Clichy’de Sessiz Günler



Henry Miller, Clichy’de Sessiz Günler’de en sefil durumlarda bile hayatın tadının nasıl çıkarılacağının öyküsünü anlatıyor.
İki Dünya Savaşı arasındaki “yitik yıllar”...  Henry Miller, New York’taki eşini, çocuğunu ve işini terk edip yeni bir hayat kurmak için Paris’e gelmiş. Romanlar, öyküler yazıyor ama yayımlatma şansına ulaşamıyor. Belli bir işi, düzenli geliri yok. Günlerini daha çok aylaklık ederek geçiriyor. Bohem bir hayat sürüyor. Parası varsa son kuruşuna kadar harcıyor. İyi yemekler yiyor, fahişelerle birlikte oluyor. Parası yoksa çöp tenekelerini karıştırmaktan utanmıyor. Çöp tenekesinde yenebilecek bir şey bulamazsa da aç karnına uyumaya çalışıyor.
Kurmacadan çok yaşam öyküsünden bir kesit gibi Clichy’de Sessiz Günler (Haziran 2013, Çev. Avi Pardo, Siren yay.). 1930’ların başı Henry Miller (romanda Joey) Avusturyalı yazar arkadaşı Alfred Perlès (romanda Carl) birlikte Clichy’de küçük bir apartman dairesinde yaşıyor. Henry Miller Kara Bahar adlı romanını yazıyor o sıralar. Chicago Tribune gazetesinin Paris bürosunda çalışan Carl’ın kazandıkları ile geçiniyorlar. Daha doğrusu Joey, Carl’ın eve getirdiği şaraplara, yaptığı yemeklere ortak oluyor. Bohem yaşam gereği para restoranlarda, barlarda arkadaşlarla, yeni tanışılan kadınlarla hızla harcanıyor. Ayın yarısından çoğunda iki arkadaş beş parasız.
Joey ve Carl’ın yaşamları karşılaştıkları iki kadınla değişiyor. Joey, Clichy Meydanı’nın köşesindeki Cafe Wepler’de “soluk kesici bir afet”le tanışıyor. Adının Nys olduğunu söyleyen genç kadın bir fahişedir. Bir otele gidip yatıyorlar. “Başım belada” diye anlatmaya başlayan Nys’in hiç de inandırıcı olmayan öyküsünü dinledikten sonra Joey adeti olduğu üzere cebindeki bütün parayı ona veriyor. Nys de borcunu en kısa zamanda ödeyeceğini söyleyerek ortadan kayboluyor. Joey’in Nys’le karşılaşabileceği tek yer Cafe Wepler’dir. Joey umutsuz bir biçimde Nys’i bekliyor ve kadın geliyor. Bol bol sohbet ederek dostluklarını geliştiriyorlar. Joey, Nys’in bir sevgilisi olduğunu, topladığı paraları ona götürdüğünü hissetse de parası oldu mu kadınla sevişiyor ve ona cebindeki tüm parayı veriyor.
Aynı gece geç saat Carl da “henüz on dört yaşında bile olma”yan Colette’le geliyor. “Kalacak yeri yok... evden kaçmış” diye anlatıyor Carl “Yolda trans halinde yürürken buldum. Önce aklını biraz yitirmiş olduğunu düşündüm. Merak etme, sorunlu değil. Çok zeki sayılmaz, fakat iyi bir tip. İyi bir aileden geliyor muhtemelen. Çocuk henüz... görürsün. Reşit olduğunda onunla evlenirim belki.”
Joey ve Carl aynı anda âşık oluyorlar. İkisinin de ilişkileri garip. Joey, Nys’in kendisini sürekli aldattığının farkında ama kadınla birlikte olmak için yanıyor. Colette ise yarı deli yarı esrik sık sık kendini sokaklara vuruyor, ortadan kayboluyor.
Bu arada Joey ve Carl bohem yaşamlarını sürdürmeyi de ihmal etmiyor. Çılgın partilere katılıyor, bir gecelik ilişkilerde sabahı tanımadıkları kadınlarla ederken binbir çılgınlık yapıyorlar. 
Kitabın ikinci novellası Mara-Marignan’da kalpazanlık yapmaktan hapise düşmüş bir arkadaşının iki çocuklu karısı ile girdiği ilişkiden bıkmış Carl kadını Joey’e yamayıp kurtulma planlarını umutsuzca hayata geçirmeye çalışıyor. Arkadaşının aşırı ısrarı ile Carl’la birlikte kadının evine giden Joey nasıl bir tuzağa düşürülmekte olduğunu hissedip kendini sokağa atıyor. O gece bir cafe’de rastladığı yorgun, aç ve beş parasız fahişe Mara ona eski sevgilisi Christine’i hatırlatacak, kadınla yine umutsuz bir ilişkiye girecektir.
Clichy’de Sessiz Günler “otobiyografik roman” olarak tanımlanıyor. Henry Miller’ın anlatımı o kadar içten ve dobra ki bu tanımlama bile okurlara az gelebilir. Kitabı sanki Henry Miller’ın gizli günlüğünü okuyormuş hissiyle okuyorsunuz. Bohem yaşamın yoksul da olsa ışıltılı ve çekici görüntüsünün ardında kendini yazarlığa adamış bir genç adamın sıkıntılarını, var olma savaşını ve derinlere ittiği çaresizliğini paylaşıyorsunuz. 
18.07.2013

Yorumlar