İstiklâl Caddesi’nde yürürken karşınıza dev bir deniz kabuğu
çıkacak. Şaşırmayın. Atlantik Okyanusu’nun derinliklerinde bulunması gereken bu
deniz kabuğu bronzdan bir heykel. Marc Quinn’in eseri.
Çağdaş Sanat’ın önemli isimlerinden Marc Quinn’in Arter’deki
sergisinin adı “Aklın Uykusu”. Sergi adını Goya'nın “Aklın Uykusu Canavarlar
Üretir” başlıklı gravüründen almış. Goya gravürde kendisini uyurken ve etrafı
hayal ürünü canavarlar ve kâbuslarla kuşatılmış olarak resmetmiş. Marc Quinn’in
amacı aklımızı uykudan uyandırıp gözümüzün önünde olup da görmediğimizi,
görünmez kılınanı görünür kılmak. Görünür hale gelenin aslında nasıl bir
gerçekliği temsil ettiğini düşünmemizi sağlamak. Kendimizi ve yeryüzündeki
varlığımızı sorgulamak.
Serginin girişine dev bir deniz kabuğunu yerleştirmesi bu
bilgi ile daha da anlam kazanıyor. “Dünyanın Kökeni” adlı bu iş’i Marc Quinn üç
boyutlu tarama teknolojisi ile küçük bir deniz kabuğunu büyüterek yapmış.
Böylelikle sergideki her eserin karşısında soracağımız soruyu da baştan sormuş
oluyor. “Sanat her zaman insanın yarattığı bir şey midir, yoksa dünyada
halihazırda varolan ve bir köşede insan tarafından keşfedilmeyi bekleyen bir
şey mi?”
Selen Ansen’in kuratörlüğünü yaptığı “Aklın Uykusu”
sergisini görmeden önce Marc Quinn’i insan heykelleri ile tanıyorduk. Antik dönem
heykellerini andıran bu heykellerin kolları ya da bacakları kırık, bazı
uzuvları eksikti. Quinn bu heykelleri engellilerle çalışarak üretmiş ve her
biri gerçek yaşamdan model alınan insanın adını taşıyor.
Arter’deki sergide heykellerin yanı sıra yağlı boya tablolar
ve halılar da yer alıyor. Her iş’in aklı uykudan uyanmış insanları çarpacak,
düşündürecek mesajları var. En doğrudan mesajı ise halılar veriyor. İkinci
katın girişinde yere serilmiş altı parça halıda Dünya’nın çeşitli yerlerindeki
isyanlarda simgeleşmiş ama aynı zamanda maskeleri ile anonim olan eylemcilerin
isyanlar sırasında çekilmiş fotoğraflarını 19. Yüzyılın halıya resim baskısı
yapmayı sağlayan jakarlı dokuma tezgahında dokutmuş Quinn. Ve bu halılara
basmadan, yani eyleme katılmadan salona girmeniz olanaksız.
Üç boyutlu tarama teknolojisi ile yapılmış bir iş de 250
yıllık bir bonsai ağacının 2,5 metrelik heykeli. Bonsai’nin büyümesine engel olmasaydık
gerçekte ne boyuta ulaşacağını gösteriyor. İnsanın doğaya müdahalesi Quinn’in
eserlerini temel konularından.
Üç boyutlu tarama teknolojisinin çağdaş sanata yeni bir
açılım getireceği anlaşılıyor. Gelecekte bu teknoloji ile yapılan heykellerin
ne kadar sanat ne kadar zanaat olduğunu bol bol tartışacağız anlaşılan. Çünkü
bu teknik ile sanatçı daha çok tasarımcı haline geliyor. Tasarısı da bir
tarayıcı ile gerçekleştiriliyor.
Marc Quinn’in amacı görünmez kılınanı görünür kılmak
demiştim. Bunun en çarpıcı örneği “Serap” adlı heykel. Irak Savaşı’nda Ebu
Garip Hapishanesi’nde çekilen işkence gören bir mahkumun fotoğrafı ilk
görüldüğünde belleklerden çıkmaz ama o kadar çok gösterilir ki zamanla
gözümüzün önünde olup da görmediğimiz bir imge halini alır. Kanıksamışızdır.
Sergide o fotoğraftan birebir üretilen heykeli gördüğümüzde Marc Quinn’in
mesajı da net olarak anlaşılıyor; akıl uykusundan uyanırsa göreceklerimiz bizi
pek memnun etmeyecek. Hatta bir kabus olduğunu bile düşünebileceğiz.
Marc Quinn’in Arter’deki “Aklın Uykusu” sergisi 27 Nisan’a kadar
sürecek. İyi bir sanatçının eserlerini ve tabii akıl uykusundan uyanırsa ne
göreceğinizi merak ediyorsanız mutlaka gidin. 26.02.2014
Yorumlar