Türk sinemasının ilk filmi olarak Fuat Uzkınay’ın
“Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” kabul edildiğini hatırlatan Sungu
Çapan “‘İlk Türk filmi’ hiç çekilmedi mi?” diye soruyordu cuma günkü yazısında
(Cumhuriyet, 11.07.14). Sinemamızın başlangıcı sayıp bu yıl yüzüncü yılını
kutladığımız 14 Kasım 1914’de çekildiği söylenen filmin günümüze ulaşmadığını
belirtip Uzkınay’ın bu filmi çekememiş olabileceğini de yazıyordu. Bu önemli
iddia. Sinema tarihçileri de çoktandır tartışıyor.
Uzkınay’ı “resmen” ilk sinemacımız olarak kabul ediyoruz.
Hemen tüm kaynaklarda böyle geçiyor. Bir alanda resmen “ilk” olmak için önemli
bir kıstas var “müslüman olmak”. Örneğin ilk matbaayı İbrahim Müteferrika’nın
kurduğunu kabul ediyoruz ve matbaacılık ülkemize 234 yıl gecikmeyle geldi diye
yakınıp, bu inanış üzerinden kültür teorileri üretiyor, matbaanın gecikmesini
cahilliğimizin temel kanıtı olarak gösteriyoruz. Oysa Gutenberg’in 1450'de Almanya'nın Mainz şehrinde
metal harflerle basım tekniğini bulup ve matbaaya uygulamasından sadece 43 yıl
sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk matbaa çalışmaya başlamış. Yahudi kökenli
Osmanlı vatandaşlarının matbaasının İstanbul’da kuruluş tarihi 1493. 1567'de
Ermeniler, 1627 yılında ise Rumlar ilk matbaalarını İstanbul'da açmışlar.
Müteferrika 1728’de matbaa açtığında şehirde çalışan birçok matbaa var. Ama
onların sahipleri müslüman olmadıkları için ilk olma şerefi Müteferrika’nın
olmuş.
İlk Türk romanında da benzer bir durum söz konusu. Şemsettin
Sami'nin 1872 tarihli 'Ta'aşşuk-ı Tal'at ve Fitnat'ı ilk Türk romanı olarak
kabul edilir oysa ondan 21 yıl önce 1851’de Hovsep Vartanyan’ın “Akabi Hikâyesi”
yayımlanmıştır. Ta'aşşuk-ı Tal'at ve Fitnat'dan önce Hovsep Balıkçıyan, Hovsep
Maruş ve Viçen Tilkiyan'ın romanları da vardır ama onlar ilk Türk romanı
sayılmaz ve bir “müslüman”ın roman yazması beklenir (bkz. Ana Metne Taşınan
Dipnotlar, Laurent Mignon, 2009, İletişim yay.).
Sungu Çapan’ın da belirttiği gibi “Aslında Uzkınay’dan daha
önce Sultan Reşat’ın 1911’deki Selanik ve Manastır seyahatleri olmak üzere,
çeşitli belge filmler ve haber filmleri çekerek Balkanlara sinemayı yayan,
fotoğrafçılıktan yetişme, Manastırlı Yanaki Manaki (1878-1954) ile Milton Manaki (1882-1964)
kardeşlerdir ilk Osmanlı sinemacılarımız.” Manaki kardeşlerin ilk sinemacılar
sayılmamasının nedeni “müslüman” olmamaları. Çapan müslümanlık kıstasını
kullanmıyor ama onları diğer sinema tarihçileri gibi “Osmanlı” diye niteliyor.
Türk saymayıp “Osmanlı” diye nitelemesinin sebebi Manaki kardeşlerin Manastırlı
olması olabilir. Çünkü Manastır Makedonya sınırları içinde. Ama o tarihlerde
bir Osmanlı Devleti toprağı. Sadece 1923’den sonraki sınırlar içinde doğanları
Türk sayarsak Selanik doğumlu Mustafa Kemal Atatürk’ü de, birçok önemli kişiyi
de “Türk” sayamayız ve bazı artniyetli tarihçilerin kazdığı kuyuya
düşeriz.
“İlk Türk Filmleri” (2006, Es yay.) adlı kitabın da yazarı
eleştirmen Burçak Evren “Manakiler hem çektikleri film kutularının üzerine hem
de fotoğraflarının altına her zaman Türkiye ibaresi yazdılar” diyor (Skylife
Dergisi, Haziran 2014). Burçak Evren kitabında “resmen” ilk Türk filmi olarak kabul
edilen “Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı”ndan önce çekilmiş Türk
filmlerinin listesini de vermiş. “Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı”nın
çekildiğine dair bir kanıt yok ama Manaki’lerin çektiği tüm filmler elimizde
diyor Burçak Evren.
Resmi görüşe göre bir kişinin “Türk” sayılabilmesi için
“müslüman” olması gerekiyor. Türk Sinemasının yüzüncü yılı da bu anlayışla
2014’de kutlanıyor. Evet, sembolik olarak kutlanabilir ama bazı gerçekleri de
artık kabul etmek ve doğruları kayıtlara geçirmek şartıyla...
17.07.2014
Yorumlar