Tatlı Perşembe

John Steinbeck, “Yukarı Mahalle” ile başlayıp “Sardalye Sokağı” ile devam eden üçlemesinin son kitabı “Tatlı Perşembe”de uyumsuz gibi görünen bir kadın ve erkeğin ilişkilerinin başlamasını anlatırken savaş sonrası Amerikasını, yoksulların dünyasını tatlı bir dille romanlaştırıyor.
John Steinbeck çok okunan, çok sevilen modern klasiklerin yazarı. Çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı Kaliforniya’daki yaşam ve sınıf mücadelesini işlediği “Bitmeyen Kavga”, “Fareler ve İnsanlar” gibi romanlarıyla dikkati çekmiş. Aynı şekilde işçi sınıfının yaşam şartlarını,  mücadelesini anlattığı romanları da hem edebi açıdan hem de işlediği konuların çarpıcılığıyla sevilmiş. Pulitzer’den Nobel’e uzanan başarılı bir yazarlık hayatı var Steinbeck’in. Türkçede de her zaman ilgi görmüş. 1944’den itibaren Steinbeck’in kitapları İngilizcede yayınlanır yayınlanmaz çevrilip Türkiye’de kitaplaşıyor. Örneğin “Tatlı Perşembe” 1954’de ABD’de yayınlanmasından bir yıl sonra, 1955’de Türkiye’de Çağlayan Yayınevi’nden çıkıyor.
“Tatlı Perşembe” (Eylül 2013, çev. Dost Körpe, Sel yay.) uzatılmış askerlik görevini İkinci Dünya Savaşı sırasında tamamlayan Doc’un evine dönüşü ile başlıyor. Sardalye Sokağı’nda hayat her zamanki dinginliğinde devam etmektedir. Her şey aynı gibidir sadece bazı yeni mahalle sakinleri vardır. Lee Chong’un bakkalını Joseph and Mary Rivas adlı karanlık tipli, aklı hep dolandırıcılığa çalışan biri almıştır. Mahallenin randevuevi Bear Flag’ı da Dora öldüğünde görevi devralan ablası Fauna işletmektedir.
Biyolog olan Doc’un niyeti laboratuvarında deniz canlılarını incelemeye devam ederken bilimsel makaleler yazmaktır. Ahtapotlar üzerine bir makale yazmaya niyetlenir ama bir türlü başlayamaz.
Doc’un sıkıntılı hali mahallelilerin de dikkatini çeker ve onu eski haline nasıl döndüreceklerini düşünmeye başlarlar. Fauna onun yalnızlığına son vermek için bir sevgili bulmak gerektiğini düşünür. Kimsesi olmayan, işsiz, parasız sokakta kalmış olan Suzy’nin randevuevinin kapısını çalması ile olaylar hızlanır. Bu hırçın ve kavgacı kızın evine uymayacağını gören Fauna onu Doc’la evlendirmeye karar verir. Tüm mahalleliler de ona destek olur. Bu sırada Doc’la Suzy arasında gerilimli bir ilişki oluşmuştur. Birbirlerine hiç uymadıklarını düşünürler ama zıt kutupların birbirini çekmesi gibi birbirlerine kapılırlar. Her şey bir “Tatlı Perşembe” günü yoluna girecektir.
Steinbeck Doc’la Suzy’nin aşk öyküsünü merkeze koymuş gibi görünse de Doc’da evlerine dönen askerlerin ruh halinden başlayarak savaş sonrasında yoksulların neler yaşadığını yansıtıyor. Arka kapakta söylendiği gibi “Balıkçıları, serserileri, göçmenleri, sevimli dolandırıcıları ve sıra dışı polisiyle sahici hayatın samimi bir resmi”dir anlattığı. Yan öykülerde mahallenin sakinlerinin yaşama nasıl tutundukları anlatılırken bu görünüm netleşir ve güçlü bir hal alır.
Steinbeck’in en önemli özelliği tatlı dili, hiçbir şeyi abartmadan olduğu gibi anlatması olsa gerek. Onun üslubunda yaşamın doğallığını hissediyoruz. En acı olayları, açlığı, yokluğu, işsizliği öyle içeriden ve sevecen bir bakışla anlatıyor ki hemen okuru sarıyor, benimseniyor.  

Steinbeck 40’lardan beri Türkçede yayınlanıyor demiştik. Araya giren zaman çevirileri de eskitiyor. John Steinbeck’in bütün eserlerini basan Sel Yayınları doğru bir kararla kitapları yeniden çevirtiyor. “Tatlı Perşembe”yi Dost Körpe çevirmekle kalmamış verdiği dipnotlarla eserin nasıl bir edebi zenginlik taşıdığını da göstermiş. Steinbeck’in başlıklarda ve satıraralarında yaptığı edebi ve kendi hayat öyküsüne ilişkin göndermeleri takip etmek edebiyat severler açısından ayrı bir keyif olacak. 
17.10.2013

Yorumlar