İKSV İstanbul Bienali’nden bir hafta sonra ard arda 23.İstanbul
Sanat Fuarı (Artist) ve 8. Contemporary İstanbul (CI) açıldı. Ayşegül Sönmez
CI’nin açılışı vesilesi ile “Fuarların artık bienallerin yerini aldığı”
iddiasını gündeme getirdi. Sönmez’in dillendirdiği karşıt görüş ise sanat
fuarlarının vitrinlerinde sanat eserlerinin sunulduğu bir alış veriş
merkezinden farksız olduğu.
2-10 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen Artist’de yaklaşık
1000 sanatçının işleri sergilendi, 150 galeri ve 25 bağımsız grup ile birlikte
150’ye yakın genç sanatçıya ev sahipliği yaptı. Mustafa Ata Onur Sanatçısı, Çin
Onur Ülkesi oldu. Küratörlüğünü Ali Şimşek’in yaptığı usta ve genç sanatçıları
buluşturan “Müdahale Var mı?” ise sanat, politika, kamusallık ve direniş
kavramlarının tartışıldığı panel ve forumlarla gündemin sıcaklığını fuara
taşıdı. Nova Kosmikova’nın Başbakan
Erdoğan'ın portre bir fotoğrafının üzerinde oynayarak petrol ve duble yollar
politikasını eleştiren çalışmasını Başbakan’a hakaret olarak algılayan ve ihbar
eden muhbir vatandaş sayesinde de fuar iyice politikleşti.
7-10 Kasım tarihlerindeki CI’de 650 sanatçı, 3000 eser, 23
ülkeden 96 çağdaş sanat galerisi yer alıyordu. “Yeni Ufuklar” bölümünün
konuğu Rusya’ydı. Dijital
sanat için hazırlanan Plug-in Istanbul Yeni Medya Bölümü, Viyana
Aksiyonizmi’nin kurucularından Hermann Nitsch’in 500 m2’lik bir alanda
fuar boyunca sergilenen 66. Boya Aksiyonu’nu ve CI Dialogues Konferans Serisi
dikkati çeken etkinliklerdi.
CI sanat danışmanı Hasan Bülent Kahraman “Bu fuar güncel
sanatımızın tam manasıyla eksiksiz, kusursuz bir gösterimidir” diyordu
(Radikal, 05.11.13). Bu demecin altında da CI’nin ana sponsoru Akbank’tan
Saltık Galatalı’nın “Kredi kartıyla, taksitle sanat eseri satın almak mümkün” demeci
vardı. Kahraman’la Galatalı’nın söyledikleri Ayşegül Sönmez’in gündeme
getirdiği tartışmanın birer yanını oluşturuyor.
Artist ve CI’de ağırlıklı olarak duvara asılabilen yani
satılabilecek eserler sergileniyordu. Zaten bir fuarın ana amacı olabildiğince
çok eserin satılmasında galerilere aracılık etmektir. Daha fuar kapanmadan ne
kadar çok eser satılıp kaç milyon dolar gelir sağlandığı açıklanıyorsa başka
bir amaç olduğu söylenemez.
Kahraman’ın CI’nin güncel sanatın “eksiksiz, kusursuz bir
gösterimi” olduğu sözü sergilenen eserlerle desteklenemediği için aşırı bir
iddia olarak kalıyor. Çünkü sergilenenler genel alıcıya yönelik yani satın
alınabilir, duvara asılabilir eserler ve az sayıda heykeldi. Videolar çok az,
güncel sanatı oluşturan yerleştirmeler, performanslar vb. ise hiç yoktu. Zaten
fuar yönetimi bu eksiği fark etmiş olmalı ki “Plug-in Istanbul”u açmıştı.
Artist “Müdahale Var mı?” ile hem Gezi Direnişi’nin gündeme
getirdiği konulara hem de Bienal’in “Kamusal Alan”ına gönderme yapıyordu. CI’de
ise belki sanat danışmanının muhafazakâr yaklaşımı bslki de satılabilirlik
düşüncesi ağır bastığı için Bahadır Baruter, Gazi Sansoy, Cem Dinlenmiş gibi
birkaç sanatçının işleri dışında bir gönderme yoktu.
“Sanat Fuarı mı, Bienal mi?” sorusu fuarlara önem atfetmek
için sorulmuş gibi geliyor bana. Bienaller çağdaş sanatın en iyi örneklerini,
yeniliklerini sergilemeyi hedefler, fuarlar ise en çok eseri satıp en çok
geliri sağlamayı... Bir sanat ortamında fuarın da bienalin de önemli işlevleri
vardır. Bu nedenle iki benzemezi, bienallerle sanat fuarlarını karşılaştırmak gereksiz
bir çabadır.
13.11.2013
Yorumlar