Beyoğlu'nu, Taksim Meydanı'nı değiştirme projesinin
başlama vuruşu lokanta ve cafe'lerin sokağa masa koyması yasaklanarak yapıldı.
Bu kararın arkasında öncelikle iktidarın yaşam biçimini değiştirme tutkusu vardı
kuşkusuz. Ama bir taşla iki hatta üç kuş vurmaya ve her işten rant sağlamaya
alışkın oldukları için aslında kâr'ın da peşindeydiler. "Beyoğlu’nda 2,5
liraya bira içirmeyeceğiz" sözünün altındaki niyet de bu.
Bir kaç yıldır başta İstiklal caddesi olmak üzere
Beyoğlu'nda binalar hızla el değiştiriyor. Satış fiyatı olarak milyonlardan söz
ediliyor. Alıcıların büyük çoğunluğu da yabancı yatırım şirketleri. Alıcıların
aslında ülkemizden olduğunu, araya yatırım şirketleri sokarak kendilerini
gizlemeye çalıştıkları söyleniyor.
Tünel'den Taksim meydanına doğru yürüdüğümüzde 2,5 lira
bir yana 10 liraya bile bira içilecek pek yer kalmamasının yanında sanatla
ilgili tüm mekanların da yok olduğunu fark edeceksiniz. Yıkılan sadece Emek
sineması değil! Muammer Karaca Tiyatrosu, Alkazar, İpek, Rüya, Yeni Melek gibi tiyatrolar,
sinemalar, konser mekanları, kitapevleri, sanat galerileri kapandı. Liste
oldukça uzun. Özel sektör ve vakıfları olmasa Beyoğlu'nda tek bir sanat kurumu
kalmayacak.
Sadece yaşam biçimi değiştirilmiyor, kültür ve sanat
Beyoğlu'ndan çıkartılıyor. Yerine konmak istenenin ne olduğunu ise Gezi Parkı
direnişine verilen tepkiden anlıyoruz. Proje hayata geçmezse büyük maddi
kayıplara uğrayacak. Onun paniğini yaşıyor.
Milyonlarca dolar verip binaları alanlara sözler
verilmiş. Beyoğlu, başta İstiklal caddesi olmak üzere "değer"
kazanacak. Bunun için de Tarlabaşı örneğinde olduğu gibi tarih yok edilerek heryer
dönüştürülecek. Heryer alış veriş merkezi, her bina otel yani rant alanı olacak.
Hangi yeşil alana, sanat mekanına baksalar AVM’ler
görüyorlar.
Rant için Taksim Meydanı'nın yayalaştırılması çok önemli.
Zengin turist sürekli eylem yapılan bir meydan değil otelinden çıkıp yürüyerek
gidebileceği alış veriş merkezleri istiyormuş. Topçu Kışlası'nı bir alış veriş
merkezi olarak inşa edip Taksim'i eylemlere kapatmaktaki ısrarın altında yatan niyet
bu! Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmak istenmesinin altında da bu niyet var.
Kendini muhafazakâr olarak tanımlayanın bizim sandığımız
ve tabii kendisinin söylediği gibi ‘geçmişi ihya etmeyi amaçlayan’
bir anlayışı, tarihini, kültürünü, sanatını muhafaza etme gibi bir
derdi yok. Gerçekten muhafazakâr olsaydılar Ağa Camii'ni kökünden tahrip etme
pahasına Demirören AVM'ye izin
vermezlerdi. "Muhafaza-kâr" kültürü, sanatı değil kâr'ını muhafaza
etmek ve olabildiğince artırmak istiyor. 1 Mayıs'ta kimseyi Taksim'e çıkartmama
inadının dibinde bu anlayış vardı. Taksim, Beyoğlu rant alanı olacak!
İstanbul'un Fetih kutlamalarının yapıldığı günlerde
"ormanımdan bir ağaç kesenin başını keserim" diyen Fatih Sultan
Mehmet'in mirasçısı olduğunu iddia edenlerin Fatih’i mezarında ters döndürecek
bir anlayışla bir sit alanı olan Gezi Parkı'ndaki ağaçları katletmeye
girişmesinin tek açıklaması kâr'ı muhafaza etme hırsının muhafazakârlığı
tamamen unutturduğudur.
Gözünü kâr bürümüş muhafaza-kâr'ların anlamadığı bir şey
var: Halk, Gezi Parkı direnişiyle, o güzel ağaçları savunurken, kültürünü,
sanatını, en önemlisi yaşam biçimini muhafaza etmek istediğini haykırıyor.
Anlarlar mı? Sanmıyorum.
05.06.2013
Yorumlar