“Mucize falan istediğim yok, Senatör. Benim istediğim
adalet. Yoksa bu ülkede adaletin sağlanması için mucize mi gerekiyor?” diyen
bir polisin maceraları, tüm politik baskılara rağmen mesleğini yapma ve
suçluları yakalama mücadelesi anlatılıyor “Fare Kral”da.
Michael Dibdin, dört yıl İtalya’da yaşamıış. Perugia’da
üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmış. Dibdin’in en tanınmış kahramanı
Aurelio Zen. Yazar, İtalyan toplumunun görünmeyen yanlarını anlatmasıyla tanınıyor.
Aurelio Zen’in bir anti-kahraman olduğu belirtiliyor. Aurelio Zen’in
maceralarının anlatan kitaplardaki ironi ve kara mizaha dikkat çekiliyor.
Aurelio Zen maceralarının ilk kitabı “Fare Kral” (Kasım
2013, çev. Seda Çıngay, Labirent yay.). Aurelio Zen, İtalyan muhafazakâr lider,
eski başbakanlardan Aldo Moro’nun kaçırılması olayında amirlerinin emirlerine
uymadığı ve bir kişinin ölümüne necden olduğu için polislik kariyerinin sonuna
gelmiş, emekliliğini beklemesi için masa başı bir göreve atanmıştır. Yaşlı
annesi ve Amerikalı sevgilisi ile birlikte sakin bir yaşam sürmektedir. Aktif
göreve dönme şansının hiç olmadığını düşünüp kederlenirken içişleri
bakanlığından gelen bir emirle Perugia’da yaşanan bir kaçırılma olayını
soruşturmakla görevlendirilir. Perugia’nın en güçlü ailelerinden birinin başı
kaçırılmış, günlerce süren soruşturmaya rağmen adam kurtarılamamıştır. Ailenin
istenen fidyenin vermesine rağmen adamın bırakılmamış olması işleri daha da
karmaşıklaşmıştır.
Romanın adının anlamı bu kaçırılma olayının neden
çözülemediğini de açıklıyor aslında. “Fare kral, çok fazla sayıda fare küçük
bir yerde ve çok büyük baskı altında yaşadığında ortaya çıkan bir şeydir.
Hayvanların kuyrukları birbirine dolanır ve fareler kendilerini kurtarmak için
ne kadar çabalar, kuyruklarını ne kadar çekiştirirlerse, onları bağlayan düğüm
o kadar sıklaşır ve sonunda birbirine kaynaşmış dokulardan oluşan katı bir
kütle haline dönüşürler” (s.97).
Perugia’da da böyle bir “Fare Kral” durumu yaşanmaktadır.
Herkesin çıkarları birbirine bağlıdır. Şehrin ileri gelenleri, yöneticileri,
politikacılar ve polis “kaynaşmış dokulardan oluşan katı bir kütle haline
dönüş”müştür. Bu nedenle de birilerinin ayağına basmadan, insanları tedirgin
etmeden soruşturmayı yürütmek olanaksızdır.
Yozlaşmış bir yapıda polisin de adaletin de siyasi ve
ekonomik etkilerden, baskılardan uzak durması mümkün değil. Siyasi ve ekonomik
gücü olanların hangi suçu işlemiş olurlarsa olsunlar cezasız kaldıkları
görülüyor. Bu baskılara aldırmayan, doğru bildiği yolda yürüyüp yasaları
herkese eşit olarak uygulamaya çalışan polisler ya da savcı ve yargıçlar ise
cezasız kalmıyor. Görevden uzaklaştırılıyor, sürülüyorlar. Siyasi entrikalar,
rüşvet ve faili meçhuller sıradan olaylar haline geliyor.
Aurelio Zen’in “anti-kahraman”lığı sanıyorum çözümlemeye
çalıştığı olayları ele alış ve çözümleme yöntemi ile ilgili. Aurelio Zen klasik
soruşturma yöntemlerinin dışına çıkarak, zaman zaman kurallara ve yasalara
aykırı davranarak kaçırılma olayını soruşturuyor. “Fare Kral”ların kullandığı
yöntemleri onlara karşı kullanmaktan da çekinmiyor. Onları kendi silahları ile
vuruyor.
“Fare Kral”ı diğer polisiyelerden ayıran bir yön de
kahramanının “içine kapalı”, ketum bir kişi olması. Ne düşündüğünü,
soruşturmalarından nasıl veriler elde ettiğini okurlarla paylaşmıyor. Sanki
kafası biraz karışık, işine biraz yabancı gibi. Sık sık anılara kapılıyor ya da
rüyalarını anlatıyor. Çok önemli bir görüşmede bile dikkati dağılabiliyor.
Anlatının polisiyeden edebiyata kayması mümkün, zaman zaman da kayıyor.
Aurelio Zen’in yeni maceralarını merakla bekleyeceğim. “Fare
Kral” polisiye kitaplar yayımlamak amacıyla kurulmuş olan Labirent
Yayınları’ndan çıkmış. İyi bir çeviri, özenli bir yayım söz konusu. Tek
eleştirim iç sayfalara konulan kapak deseni. Estetik olarak olarak hoş görünse
de, tram yoğunluğu her zaman doğru tutturulamadığı için okumayı zorlaştırıyor.
Okuru az ama sıkı takipçi olan bir alan polisiye. Umarım Labirent Yayınları
uzun ömürlü olur.
05.12.2013
Yorumlar