Refik Halid Karay uzun sürgünlük döneminden sonra Türkiye’ye
döndüğünde sanki araya yıllar girmemiş gibi yeniden aktif olarak gazete
yazarlığına dönmüş. 1938’den 1965’deki vefatına kadar Tan, Akşam, Yeni
İstanbul, Zafer gibi dönemin önemli gazete ve dergilerinde sürekli yazmış.
Gazetelerdeki günlük yazıları yanında bu dönemde 20 yeni romana da imza atmış.
Refik Halid Karay’ın yayımcısı İnkılâp Kitabevi gazete ve
dergilerde kalan bu yazıları “Memleket Yazıları” adlı bir dizide okurlarla buluşturuyor.
18 kitap olması planlanan dizinin editörlüğünü Tuncay Birkan yapıyor. Dizi ile
Refik Halid’in gazeteciliğini daha yakından tanıma olanağı bulmanın yanında bu
büyük yazarın Türkiye’nin çok önemli değişimler yaşadığı bu dönemi nasıl
değerlendirdiği de ortaya çıkacak.
“Memleket Yazıları”nın ilk kitabı “Hep İstanbul” (2014,
İnkılâp Kitabevi). Kitapta ismine uygun olarak İstanbul hakkında yazılar yer
alıyor. Refik Halid Karay 9 Kasım 1922’de Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmış.
Sürgün yaşamı 16 Temmuz 1938’de Cumhuriyet’in 15. Yılı nedeniyle ilan edilen
afla sonuçlanmış. 16 yıl sonra çok sevdiği, yazılarında, romanlarında bu
hasretini dile getirdiği İstanbul’una kavuşuyor. Doğal olarak anılardaki İstanbul’la
gördüğü İstanbul arasında büyük farklar var. İlk yazılarından birine “Zavallı
İstanbul” başlığı atıp, ifade vermek üzere emniyete çağrılsa da sevdiği şehri
sadece nostaljik duygularla, eskiye özlemle değerlendirmiyor. Aksine
belediyenin birçok uygulamasını sert dille eleştirse de tarihi binaların geniş
caddeler, bulvarlar açmak amacıyla yıkılması gibi uygulamalarda beklenenin
tersi tepkiler veriyor. Merkezi hükümetin İstanbul’un içler acısı durumunu
düzeltmek için kaynak ayırmamasını eleştirirken Menderes’in tarihi varlıkları
pek de dikkate almadan giriştiği imar hareketlerini destekliyor.
Giriş yazısında Tuncay Birkan’ın belirttiği gibi Refik Halid
de Nahid Sırrı Örik gibi Boğaz’a köprü yapılmasına karşıdır ama tüp geçitten
yanadır. Boğaziçi’nin imara açılmasını, Boğaz’daki uzak semtlere ulaşmak için
geniş yollar açılmasını önerir, bu yönde girişimleri destekler.
Refik Halid Karay yirmi yıllık köşe yazarlığı döneminde
İstanbul hakkında yazdığı yüzlerce yazıdan seçilen ve kitapta yer alan iki yüz
kısa yazıda şehrin sorunlarına “belediyeci” gözüyle bakıp önemli eleştiriler
getirmekle yetinmiyor. Hemen dikkatimizi
çekip konu ettiğimiz bu yazıların yanında bugün anılarda kalan ve bir daha hiç
kavuşamayacağımız İstanbul hakkında edebi tatla dolu, anılarla geçmişten kalmış
görüntülerle beslenen, kendine has lezzetli üslubuyla yazılmış birçok yazı da
var.
Refik Halid Karay, 1947’de yayımlanan “Anahtar” romanın arka
kapağında yer alan yayınlanacaklar listesinde “Hep İstanbul” adlı bir kitaptan
söz etmiş ama bu kitap yayımlanamamış. “Bir Ömür Boyunca”da da “İçinde doğup
büyüdüğüm İstanbul şehri ile bu şehrin semtleri, mahalleleri, yazlıkları,
ramazanları, bayramları, kandilleri, âdet ve görenekleri, manzaraları ile
alakalı neler yazdım ve neler yazacaksam hepsini ‘Hep İstanbul’ ismi altında
toplayıp bastırmak . Çoğu edebiyata fazla kaçmakla beraber yine de
bastırmalıyım… yakın mazimizin büsbütün unutulamamasına yarayacağı için…”
demiş. Tuncay Birkan ve İnkılâp Kitabevi
bir anlamda Karay’ın vasiyetini yerine getirmişler.
“Hep İstanbul” Türkçenin büyük ustalarından Refik Halid Karay’ın kendine
has üslubu ile İstanbul’u geçmişi ve geleceği ile ele alan kısa ve akıcı
yazılardan oluşuyor. Keyifle, merakla, yeni bilgiler edinerek öğrenerek okudum.
Meraklısına da, güzel-iyi kitap peşindeki edebiyatseverlere de öneririm. 01.05.2014
Yorumlar