İyi Asker



“Duyduğum en acıklı hikâye bu” cümlesi ile başlayan “İyi Asker”de Ford Madox Ford iki çiftin karmaşık ilişkilerinden yola çıkarak aşkın tutkuya, saplantıya ve ihanete dönüşünü, aldatılmışlık duygusunun sonuçlarını anlatıyor.
“İyi Asker”in anlatıcısı John Dowel iyi bir aileden gelen, çalışmaya ihtiyacı olmayacak kadar zengin bir Amerikalı. Karısı Florence da İngiltere kökenli bir Amerikan ailesinden. Almanya’nın bir kaplıca kentinde “iyi bir asker” olarak tanınan İngiliz soylusu Edward Ashburnham ve karısı Leonara ile tanışmaları dokuz yıl sürecek ve sonu büyük felaketlerle bitecek bir dostluğun başlamasına neden oluyor.       
John Dowel aldatılmış bir koca olarak anlatmaya başlıyor. Dokuz yıl boyunca o çok güzel dostlar kazandığını düşünürken karmaşık aşk ilişkileri yaşanmış ve gerçekten iyi olduğunu düşündüğü tüm insanlar, en yakınları bu ilişkilerin başrol oyuncusu olmuştur. Ne olup bittiğini anlaması için dokuz yıl geçmesi, karısının ve iyi insan bildiği Edward’ın ölmesi gerekmiştir.
Ford Madox Ford’un “İyi Asker”i edebiyat çevrelerinde büyük bir beğeni ile karşılanmış “En İyi 100 Roman”, “Tüm zamanların en iyi romanları” gibi listelerde sürekli yer almış bir eser. Ford Madox Ford 1873’de doğmuş 1939’da ölmüş. Romancılığının yanında şair, eleştirmen ve dergici olarak tanınıyor. Altmış civarında kitabı yayımlanmış. 20. yüzyıl İngiliz Edebiyatı’nın önemli dergilerinden “The English Review” ve “The Transatlantic Review”ı yönetmiş. Ezra Pound, T.S Elliot, H.D gibi önemli şairlerin arkadaşı. Conrad, Hemingway, Joyce gibi birçok önemli yazarın yayımlanmasına destek olmuş. “İyi Asker” 1915’de yayımlanmış. Romanın girişinde belirttiği gibi “Maupassant’ın “Ölümden Acı” romanıyla Fransızcaya yaptığını, İngiliz romanına yapmak” amacıyla yola çıkmış ve başarmış. “İyi Asker” çok okunmuş, hakkında çok konuşulmuş ve aradan geçen 99 yıla rağmen çok okunmaya devam ediyor. İnternet kitapçısı Amazon’da 12 ayrı yayınevinden İngilizce baskılarını bulmak mümkün.   
“İyi Asker”in en iyi roman listelerinde yer almasının sebebi konusunu işleyişi yanında anlatım tekniği de. Romanın anlatıcısı İngilizcede “unreliable narrator” diye tanımlanan güvenilmez bir anlatıcı. “İdeal” diye tanımlanabilecek iki çiftin dostlukları sırasında başlarına gelen felaketleri anlatacakmış gibi söze başlıyor. Kahramanlarının ne kadar iyi yürekli olduklarından söz ediyor. Özellikle Edward Ashburnham’ı tam anlamıyla iyi bir insan, iyilik meleği olarak tanıtıyor. Yaşananları anlatırken de vurgulamaları hep bu yönde. Ama sayfalar ilerledikçe John Dowel’ın olayları geçmişle, yaşadıklarıyla hesaplaşmak, belki de zamanında eşinin ve dostlarının yüzlerine söyleyemediği gerçekleri, kanılarını yazıya geçirmek, kalıcılaştırmak amacıyla anlattığını anlıyorsunuz. Güvenilmez bir anlatıcı olarak her şeyi olduğu gibi iletmek yerine kasten kendi önemini, rolünü, kusurlarını yok sayarak anlatıyor.
John Dowel, Florence’la geçmişindeki bazı gerçekleri bilerek ama onları görmezden gelerek evlenmiştir. Florence evlilik öncesi bir aşk yaşamıştır ve bu ilişki sürmektedir. Dowel sürekli üstünü örtmeye çalışsa da Florence’ın kendisiyle evlenme sebebi birlikte Paris’te yaşayacak olmalarıdır. Florence’ın sevgilisi Jimmy Paris’te beklemektedir ve yeni evli çift oraya gider gitmez onlarla yaşamaya başlar.
Florence, Dowel’a parası için ve Avrupa’da yaşayacağı evlendiğini açıkça söylemiştir. Onu sevmemektedir. Amacı Dowel’ın zenginliğinden ve ilişkilerinden faydalanarak İngiltere’deki soylu kökleri gibi yaşamak, onların statülerine ulaşmaktır. Dowel bu durumu bilerek ve Florence’ın yakın akrabalarının tüm uyarılarına rağmen onunla evlenir. 
Florence evlenirken kocasına kalp hastası olduğunu "heyecanlanmaması gerektiğini" söylediği için ayrı odalarda yatarlar ve aralarında bir karı koca ilişkisi gelişmez. Ama Jimmy’nin sabahın erken saatlerinde Florence’ın odasından çıktığı görülecektir.
Jimmy’i attığı bir yumrukla Florence’ın yanından uzaklaştıran Edward Ashburnham olacaktır. Çünkü Edward yeni sevgilidir. Dowel aldatılmış bir koca olarak olan bitenin farkındadır ama biz okurlar bunları ancak satır aralarından çıkartırız. Çünkü Dowel yaşananları kendi bakış açısıyla değiştirdiği gibi kronolojik bir şekilde de anlatmaz. Geriye dönüşlerle gelişir öykü ve anlatıcının kahramanlarına kızgınlığı ve öfkesi arttıkça gerçeğe daha çok yaklaştığımızı hissederiz. En doğrusu romanı kendi bakış açımızdan çözümlemektir. Örneğin eleştirmenler içtiği asitin dozunu ve acı verici ekibini gerekçe göstererek Florence’ın Dowel’ın söylediği gibi intihar etmiş olmayabileceğini, Dowel’ın karısını zehirlemiş olabileceğini belirtiyorlar.   
Romanın ana kahramanı Edward Ashburnham’dır. Aileden gelen servetini kumar oynayarak, yanlış yatırımlar yaparak, aşırı yardımseverlikle hızla tüketmektedir. Karısı Leonara Edward’ın servetinin büyük bir bölümünü harcamasına mal olan ilişkisini bahane ederek Edward’ın mal varlığını yönetmeye başlar. Leonara’nın dirayeti ve tutumluluğu sayesinde Edward servetine yeniden kavuşur.
Edward çevresindeki tüm kadınlara kur yapan, birçoğu ile ilişki kuran bir adamdır. Trende tesadüfen karşılaştığı hizmetçi kızı taciz eder, bir dükün metresi olan İspanyol dansöz La Dolciquita ile ilişkiye girer, genç evli Maisie Maidan’la, en yakın dostunun karısıyla, manevi evlat gibi gördükleri Nancy Rufford’la ve Florence’la ilişki kurar. Tüm bu olaylar ya Leonara ve Dowel’ın gözü önünde cereyan eder ya da eninde sonunda ortaya çıkar. Dowel görmezden gelmeye devam eder ya da Edward’ı olumlayacak açıklamalar getirirken Leonara Edward’ın ihanetlerini evlilik içinde kendi konumunu güçlendirmek için koz olarak kullanır hatta yönlendirir. Böylelikle kocasının kendisini terk etmesini önlediği gibi ilişkilerin geçici kalmasını adamı terk etmesini sağlar. Bu arada Dowel’ın Leonara ile bir aşk ilişkisi kurmak için teşebbüslerde bulunduğunu, Edward’ın ölümüyle sonuçlanacak olan ilişkisinde tutkuyla bağlandığı Nancy ile evlenme hazır olduğunu da anlarız ama anlatıcı bu konularda derinleşmez.
Ford Madox Ford “İyi Asker”de tüm bu karmaşık ilişkileri dolayısıyla hiçbir ilişkinin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını anlatırken toplumsal ve ahlaki çöküşü, kadın – erkek ilişkilerindeki değişimi, evlilik kurumunu, ahlak, din gibi temel kavramların nasıl aşındırılıp değiştirildiğini sorguluyor.  Olayların yaşandığı tarihsel dönemi, 1. Dünya Savaşı öncesindeki yaşamı, İngiltere’nin sömürgeciliğinin sona ermesini, Amerika’nın yeni bir güç olarak belirmesini, İngiliz Arsitokrasinin çözülüşünü de ana öykünün önüne geçirmeden, arka planda ustaca anlatıyor.
Roman Türkçede ilk kez 1999’da usta çevirmenlerden Oya Dalgıç’ın çevirisi ile “En Acıklı Öykü” adıyla yayımlanmış (Kabalcı yay.). “En Acıklı Öykü” Ford Madox Ford’un romanına koymak istediği ama yayıncısının beğenmediği ismi. Tam 15 yıl sonra yeni bir çeviri ve orijinalindeki adıyla okuyoruz “İyi Asker”i (Haziran 2014, çev. Gökhan Sarı, Aylak Adam yay.). Çevirilerin değişen zamanla özellikle dil ve çeviri anlayışı nedeniyle eskiye bileceğini, klasiklerin çevirilerinin yenilenmesi gerektiğine inanırım. 15 yılda bir çeviri eskir mi? Tartışmaya değer. Aylak Adam Yayınları yeni bir çeviri yaptırmayı tercih etmiş. Bana redaksiyonda biraz sorun varmış gibi geldi. İngilizcedeki şahıs zamirleri “he” ve “she” Türkçede olmadığı için bazı cümlelerde kimin kast edildiğini anlamak kolay değil. Kahramanlar birbirine karışabiliyor. Düzeltide gözden kaçmış anlam ve yazım bozuklukları da var. Roman kahramanlarının ev, arazi gibi varlıklarından söz ederken çok sık kullanıldığı için “gayri mülk” terimi de dikkatimi çekti. “Gayrimenkul” yerine mi yoksa “mülk” yerine mi kullanılıyor anlayamadım. Türkçe ve Osmanlıca sözlüklerde böyle bir terim yok. İnternette de sadece Ekşi Sözlük’te tanımlanmış ki o tanıma katılmamak elde değil. “iwillshowyouwhatitmeans” takma adlı sözlük yazarı şöyle tanımlamış; “gayrimülk lafı mülk olmayan ya da kamu malı gibi bir anlama gelir. Oysa anlatılmak istenen gayrimenkul yani taşınmaz mal sanırım. gayrimülk diye bir tanım hiç duymadım şahsen.” Yeni baskıda metni tekrar elden geçirmekte fayda var. Bu başarılı çeviri iyi redaksiyonu ve düzeltiyi hak ediyor.   
“İyi Asker” konusuyla, kurgusuyla, anlatımıyla gerçek bir başyapıt. İyi edebiyat arayan okurlara öneriyorum. 
31.07.2014

Yorumlar