Iva Procházková “Çıplaklar”da ilkgençlik çağındaki altı
gencin yaşadıklarından yola çıkarak toplumun insanları okul yıllarından
başlayarak tanımlar, kurallar, biçimler ve sistemlerle nasıl tek tipleştirmeye
çalıştığını anlatıyor. Toplumun herkese “normal” kişiler olmayı dayatmasına
karşı ilkgençlik çağının tamamen masumane ve içten duyguları ile, düşüncelerini
açıkca söyleyerek yani çıplak olarak karşı koymak mümkün müdür sorusuna da
cevap arıyor.
“Çıplaklar”ın (Mayıs 2014, çev. Ayça Sabuncuoğlu, On8 yay.)
sözlük tanımı olarak çıplaklığı savunan tek kahramanı Sylva. Sylva sık sık
okuldan doğaya, ormana, dağlara kaçıp çırılçıplak akarsularda yüzüyor. Kendinin
bir “mağara insanı” olduğunu toprağa ve suya bedeninin doğrudan temas etmesi
gerektiğini düşünüyor. Ona göre mayo giymek bile bu doğrudan temasa engel
oluyor.
Sylva’nın çıplak yüzmesi kadar bu uğurda sürekli okuldan
kaçması da büyük bir sorun. Üstelik liseden atılacak kadar çok okuldan
kaçmasına rağmen sınıf birincisi. Bu durumu kuşkusuz “normal”leştirilmiş diğer
öğrenciler için kötü bir örnek. Öğretmenleri ya okulun kurallarına uymasını ve
devamsızlık yapmamasını ya da başka bir okula kaydını almasını istiyorlar. Bu
nedenle Sylva Berlin’de yaşayan annesi ve Çek Cumhuriyeti’nde küçük bir şehirde
yaşayan babası arasında gidip geliyor. Sylva’nın en önemli şansı babasının onu
anlamaya çalışması. Biraz benzer durumdalar, baba da mesleğini bırakıp kitap
yazacağım diye inzivaya çekilmiş, toplmudan kaçmış. Kızına çıplak kalmanın
mümkün olmadığını yaşı ilerledikçe giyinmeye başlayacağını, yani
duyarsızlaşacağını anlatmaya çalışıyor.
Iva Procházková “Çıplaklar”ı Sylva’nın çeşitli yollardan
tanıdığı gençlerin birbirleriyle doğrudan ya da dolaylı bağları olan öyküleri
ile kurmuş. Sylva ile birlikte Filip, Niklas, Evita ve Robin’in toplumun
kendilerine dayattığı yaşam biçimlerine, normalleştirmeye karşı neler
yaptıklarını, yaşadıklarını, sonunda yaşamlarının nasıl biçimlendiğini
anlatıyor.
Filip, toplumun tek tipleştirme baskısından kitaplara
sığınarak kendini korumaya çalışıyor. Yazı ve sözcüklerle karşı çıkıyor. Artık
eski moda sayılsa da Sylva’ya postayla mektuplar yolluyor. Sylva Filip’e
arkadaşlığın ötesinde ilgi duyuyor. Karşılık bulsa aralarında bir aşk ilişkisi
başlayabilecek ama Filip yollarının, çıplaklık anlayışlarının farklı olduğunu
anlıyor ve bu işaretlere karşılık vermiyor. Zamanla iki arkadaş uzaklaşıyorlar.
Flip toplumun dayattığı yaşam biçimine karşı kendine uygun direnme tarzını yaz
tatilinde çalıştığı yapı marketteki iş arkadaşları sayesinde buluyor. Hiç
aklında yokken onlarla birlikte bir eyleme katılıyor ve ilk eyleminde
tutuklanınca da mücadelesi yeni bir yola giriyor.
Niklas, Sylva’nın çocukluk arkadaşı. Sylva Berlin’de yeni
bir liseye kaydolup annesinin yanında yaşamaya başlayınca onun izini sürüyor.
Ama bulduğu bir yıl öncekinden çok farklı bir Niklas’tır. Babasının ölümü,
ailenin dağılması kendisini toplum dışı hissetmesine neden olmuş. Kendini ifade
etme yolu olarak bulduğu sinema tutkusunu terk etmiş. Bir yürüyen merdivende
tesadüfen tanıştığı Evita ile apartmanlarının bodrumuna gizlenmişler, sürekli
uyuşturucu içerek yaşamlarını sürdürüyorlar. Evita’nın daha ağır uyuşturuculara
yönelmesi ile olaylar farklı bir boyut alıyor.
Robin bu gençlerin arasında toplumun dayattıklarına uyum
sağlamaya en uygun genç olarak görünüyor. Hayatla ilgili itirazları yok. Belki
o kadar baskıcı bir babası olmasa her şey toplumun önerdiği gibi gelişecek. Ama
sürekli “sorumluluk almalısın” diye baskı yapan babasının da etkisiyle
dengeleri bozuluyor. Bu arada ilk cinsel deneyiminde yanlış anlaşılıp tecavüzcü
konumuna düşürülmesi ile de hayatın anlamını sorgulamaya başlıyor.
Robin çıkış yolunu Sylva
ve annesinin komşu eve taşınması ve onunla tanışmaları ile buluyor. Sylva
ilr birlikte yolunu kaybetmiş yavru bir kır kurdunu doğal ortamıyla buluşturma
çabaları da içindeki “mağara insanı”nı keşfetmesini sağlıyor. Sylva’nın yoldaşı
oluyor.
Iva Procházková “Çıplaklar”da beş gencin yaşadıklarını anlatırken kendi kimliğini bulmaya çalışanların toplum tarafından nasıl garipsendiğini, onları hızla “normal”leştirmeye çalıştıklarını, normalleştiremediklerini de marjinalleştirip toplumdan dışlamaya çalıştıklarını birbirinin içine geçen akıcı öykülerle anlatmış. Roman beş ayrı öykünün getirdiği çok boyutluluk yanında yapısı ile de yaşananlara bir çok açıdan bakmayı ve tüm olasılıkları tartışmayı sağlıyor.
Iva Procházková “Çıplaklar”da beş gencin yaşadıklarını anlatırken kendi kimliğini bulmaya çalışanların toplum tarafından nasıl garipsendiğini, onları hızla “normal”leştirmeye çalıştıklarını, normalleştiremediklerini de marjinalleştirip toplumdan dışlamaya çalıştıklarını birbirinin içine geçen akıcı öykülerle anlatmış. Roman beş ayrı öykünün getirdiği çok boyutluluk yanında yapısı ile de yaşananlara bir çok açıdan bakmayı ve tüm olasılıkları tartışmayı sağlıyor.
03.07.2014
Yorumlar