Otuz yıl kadar önceydi. Türkiye Yazarlar Sendikası Genel
Kurulu’nda Kültür Bakanlığı’ndan TYS için destek alması eleştirildiğinde Aziz
Nesin şöyle demişti; “Tabii ki destek alacağım. O para devletin ya da iktidarın
değil, bizim vergilerimizden geliyor. Bu konuda tek kıstasım devletin bu destek
karşılığında müdahale edip etmediğidir. Müdahale etmediği sürece destek alırız.
Müdahale etmeye kalktığında da ‘al başına çal’ deriz.”
14 Mart 2012’de Kültür Turizm Bakanlığı’nın Edebiyat
Eserlerini Destek Projesi (EEDP) ilk yönetmeliği yayınlandığında ve 25 Aralık
2013’de yönetmelik değişikliği yapıldığında da birkaç köşe yazarı dışında gelişmeler
kimsenin dikkatini çekmedi. Onların uyarıları da edebiyat kamuoyunda
karşılığını bulmadı. Teşviklerle ilgili ilk açıklama yapıldığı günden itibaren
ise söylenti gazeteciliği ile başlayan, sosyal medyada küfür, hakaret ve
iftiralarla gelişen bir kampanya yürütüldü. Sonuçta konu soru önergeleri ile
meclise de geldi.
Sinema ve tiyatro yıllardır destekleniyor. Kültür ve Turizm
Bakanı Ömer Çelik’in yaptığı açıklamalara göre 2014’de sinemaya 26.979.750 lira,
tiyatroya 4.312.000 lira destek verilmiş. Çok eleştirilen edebiyata destek ise
sadece 463 bin lira.
En çok seçici kurul üyelerinin, destek alanların adlarının
açıklanmaması eleştiriliyor. Hayatım boyunca şeffaflıktan yana oldum, her şeyin
göz önünde yapılmasını savundum. Bu projeye kadar da aynı düşüncedeydim. Ama
küfür, hakaretlerle dolu bu yoğun saldırıyı gördükten sonra düşüncem değişti. En
naziği “ulufe”, “saray bahşişi” gibi nitelemeler içeren katillerle suç
ortaklığı yapmakla suçlamaya dek varan bu saldırı sürerken kurul üyelerinin ve
destek alan yazarların isimlerinin açıklanmaması doğrudur. İsimleri açıklansa başlarına
gelmedik kalmayacaktı. Söylentiye dayanarak yazılan haberlerdeki isim verme
ısrarını da tehlikeli buluyorum. Bakanlığın hatası geç kalmasıdır. Daha ilk
haber yayımlandığı gün açıklama yapılmalı, sosyal medyada linç ortamının
oluşmasına izin verilmemeliydi.
Teşvik aldığını açıklayan beş şair ve yazara yöneltilen
eleştirinin tamamen siyasi temelde olduğunu görünce bu kanım daha da pekişti. Sorgulanması
gereken kaç muhafazakâra, kaç solcuya destek verildiği değil projelerin
yönetmeliğe uygunluğu, “edebi nitelik” taşıyıp taşımadığı olmalıdır. Bu
sorgulama da teşvik alarak yazılan eserler yayımlanmadan yapılamaz.
Seçici kurulun ağırlıklı olarak bürokratlardan oluştuğu
iddia ediliyor. EEDP yönetmeliğinde kurul “Müsteşar veya ilgili müsteşar
yardımcısı başkanlığında, Genel Müdür ve edebiyat alanında temayüz etmiş
kişiler arasından Bakanlık onayı ile belirlenecek 5 kişi olmak üzere toplam 7
üyeden oluşur” deniyor. 7 kişilik kurulda 2 bürokrat var. Tiyatro desteğinde
ise kurul dört bürokrat, bir akademisyen ve iki tiyatro yazarından oluşuyor.
Yani EEDP kurulu tiyatroya göre çok daha sivil. Bence ilk yönetmelikteki yazar
örgütü temsilcilerinden oluşan yapı korunmalıydı. “Edebiyat alanında temayüz
etmek” kıstası doğal olarak kuşku yaratır.
Diğer eleştiri de ölçütlere. “Aday, teşvik için başvurduğu
projenin konu ve içeriğinde herhangi bir değişiklik yapamaz” maddesi
sınırlayıcılık getirdiği gerekçesiyle eleştiriliyor. “Tarihi romanı yazacağım”
diye başvuranın aldığı destekle şiir kitabı yazmasının mantıklı olmadığını
düşünüyorum. Önemli olan metnin içeriğine müdahale edilmemesidir. Yönetmelikte içeriğe
müdahale yok “özgünlük” arınıyor. Ölçütlerde benim eleştirdiğim “Proje dilinin
Türkçe olması”dır. Çok kültürlü, çok dilli bir ülkeden, açılımdan söz ettiğimiz
bir dönemde böyle bir sınırlama doğru değil.
“Devlet edebiyatı desteklememeli” deniyor. Bu cümleyi
kuranların TÜSAK tartışmasında devletin sanatı desteklemesinin anayasal bir
görev olduğunu söylediklerini hatırlıyorum. Duruma göre mi tavır alınıyor? Aksine
edebiyatı teşvikte devlet desteğinin neden bu kadar az olduğunu sorgulamalıydılar.
Sinemaya 26.9 milyon veren devletin edebiyata 463 bin lira vermesi adil midir?
10.09.2014
Yorumlar