Julien Green, 1900’de Paris’te doğmuş bir Amerikan yazarı. Yaşamını
büyük bir bölümü Fransa’da geçmiş. 98 yıllık hayatında çok verimli olmuş. Birçok
romanı var ama dört ciltlik otobiyografisi ve 70 yıllık bölümünü anlattığı 19
ciltten oluşan günlükleri ile tanınıyor. Tüm eserlerini Fransızca yayımlatmış.
Fransız Akademisi’ne seçilmiş ilk yabancı yazar.
Sekiz çocuklu protestan bir ailenin en küçük çocuğu.
Annesinin aşırı baskısı altında büyümüş. Bu baskı gelecekteki yaşam biçimini,
ahlaki, cinsel ve dini tercihlerini de etkilemiş. Annesinin ölümünden iki yıl
sonra, Katolikliği seçmiş. Ertesi yıl, 16 yaşındayken ambulans sürücüsü olarak
Amerikan kuvvetlerinde gönüllü görev almış. Yaşının küçük olduğu anlaışınca
görevine son verilmiş. 1918’de Fransız ordusuna katılmış. 1919 – 22 arasında ABD'de
Virginia Üniversitesinde eğitim görmüş. 1926’da ABD’den döndükten sonra ilk
romanı yayımlanmış. İkinci Dünya Savaşı sırasında New York’ta ABD ordusunda
görevli olarak yaşamış. Amerika’nın Sesi’nin fransızca radyo yayınlarında görev
almış. Savaş sonrası Fransa’ya dönmüş ve ölene kadar orada yaşamış. Fransız
Edebiyatının tanınmış adlarından biri olmuş. Andre Gide, Hermann Hesse, Borges
gibi yazarlar ondan övgü ile söz etmiş.
Türkçede ilk kez 1955’de “Yeryüzünde Bir Yolcu” (Varlık
yay.) kitabı yayımlanmış. 1956’da “Çılgın Kız” (Varlık) ve 1964’de “Adrienne
Mesurat” (MEB) çıktıktan sonra unutulmaya terk edilmiş. Geçen yıl
yayıncılarımız Green’i yeniden keşfetmiş. İmge Kitabevi “Yeryüzünde Bir Yolcu”yu
yeniden yayımlamış. Everest Yayınları’ndan da “Leviathan” (Aralık 2013, çev.
Işın Gürbüz) çıktı. Sinemaya da uyarlanan “Léviathan” (1929) Green’in en önemli
eserlerinden biri sayılıyor.
“Léviathan”ın ana kahramanı Paul Guéret kasabaya yeni
taşınmıştır. Artık hiç sevmediği, hatta nefret ettiği karısıyla birlikte
yaşamakta, zengin bir ailenin küçük oğluna kendisini geçindiremeyecek bir
ücretle özel öğretmenlik yapmaktadır. Tam anlamıyla kıstırılmışlık duygusu
içindedir, bunalmaktadır. Çamaşırcılık yapan genç ve güzel Angele'le tanışınca
hayatı birden değişir. Kıza hastalıklı bir tutku ile bağlanır. Angele onun
duygularına karşılık verse de tatmin olmaz. Genç kızın kasabanın diğer
erkekleri ile de para karşılığı birlikte olduğundan kuşkulanır. Öğretmenlik
yaptığı çocuğun babası Grosgeorge’de Angele’nin yazdığı bir notu görünce iyice
çılgına döner. Sürekli yemeğe gittiği restoranın sahibi Madam Londe’nin
Angele’in müşterileri ile buluşmasında aracılık ettiğini anlayınca da bir gece
kızın restoranın üst katındaki odasına duvarı tırmanarak girer. Bu olaydan
sonra Angele ormanda saldırıya uğrayıp yüzünde derin ve geçmeyecek izler
kalacak şekilde ağır yaralanacak, ardından bir yaşlı adam öldürülecek ve Guéret
ortadan kaybolacaktır.
Tüm kasaba halkı suçlu olduğunu düşündükleri Guéret’nin
yakalanmasını bekler ve sonraki saldırının kendilerine olacağı korkusu içinde
yaşamaya, akşamları erkenden evlerine kapanmaya başlar.
Polis Guéret’nin izini sürerken biz de kasabadaki tek
suçlunun Guéret olmadığını anlarız. Bir kötülük toplumudur kasaba halkı.
Angele’nin yaralı yüzüyle artık beğenilmeyeceğini düşünen Madame Londe 13
yaşında küçük bir kızı onun yerine müşterilerine satmak için hazırlamaktadır.
Oğlunu kocasının bir tecavüzü sonucunda doğurduğunu düşünüp adamdan nefret eden
Eva Grosgeorge bir umut olarak önceden hep aşağılayıp, küçümsediği Guéret’nin
peşine düşer. Guéret’nin dönüşü ile de hem macera iyice heyecanlanır hem de
kahramanlar arsında hesaplaşmalar başlar.
Green bir kötülük toplumuda yaşadığımızı, hemen herkesin kendine göre
küçük ya da büyük suçlar işlediğini yani kimsenin masum olmadığını anlatıyor.
Ahlakı, inançları, kuralları açık ve keskin bir dille sorgulayan bir roman
“Léviathan”da. Julien Green’in tekrar keşfedilmesi iyi olmuş, farklı ve iyi bir
yazarla tanışmış olduk. Umarım kitapları okurlardan ilgi görür ve diğer
eserleri de Türkçeye çevrilir. 19.12.13
Yorumlar