Mart



Alper Atalan, “Mart”ta aramızdan birini, gündelik hayatı sıradan görünen ama sinirbozucu, yorucu olaylarla dolu bir genç adamın yaşadıklarını mizah ve ironiyle yoğrulmuş akıcı bir dille anlatıyor.
Alper Atalan mizahla çok yakından ilgilenenler dışındakiler için bilinmeyen bir isim. Kısa ve öz biyografisi de bu durumu oldukça açık ifade ediyor; “1972 yılında İstanbul'da doğdu. 1991 yılından başlayarak Hıbır, HBR Maymun, Joker ve Şebek dergilerinde mizah yazıları yazdı. Birçok televizyon dizisinde senarist olarak çalıştı. 2002 yılında Sanal Uyku adlı kitabı Parantez Yayınları tarafından yayımlanan Alper Atalan, İTÜ Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği mezunudur.”
Alper Atalan’ın adını HBR’den biliyordum ama yazar olarak ilk kitabı “Sanal Uyku”nun dosyası yayınevine geldiğinde tanıdım. Aradan on bir yıl geçmiş. O süre boyunca Alper Atalan ismine herhangi bir yayında rastlamadım. Televizyon dizilerine senaryo yazıyormuş. Neyse ki yazarlığını ihmal etmemiş, 11 yıl sonra da olsa yeni kitabı “Mart” (2013, İletişim yay.) ile okur karşısında.
İçindekiler sayfasına bakarsanız “Mart” 10 öyküden oluşan bir kitap ama internet kitapçıları “roman” olarak kategorilendirmişler. Haksız da değiller, çünkü kitabı okuyup bitirdiğinizde yalnız yaşayan, televizyonlara diziler yazarak geçindiği için zamanının çoğunu evde geçiren bir genç adamın mart ayı boyunca yaşadıklarını okuduğunuzu anlıyorsunuz. Öyküleri bölüm olarak kabul edersek her bölüm mart ayı içinde çeşitli günlerde yazılmış parçalardan oluşuyor. 
Terasta güvercin besleyen bisiklet tamircisinin çırağı Fero’nun kalfası Cüneyt’le iki arkadaşını beyzbol sopası ile hastanelik edişi; nişanlısına ucuza avize almak isteyen “Bilgi süngeri” Barış ile çok garip bir antika mezatına katıldıktan sonra öğrendikleri içyakıcı yaşam öyküsü; eski okul arkadaşlarının bir türkü barda düzenli olarak gerçekleştirdikleri mezuniyet gecelerinin birinin sonrasında hayatta ve aşkta başarılı gibi görünen arkadaşlarının aslında ne durumda oldukları; hiç aklında yokken katıldığı klarnet kursunda ve doğru dürüst ses çıkartamadıkları klarnetlerle verilen bitirme konserinde yaşananlar; annesine vekaleten katılmak zorunda kaldığı apartman yönetimi toplantısında yeni yönetici Umut Hanım’ın projelerinin başlarına açtığı işler; “kısa film yazdık bakar mısın abi” diye evine gelip senaryosunu çalan Simay’la film şirketinde yaşanan karşılaşma; sokağın başındaki ahşap evin yakılması olayına lüzumsuz birinin aşırı ısrarı ile durduk yerde şahit yazılma sonrasında ortaya çıkan gerçekler; sineklik yaptıracağım derken kahve falına baktırıp falcının “hayatının kadınına rastlayacaksın” lafı üzerine hiç inanmamasına rağmen falın çıkması umuduyla yaşadıkları; ganyan bayisinin sokağında üzerinde jokeyi ile karşısına çıkan yarış atı... hepsine bir yerinden sessiz sakin, kimseye ilişmeden hayatını sürdürmeye çalışan kahramanımız dahil oluyor.
Kitabı bitirdiğinizde “acaba mart ayının günlerini böyle bölümlere dağılmış karışık bir şekilde değil de sıralı olarak okusam nasıl bir roman çıkar ortaya?” diye merak etmeden yapamıyorsunuz.
Alper Atalan iyi bir yazar, iyi bir anlatıcı. Edebiyatı mizahla karıp akıcı bir anlatım ve değişik bir dünya kuruyor. “Mart”ı bitirdiğinizde gündelik hayatın gayet sıradan görünen akışının ne kadar komik ve trajik olduğunu, ne garip öykülerden oluştuğunu fark edip şaşırıyorsunuz. Ve unutmayın her iyi mizah kitabının içinde derin bir hüzün saklıdır.    
29.08.2013  

Yorumlar