Leylim Leylim

Ahmed Arif’in Leylâ Erbil’e yazdığı mektuplardan oluşan “Leylim Leylim” benzerine pek az rastladığımız büyük ve karşılıksız bir aşkın öyküsünü anlatıyor.
Ahmed Arif altı yılda Leylâ Erbil’e altmıştan fazla mektup yazmış. Leylâ Erbil bu mektupları yaşamının son günlerine kadar özenle saklamış. Hastalığının ağırlaşmaya başladığı, belki de pek fazla ömrünün kalmadığını fark ettiği günlerde bu mektupları günyüzüne çıkartmaya, bastırmaya karar vermiş. “Onun gibi bir adamın, büyük bir şairin yazdıklarının basıldığını niye görmeyeyim” diye düşünüyormuş. Mektupların kitaplaştığını görmeye ise ömrü yetmemiş.
Mektuplar kitap olmadan önce daha duyulduğunda tartışılmaya başlandı. Gazete haberlerine konu oldu. Leylâ Erbil’in tavrını beğenenler, takdir edenler kadar, hoş karşılamayanlar da oldu. 
Biz geçmişi ile yüzleşmeyi sevmeyen, başta ülke tarihi olmak üzere aile içinde ya da bireysel olarak yaşananların üzerine sünger çekip unutulmaya terk etmeyi tercih eden bir milletiz. O nedenle çok az sayıda anı, biyografi kitabı var. Mektup ise neredeyse unutulmaya terk edilmiş bir tür. Bu açıdan baktığımızda Leylâ Erbil’in kararı da, sonuçta mektupların “Leylim Leylim” (1-5. Baskı, Eylül 2013, İş Kültür yay.) adıyla kitaplaşması da önemli bir karar. Hele mektupların yayınlandıkları andan itibaren başta aile içi ilişkiler olmak üzere birçok ilişkinizi etkileyeceğini, toplumun size bakışının değişebileceğini biliyorsanız cesur bir karar da.
Çağdaş Türk şiirinin ustalarından Ahmed Arif edebiyatımızın en gizemli, en ketum adlarından biridir. Az ve öz yazmış, yaşarken pek ortada görünmediği gibi pek röportaj da vermemiş, yaşam öyküsüne ilişkin ayrıntıları paylaşmamıştır. O nedenle Ahmed Arif’le ilgili hemen her şey hem edebiyat tarihi açısından hem de onu tutkuyla izleyen yüz binlerce okuru açısından çok büyük önem taşıyor.
Aynı şekilde mektupların muhatabı olan Leylâ Erbil de daima eserinin gerisinde durmayı tercih etmiş yazarlardandı. Birçok uzun söyleşi yapmış olmasına ve özel hayatı ile ilgili dedikodu düzeyinde bilgiler ortada dolaşsa da yaşam öyküsü hakkında pek konuşmadığını görüyoruz. Ahmed Arif’in yazarlığına verdiği desteği hayırla yad etse de daha fazla ayrıntıya girmemiş Leylâ Erbil. Oysa Erbil’in yaşadıklarını eserlerine yansıtmaktan çekinmediğini de biliyoruz. Son kitabı “Tuhaf Bir Erkek”in kitaplaştığı ve mektupları yayımlamaya karar verdiği dönemde söylediklerinden Ahmed Arif’ten eserlerinde söz ettiğini öğreniyoruz. Bu anlamda özel hayatı ile ilgili bilgiler eserlerini yorumlamak, anlamak açısından da önem taşıyor. Daha gençlik yıllarında, hiçbir çalışmasını yayımlatmamışken Sait Faik, Metin Eloğlu gibi önemli edebiyatçılarla dostluk kurmuş olan Leylâ Erbil’in yaşam öyküsünü merak etmemek elde değil.       
Ahmed Arif “Leylim Leylim”deki mektupları 1954 – 59 yılları arasında yazmış. O dönemde şairin başı dertte. Siyasi davalarla uğraşıyor, yargılanıyor, sürgün cezası yiyor, iş bulamıyor bulsa da bir süre sonra siyasi niteliği anlaşılıp işten atılıyor, yoksul ve sıkıntılı bir hayatı var. Diyarbakır’da yaşıyor, Urfa’ya sürgün ediliyor. Kitaptaki ilk mektup Bismil’den. Çoğu mektupsa Diyarbakır’dan yollanmış. Bu boğucu günleri yazarak aştığı anlaşılıyor. O dönemde tüm siyasi engellemelere rağmen yoğun bir yayın hayat olmuş. Şiirin yanında birçok eleştiri ve deneme yazmış. Tek kitabı “Hasretinden Prangalar Eskittim”in birçok şiirini bu dönemde yazmakla kalmamış, sonradan yok ettiği bir roman da kaleme almış. Hemen her mektupta Leylâ Erbil’e yeni şiirler yolluyor, yazdığı şiirlerden söz ediyor, dizeler paylaşıyor. Birçok şiirinin yazılış öyküsü hakkında önemli bilgiler var mektuplarda. Bazı şiirlerin yazılırken nasıl bir süreçten geçtiğini, nasıl değişip son halini aldığını da görüyoruz. Şiirle birlikte yaşama tutunmasını sağlayan en önemli şey Leylâ Erbil’le ilişkisi. Ona aşkla bağlı. Görüşlerine çok önem veriyor. Her yazdığı dizede desteğini arıyor. Yazdıklarının çoğu bir anlamda Erbil’e aşkının da ilanı. “Sana ulaşmadan, kavuşmadan da bazı iyi mısralar yakaladığım oluyordu. Senden sonra, yahut seninle daha bir şair oldum” diyor bir mektubunda. İlk şiir kitabını Leylâ Erbil’le birlikte çıkartmayı hayal ediyor, Erbil’i şiir yazmaya teşvik ediyor. Onu yayın dünyası hakkında uyarıyor. Şiirlerini, öykülerini dergilerde yayınlatmasında yardımcı olmaya çalışıyor.  
1954’de Leylâ Erbil henüz 23 yaşında. İstanbul’da yaşıyor. Orta halli bir ailenin çocuğu. Lise yıllarında şiir yazarak edebiyata başlamış. 14 yaşındayken şiirleri bir taşra dergisinde yayımlanmış (1945). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Bölümü’nde öğrenime başlıyor. 1951’de kısa süren ilk evliliğini yapıp üniversiteyi bırakıyor. 1953 sonunda hayranı olduğu Sait Faik’le tanışıyor.Şiirlerimi eleştirdi, hikâyelerimi övdü. Alıngan, sinirli, dürüst, utangaç ve alabildiğince alçakgönüllü bir adam… Yüreklendirdi beni; ben de kararımı düzyazıdan yana koydum. Oysa aynı yıllarda Ahmed Arif şair oldu­ğumda ısrar ediyordu…” (“Ben deliliğe düşkün bir yazarım” Yılmaz Varol’la Söyleşi, Düşler Öyküler Dergisi, Mayıs 1997). Erbil’in ilk öyküsü “Uğraşsız” Ahmed Arif’in yüreklendirmeleri, Metin Eloğlu’nun yönlendirmesi ile 1956’da Seçilmiş Hikâyeler dergisinde yayınlanıyor. Yine Ahmed Arif’le mektuplaştığı sırada ikinci eşi ile tanışıp evleniyor ve üniversite eğitimini tamamen bırakıp Ankara’ya yerleşiyor.

Mektupları okuduğumuzda Ahmed Arif’in Erbil’in hayatındaki tüm bu gelişmelerden haberdar olduğunu anlıyoruz. Ahmed Arif, derin bir tutkulu ile bağlı olduğu Leylâ Erbil’e olan aşkının somutlaşıp bir ilişkiye dönüşemeyeceğinin, platonik kalacağının farkında. Bu yöndeki arzusunu belirttiğinde de Erbil’in ona gerçekleri hatırlattığını anlıyoruz. Ahmed Arif 27, Leylâ Erbil 23 yaşında ama Erbil’in çok daha olgun davrandığı anlaşılıyor. Erbil, çoğu mektuba cevap yazmayarak da tavrını bildirmeye çalışmış. Dost kalalım demiş, Ahmed Arif de bunu kabullenmiş. Nihayette de Leylâ Erbil bir mektupla bu ilişkiyi bitirmiş. Tüm bunları Ahmed Arif’in yazdıklarından çıkartıyoruz. Çünkü Erbil’in mektupları kayıp.  
Adnan Benk’i anıp kitabı kapağından eleştirmeye başlayacağım. “Leylim Leylim” alt başlığında da belirtildiği gibi Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşuyor. Fikri haklar hukukuna göre mektupların sahibi hem yazarı hem de gönderildiği kişidir. Ama edebi açıdan değerlendirdiğimizde kitabın sahibi/yazarı Ahmed Arif’tir. Ahmed Arif’in adı kitabın kapağına yazar olarak açıkça yazılmalıydı.
Kitabın editörü Ruken Kızıler girişte “Leylim Leylim”in yayınlanma sürecini anlatmış. Kitaptaki mektupların doğru kavranabilmesi için yazıldıkları dönemde Ahmed Arif’in ve Leylâ Erbil'in yaşamlarının bilinmesinde de fayda var. Kızıler, Haluk Oral’ın “Şiir Hikâyeleri” adlı kitabında yer alan “Hasretinden Prangalar Eskittim”i konu edinen yazısını almış. Oral’ın yazısı keyifle okunan ve bilgilendirici bir yazı ama okurun Ahmed Arif’le ilgili aradığı bilgilerin tamamını vermiyor. Leylâ Erbil’in o yıllarda neler yaşadığının bilgisini veren bir yazı ise yok. Kızıler, Leylâ Erbil’in isteği doğrultusunda “Metinlerde geçen adlar hakkında açıklamalara yer verilmedi” diyor. “Bugün artık yaşamayan kişilerle ilgili kimileri incitici olabilecek sözler nedeniyle” Erbil bu koşulu ileri sürmüş. Mektuplarda sözü geçen kimi kişilerin sadece adlarının baş harfinin vermişler. Bence hakaret içeren yerler dışında adlar verilmeli, hatta dipnotlarla bilgileri desteklenmeliydi. Mektuplar bu halleriyle edebiyat araştırmacılarına bilmece çözdürecek ve yanlış çıkarımlar yapmalarına neden olabilecektir. Ayrıca hassas davranıldıysa Yaşar Kemal (s.122), Hüsamettin Bozok (s.183) gibi adların niye açıkça verildiği de merak konusu. Yeni Ufuklar dergisinden söz ediliyor ve yöneticisi Vedat’ın adı veriliyorsa altına bir dipnot koyup bu kişinin Vedat Günyol olduğunu belirtmekte ne sakınca var anlayamadım. Yeni baskılarda bu tür açıklamalar eklemekte ve kitabın sonuna bir yazar ve eser adları dizini koymakta Leylâ Erbil’in hassasiyetleri açısından bir sakıncası olacağını sanmıyorum. Aksine okurun kitabı doğru anlaması sağlandığı gibi Çağdaş Türk Edebiyatı ve Ahmed Arif ve Leylâ Erbil hakkında araştırma yapacaklara da büyük bir katkı yapılmış olur.   

Ahmed Arif’in “Leylim Leylim”i büyük bir şairin büyük bir yazara karşılıksız aşkını ifade ettiği içyakıcı bir eser olması yanında Ahmed Arif’in şiirlerini yazdığı dönemin siyasi koşullarını ve şairin yaşamını, içdünyasını anlamak, şiirlerinin kaynaklarını, yazılma süreçlerini öğrenmek açısından da önemli bir kaynak.  
10.10.2013

Yorumlar