“Yeniden yapım”




Muhafazakârların “geçmişi ihya etme” arzusu nedense eski eserleri koruma, restore etme yoluyla değil de artık tek bir taşı bile kalmamış yapıları yeniden inşa etmek yoluyla hayata geçiriliyor.
Başbakan, Osmanlı dönemiyle özellikle ilgilendiklerini söylüyor. Osmanlı’dan kalma tamamen yıkılıp kaybolmadan kurtarılması gereken yüzlerce yapı var ve çoğu cami. Ama o yeniden yapmak peşinde. Bu tür inşaatlara “rekonstrüksiyon” yani yeniden yapım deniyormuş. Mimarlar daha tanımlarken “Yeni yapı, yerine yapıldığı anıtın tarihi dokusuna, özgün malzeme ve işçiliğine sahip değildir. Bir kopya, tarihi yapının kütle ve mekanlarını ancak biçimsel olarak canlandırabilir, anıtın yerini alması olanaksızdır; kısaca tarihi değer taşımaz” diyor (bkz.restoraturk.com).
İstanbul’da bu tür birçok inşaat sürüyor. Basında zaman zaman konu edilseler de gündeme gelemiyorlar. Osmanlı’yı ihya etmek isteyenlerin ikilemi ise yeniden yapmak isterken var olanı yıkmasında açıkça görülüyor. Kentsel dönüşüm adı altında Fatih’te, Balat’ta, Fener’de geleneksel ahşap ve kargir Osmanlı konutları yıkılıyor. 
Menderes döneminde yok edilen Karaköy Camii var örneğin. Orada daha önce 17. yüzyılda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın inşa ettirdiği bir cami, ondan da önce Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılmış bir tekke varmış. Fatih’in yaptırdığı tekke değil de II. Abdülhamid’in yaptırdığı camii yeniden inşa ediliyor.
Ahşap mimarinin en seçkin örneklerinden sayılan Karaköy Camisi’nin mimarı D’Aronco’nun çizimleri ışığında aslına uygun olarak yeniden inşa edileceği söyleniyor. Burada can alıcı olan aslına uygun sözü. Aslına uygun denince bir yapının içiyle, dışıyla, işleviyle aynen yapılmasını anlaşılıyor. Bu binaların yeniden inşasına karar verenler ise aslına uygun derken sadece yapının dışının eski haline benzemesini yeterli buluyorlar. 
Başbakan Erdoğan, “Topçu Kışlası aslına uygun olarak yapılacak,” diyor (Zaman, 06.06.2013). Sık sık ve küçük değişikliklerle Topçu Kışlası’nın içinde neler olacağını anlatıyor. Topçu Kışlası işlev olarak aslına uygun olmadığı gibi iç mimari açısından da tamamen yeni olacak. Çünkü binanın içi hakkında elde hiçbir belge ve görsel yok. Uzmanlar “yeniden yapım bile mümkün değil” diyorlar. Kışlanın mimarı Başbakan Erdoğan sanıyorduk ama Halil Onur’muş. Onur da başbakandan farklı konuşmuyor. Projede müze, sergi salonları, kafe-kitapevleri, satış birimleri (AVM’nin mimari ifadesi mi?) ve yeraltında da otopark ve müze depolarının olduğunu söylüyor (Dipnot Tablet, s.116, 07.06.2013). Yapının aslına uygun yapılmayacağı sadece dış görüntüsünün benzetilip içinin yeniden inşa edileceği bu beyandan da anlaşılıyor. 1800’lerde Topçu Kışlası’nda ne otel, ne otopark, ne de müze varmış.
Demirören’in İstiklal caddesindeki AVM’si de iyice deforme edilmiş bir yeniden yapım. Demirören AVM'nin, Deveaux Apartmanları ile aynı bina olduğunu iddia edilse de sadece dışı (o da kısmen ve kabaca) eskiye uygun, içi AVM olarak yeni inşa edilmiş. Peki, Demirören AVM'nin inşaatı sırasında temelleri ciddi derecede hasar gören 500 yıllık Hüseyin Ağa Camii'nin yerine inşa edilen yapının aslına uygun olduğunu söylenebilir mi?
İstanbul Fındıklı’da Mimar Sinan Üniversitesi’nin karşısındaki Mimar Sinan’ın 1591 yaptığı 1957’de Menderes’in yıktığı Süheyl Bey camisinin yeniden yapımı ise en ilginç örnek. İçi bir yana dışının bile eskisi ile en küçük bir benzerliği yok. Tamamen yeni bir yapı.
Hangisi doğru ya da hepsi mi yanlış? Uzmanı bilir. Eğer restore edecek yapıdan bir taş bile kalmadıysa bana hiç yapmamak daha doğru geliyor.
12.06.2013

Yorumlar