.05.2013
Yorumlar