İstanbul’da Mavi Bir Tereddüt



İstanbul’da Mavi Bir Tereddüt, tüm hayatını bu kentte geçirmiş bir yazarın, Atilla Birkiye’nin İstanbul’un geçmişine, bugününe ve geleceğine dair gözlemleri, yaşadıkları, anıları ve tabii düşüncelerinin yansıdığı denemelerin kitabı.
Atilla Birkiye İstanbul’un orta yerinde Süleymaniye Doğumevi’nde doğmuş. Hayatı İstanbul’un esasını oluşturan mahallelerde geçmiş; Bakırköy, Eyüp, Kuzguncuk, İstinye, Gümüşsuyu... Bir kitap tasarlıyor. Niyeti İstanbul’un bugününe bakarken kendi İstanbul’una dönmek... 21 Aralık 2010’da sabahı bir tankerin düdüğüyle uyandığında da penceresinden görünen İstanbul Boğazı’na, Kız Kulesi’nin önündeki küçük balıkçı teknelerine bakarken yazmaya başlıyor.  21 Aralık yılın en kısa günü, en uzun gecesi.... Özel bir gün.
Üç buçuk – dört ay olmuş bu eve taşınalı. Yeni bir başlangıç demişler dostları, yazar yeni bir kitaba başlamak diye anlamış bu temenniyi. İstanbul’un bugününü yaşayıp yazıya dökerken geçmişe dönüp anılara, güzelliklere sığınacak. Tasarısı bu. Bir yandan da yalnız yaşayan bir yazarın gününü nasıl geçirdiğine, yazı masasının başında neler yaşadığına, hissettiğine tanık olacağız. İstanbul’da Mavi Bir Tereddüt’e (Nisan 2013, Literatür yay.) 213 sayfalık tek bir deneme de diyebiliriz. Bir proje kitap.
Kitap “deneme” olarak sunuluyor. Deneme, edebiyatın yeni arayışlara en açık türü. Atilla Birkiye de denemenin bir yazara verdiği tüm olanaklardan yararlanmış. Deneme yapısı içinde kitabın yapısını tarihleri çıkartılmış bir günlük gibi oluştururken anlatı diyebileceğimiz bir şekilde anılara yaslamış. Bir yandan da şiire dönüşebilecek bir söylemi de denemiş zaman zaman.
İsterseymiş yazdıkları kolayca romana evrilebilirmiş. İstanbul’da Mavi Bir Tereddüt’ün anlatıcısının geçmişini ve bugününü bir anlatı tadında okuyoruz. Parça parça da olsa yazarın/anlatıcının yaşam öyküsünü okuduğumuzu anlıyoruz. Yazar bu metne müdahale edip özellikle günümüz İstanbul’unun sokulduğu hal hakkında yorumlar yapmakla kalmıyor bu durum karşısındaki kendi ruh halini de yansıtıyor, yorumluyor.
İstanbul çok hızlı bir şekilde ve sürekli değiştiriliyor. Ahşap konaklar bahçeli evlere, bahçeli evler kat karşılığı verilip dört beş katlı apartmanlara dönüştü 30 -40 yıllık kısa bir sürede. Şimdi de “kentsel dönüşüm” adı altında apartmanların yerini en kısası 20 kattan başlayan gökdelenler alıyor. İstanbul’da Mavi Bir Tereddüt’ün orta yaşların sonuna gelmiş anlatıcısı bu değişimlerin hemen hepsini bir kentin tarihinde çok kısa sayılabilecek bir sürede yaşamış. Değişimin önlenemez olduğunu ama gidişatın kötü olduğunu düşünüyor. İstanbul Boğazı’nın silüetine hızla yerleşen gökdelenleri evinin penceresinden izleyebiliyor. Bu büyük değişimlerin yanında küçük ama etkileyici değişiklikler de var. Hiç duyurulmadan evinizin kapı numarası, sokağınızın adı değişiyor, ismini merdivenlerinden alan sokağın merdivenleri bir yol kazısı ile yok olabiliyor. “Hatıralar, yaşam biçimleri yok ediliyor!” Atilla Birkiye’nin temel eleştirisi de buradan kaynaklanıyor. Doğup büyüdüğünüz evi çocuğunuza göstermeye kalksanız çoktan yerinde yeller estiğini, o bina bir yana sokağının da kaybolduğunu görüyorsunuz.
İstanbul’da Mavi Bir Tereddüt’de Atilla Birkiye edebi tad içinde İstanbul’un geçmişinden kimi neşeli kimi hüzünlü hatıraları yad ederken İstanbul’uın bugünü ve geleceği hakkında da önemli, tartışmaya değer görüşler ileri sürüyor, eleştiriler getiriyor.  
30.05.2013

Yorumlar