Ölü Reşat



Aslı Tohumcu’nun “Ölü Reşat”ının (Eylül 2014, Doğan Kitap) anahtar cümlesi “Birilerinin sırasını çalmış ayol bu! İflah olmaz hiç”. Romanın çocukluğuna yoğunlaşarak yaşam öyküsü anlatılan kahramanı Adnan doğum sırasında Reşat’ın sırasını çalmıştır. “Sırası çalınan ve ne bu dünyaya ne de diğer dünyaya ait olan sadece istediği gözlere görünen Reşat, daha ilk günden başlayarak Adnan’ı ortadan kaldırmak için akla hayale gelmeyecek kazalar tertip eder. Elbette Azrail Efendimizden de fikir ve yardım alarak.”
Bazı okurlar bu sayfanın adına uygun olarak okuduğum kitaplardan söz ederken kitapların konularını anlatmamdan hoşlanmıyor, hatta kızıyor ve bu kızgınlıklarını da sözle ya da mesajlarla bana da bildiriyorlar. Hatta sevgili dostum Bahadır Baruter yazılarımdan dolayı beni kutlar gibi yaparken o müthiş espri gücü ile sözlerine en ağır eleştiriyi de gizlemiş, yazılarımı okumayı çok sevdiğini çünkü sadece kitap hakkındaki nihayi yargımı belirttiğim son iki – üç cümleyi okumasının yettiğini söylemişti. “Ölü Reşat”ın arka kapağında romanın konusunun neredeyse tamamının özetlendiğini görünce aklıma bu eleştiriler geldi.
Evet, bazı romanlar, öyküler sadece konusu için okunabilir. Ama anlatı geleneğinin binlerce yıldır sürdüğünü ve anlatılabilecek konuların 40’dan fazla olmadığını düşünürsek bu bakış açısıyla “yeni” hiçbir kitabı okumamız gerekir. Zira anlatılabilecek her şey efsanelerde, masallarda ve tabii mitolojide zaten anlatılmıştır. Onlarla yetinebiliriz. Oysa o bildik konunun nasıl anlatıldığına bakar ve yeni anlatımların, anlatıcıların izini sürersek o kırk konunun binlerce farklı biçimde anlatılabildiğini görüp edebiyatın gücüne hayran kalırız.
Aslı Tohumcu “Ölü Reşat”ta babasının yaşam öyküsünü anlatıyor. Hem de açık açık yer, zaman ve mekân bildirerek. Bursa’nın Kiremitçi Mahallesi’nde mütedeyyin bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, büyüye, nazara inanan, yaşadıklarını işe cinleri perileri katarak yorumlayan bir ailenin çocuğu Adnan. Sıradan bir esnaf ya da ailenin büyükleri gibi hafız olabilecekkken bu zeki ve eşek şakası yapmayı çok seven çocuk binbir badireye ve başına gelen talihsizliğe rağmen okuyor, inşaat mühendisi oluyor, dünyanın çeşitli ülkelerinde mesleğini sürdürüyor. Biri romanı kaleme alan olmak üzere iyi evlatlar yetiştiriyor.
Aslı Tohumcu yeni romanında babasının yaşam öyküsünü anlatacağını söylese belki de yayıncısına hiç ilginç gelmezdi. Ama romanın metnini yollayıp editörlerce okunduktan sonra yayıncısı ile görüşse karşılaşacağı heyacanı abartılı bile bulabilirdi.
Elbette bir anlatıda konu çok önemlidir ama onu biçimle desteklemezseniz, daha doğrusu bütünlemezseniz eksik kalır. Hemen her gün onlarca anlatının yayımlandığı günümüz edebiyat dünyasında kaybolup gider.
“Ölü Reşat” yine romanın arka kapağında belirtildiği gibi “yer yer fantastik ögelerle yüklü, mizahi yönü ağı basan” bir roman. Aslı Tohumcu kitaba adını veren “Ölü Reşat”ın Adnan’ın canını almak için yarattığı olaylarla romana önemli bir merak unsuru katmış. Hemen her sayfayı bakalım bu kez Adnan canını nasıl kurtaracak diye okuyorsunuz. Fanatastik yan da mizah da zaten bu Adnan’la azraili arasındaki kovalamacada öne çıkıyor. Anlatımın masalsılığı da bu havaya büyük katkıda bulunuyor. Bir türe sokmak istersek “fantastik gerçekçi” ya da “büyülü gerçekçi” diye biliriz Aslı Tohumcu’nun anlatımına.
Aslı Tohumcu büyülü gerçekçiliğin büyük ustaları gibi masalın tadını bozmadan anlatının içine acı gerçeği yerleştirmiş. 40’lı yıllardan başlayarak Adnan’ın yaşadıkları ve Bursa özelinde Türkiye’nin geçirdiği değişimi anlatmış. Bir mütedeyyin nasıl modernleşir onu da izliyoruz roman boyunca.               
İyi bir arşiv çalışması yapmış. Nasıl ayrıntılara inerek arşivi araştırdığını da Adnan’ın kupür kolesiyonundan örnekler vererek okura da göstermeden edememiş. Bence bunu yapmasa daha iyi olurmuş. Tabii bazı cümlelerin özne ile fiil arasına giren onlarca sözcükle çetrefilleştiğini, ilk okumada bu cümleleri anlamanın mümkün olmadığını belirtmeliyim.
Baruter gibi yazılarımın son cümlelerini okuyanlar için de söyle söyleyeyim; “Ölü Reşat” konusuyla, anlatımıyla, akıcı diliyle, temposuyla keyifle, merakla okunan, edebiyat tadı alınan bir roman.  
23.10.2014

Yorumlar