Fatih Öcal’ın “Mayıs”ı gazeteci karısının katillerinin
peşine düşen işadamı Ayhan’ın başından geçenleri anlatırken siyaset, iş yaşamı
ve medyada yaşananları tartışmaya açan bir roman.
1 Mayıs 2008 günü işçilerin, emekçilerin “1 Mayıs’ı
Taksim’de kutlayacağız!” sloganı ile Taksim Meydanı’na doğru yürüdüğü,
Taksim’de miting yapılmasına izin vermeyeceğini söyleyen iktidarın yürüyüşü
engellemek amacıyla bütün İstanbul’u abluka altına alıp, önemli yolları trafiğe
kapattığı, toplu ulaşım araçlarını çalıştırmadığı bir gün. Günlerden
perşembeymiş. 1 Mayıs bayram olarak kabul edilip tatil ilan edilmediği bu günde
polisle eylemcilerin çatışmaları sürer, gaz bombaları atılıp, Toma’lar su
sıkarken insanlar işlerine, öğrenciler okullarına gitmeye çalışıyor.
Ayhan olan bitenin farkında olmadığı için Nişantaşı’ndaki
evinden Maslak’taki işyerine gitmek niyetiyle yola çıkıyor ve evinin yakınında
polis barikatı ile karşılaşıyor. Ama barikat onu caydırmıyor. Arabayla işe
gidemeyeceğini anlayıp, tekrar eve dönüyor, arabayı park ediyor ve barikatları
yürüyerek aşıp uygun bir yerden taksiye binerek işe gidiyor. Çünkü o gün uluslararası
bir ihaleye telekonferans yoluyla katılacaklar.
Ayhan polisi atlatıp işe giderken katil de polislerin
barikatlarını aşıp Ayhan’ın evine ulaşıyor ve karısı Nil’i hunharca öldürmekle
kalmıyor, rahmini kesip götürüyor.
Ayhan yetimhanede büyümüş. Anası – babası yok. Akrabaları
varsa da bilmiyor. Hayattaki tek varlığı derin bir aşkla bağlı olduğu karısı. Dostum
diye bileceği sadece iki kişi var. Yetimhanede arkadaş olup sonra hiç bağını
kopartmadığı Nurettin ve Cemil. Nurettin bir mafya babası olmuş. Cemil
polislikten istihbarat örgütüne geçmiş. Ayhan da gizli ortağı, aslında patronu
olan milletvekili ve işadamı Akif Abisinin sayesinde başarılı bir işadamı
olmuş. Türkiye ve yurtdışında inşaat projeleri gerçekleştiriyor.
Nil, diplomat bir babanın kızı olarak iyi bir eğitim
aldıktan sonra gazeteciliğe başlamış. Türkiye’nin en önemli gazetesinin seçkin
bir muhabiriyken ani bir kararla gazeteden ayrılmış ama çalışmalarına ara
vermemiş. Ayhan ne araştırdığını bilmese de Nil’in evde sürekli çalıştığını
görüyor. Yapılan ilk araştırmalarda Nil’in dizüstü bilgisayarının kayıp olduğu
anlaşılınca Nil’in bu araştırmalarda edindiği bilgiler nedeniyle öldürüldüğü
kanısı ağır basıyor.
Romanın önemli bir kahramanı da Nil’in en yakın arkadaşı ve
sırdaşı Canan. O da gazeteci. Magazin muhabirliği yapmış, televizyonda sohbet
programı var. Canan, cinayet sonrasında Ayhan’a destek oluyor. Evinde konuk
ediyor.
Ayhan karısının katilini bulup cezalandırmadan rahat
edemeyeceğine inanıyor. Karısının eşyasını toplarken makyaj çantasında bulunan
taşınabilir şifrelenmiş harddiskten çıkan ilk dosyalarda geçen isimler Ayhan’a
katilin kimler olabileceği hakkında da fikir veriyor. Dosyaları kurtarmaya
çalışan bilgisayar uzmanının saldırıya uğraması ve bilgisayar hafızasının zorla
alınması ile heyecan dozu artıyor.
Fatih Öcal “Mayıs”ı (Haziran 2014, Can yay.) iki ana eksende
kurmuş. Bir yandan Ayhan’ın katili bulmaya çalışması sırasında yaşadıklarını
okurken diğer yandan çocukluktan
başlayarak hayat hikayesini öğreniyoruz. Yetimhane yılları, Nurettin ve
Cemil’le arkadaş olmaları, başarılı öğrencilik hayatı, iş hayatında en büyük
desteği olacak olan Akif Abisi ile tanışması, iş hayatı, Nil’le sonu evliliğe
varan aşklarını uzun uzun anlatıyor.
İntikam yemini etmiş Ayhan’ın mafya babası Nurettin ve
istihbarat görevlisi Cemil’in desteği ile bir polisiye kahramanına dönüşeceğini
düşünüyoruz ama roman polisiye olarak gelişmiyor. Çünkü Ayhan Nil için hayattaki
tek varlık nedenim dese de işini gücünü bırakıp sadece katilin izini
sürermüyor. Bir yandan da işleriyle ilgileniyor ve kendine yeni bir ev kuruyor.
İş hayatında önemli değişimlerin eşiğinde. 1 Mayıs günü Nil
öldürülürken katıldıkları Dubai’deki büyük inşaat işini almışlar. Akif Abisi
gireceği ağır kalp ameliyatından sağ çıkamayacağı düşüncesi ile işleri Ayhan ve
oğulları arasında bölüştürüyor. İnşaat şirketi tamamen Ayhan’a kalıyor.
Ayhan karısının öldürüldüğü evde yaşayamayacağı düşüncesi
ile kendine yeni bir ev kurarken açıkça ifade etmese de karısının yerini
dolduracak bir eş de aramaya başlıyor. Çevresindeki kadınlara farklı gözle
bakıyor. İki önemli aday var. Biri Nil’e âşık olmadan önce üç günlük yoğun bir
birliktelik yaşadığı Canan. Diğeri de gençliği güzelliği, işbilirliği ve
insanlığı ile tam puan alan sekreteri Belgin. Ayhan, Canan’dan da Belgin’den de
olumlu işaretler alıyor. Tüm bunlar yaşanırken Nil henüz gömülmüş ve katili de
bulunmamış.
Fatih Öcal, Ayhan’da günümüzün yeni işadamı tiplemesini
yapmış. Olumlu özellikleri kadar hatta daha çok olumsuz özellikleri ile de
tanıyoruz onu. Ayhan, Akif Abi’sinin sermaye desteği ve ticari ve siyasi
ilişkileri sayesinde şirket sahibi olmakla kalmamış, zenginleşmiş de. Bir yeni
zengin nasıl yaşıyorsa öyle yaşıyor. En pahalı markaları kullanıyor, en iyi
yemekleri yiyip içkileri içiyor, en lüks evlerde yaşıyor. Bunları sürekli
belirtiyor. Karısının acısını dindirmek için içkiye sarılırken bile şoföründen
en pahalı viskiyi satın almasını istiyor örneğin.
İş hayatında da dürüstlükten çok başarıya odaklanmış. Akif
Abi’sinin işleri alırken nasıl ilişkiler kurduğuna, iktidar miletvekili olarak
siyasi gücünü nasıl kullandığına, ne kadar rüşvet verdiğine ya da malum
vakıflara ne kadar bağış yaptığına bakmıyor.
Ayhan görmezden geldiği bu ilişkiler ağı ile Nil’in katilini
bulmaya çalışırken yüzleşmek durumunda kalıyor. Din – siyaset – ticaret üçgeni
bilinen bir şey. Bu üçgene biraz yakından baktığınızda dini grupların siyasetle
ne kadar yoğun bir ilişkide olduğunu görüyorsunuz. Devlet kurumlarının içinde
örgütlenen dini grupların hedefleri ve çıkarları belirleyici hale gelmiş. Nil’in
öldürülmesinin doğru dürüst soruşturulmamasında da bu örgütlenmelerin payı olduğunu
Nurettin’in uyarısı sayesinde anlıyor Ayhan. En yakın dostu Cemil’den destek
alamamasının temelinde de bu örgütlenme var. Cemaat katilin yakalanıp cinayetin
nedeninin ortaya çıkmasını istemiyor.
Fatih Öcal “Mayıs”ı bir “bestseller” yapısında kurmuş. “Katil
kim? Cinayeti neden işledi?” soruları ile merak unsurunu oluşturuyor. Ama roman
esas olarak cinayeti çözmek üzerine gelişmiyor, yani polisiye roman yapısında değil.
“Bestseller” romanlarda alıştığımız üzere cinayet bir vesile oluyor ve bu
vesile ile cinayetin arka planında yer alan ilişkiler ağına yoğunlaşıyor. Fatih
Öcal odaklandığı din – siyaset – ticaret üçgeni anlatırken derinleşmemiş.
Gazetelerde okuduğumuzun ötesine geçmiyor. Hele 17 Aralık sonrasında öyle yoğun
bir bilgi bombardımanına tutulduk ki “Mayıs”ta anlatılanlar iyi bir gazete
okurunun kahve sohbetinde anlatabileceği derinliğe bile ulaşamıyor.
“Derinleşmeme” bizim “çoksatanlar”da sıkça rastlanan bir
eğilim. Sanıyorum bu eğilim, çok satabilmek için dilde ve anlatımda olduğu
kadar konuda da ortaokul düzeyini aşmamak gerektiği inancından kaynaklanıyor.
Oysa gerçek anlamıyla “bestseller”larda, yani Dünya çapında çok satar olmuş
romanlarda bizdekinin aksine müthiş bir bilgi yoğunluğu olduğunu görüyoruz. Sanıyorum
bu bilgi yoğunluğunun inandırıcılık için önemli bir unsur olduğunu
düşünüyorlar.
Bir “bestseller”de olması gereken bir unsurda her kesimden
okura seslenebilmesi. Irmak Zileli’nin bir yazısında söylediği gibi “Öyle
yapmalısınız ki o romanı, hem kadınlar okusun, hem erkekler; hem yaşlılar, hem
gençler; hem ev kadınları, hem çalışanlar; hem entelektüeller, hem dizi
izleyicileri.” Okur yelpazesi ne kadar geniş olursa satış da o kadar çok
oluyor. “Mayıs”ta bu unsur da var. Sorun polisiye, aşk, iş hayatındaki
başarılar, dostluk gibi konuları işlerken dengeyi tutturmak. Ayhan geçmişi
hatırlayıp anlatır, ayrıntılara dalarken sık sık “Katil kim? Cinayeti neden
işledi?” soruları iyice geriye düşüyor. Bunda sanıyorum Fatih Öcal’ın her şeyi
olabildiğince ayrıntılı anlatma eğilimi etken oluyor. Sıkı bir redaksiyonla
gereksiz birçok diyalog ve öykücükler çıkartılıp bu denge korunabilirmiş. Ama o
zaman roman incelirdi ama bestseller’ların en önemli niteliklerinden biri de
kalın olmaları. “Mayıs” da 476 sayfa.
“Mayıs” Fatih Öcal’ın ilk romanı. 49 yaşında ilk romanını
yayımlatmış olmasını Fatih Öcal bir avantaj olarak kullanabilir. Yeni
romanlarını merakla bekleyeceğim.
10.07.2014
Yorumlar