Timsah Park



“Timsah Park”da (Eylül 2014, çev. Püren Özgören, Siren yay.) Karen Russell, romanın adına yaraşır bir yerde Florida’da bataklıklar bölgesinde timsahlarla dolu bir adada yaşayan ve geçimini timsahlarla yapılan gösterilerden sağlayan bir ailenin dağılma öyküsünü anlatıyor.
“Timsah Park” Karen Russell’ın ilk romanı. Kitap ABD’de başarı kazanmış, dikkatleri çekmiş. “New York Times Yılın Kitapları Seçkisi”. “Granta En İyi Genç Amerikan Romancıları”, “Young Lions Ödülü”, “Pulitzer Adayı”, “Orange Adayı” gibi ödüllerle, adaylıklarla dolu bir tanıtımı var romanın (bkz. sirenyayinlari.com). Amerikalıların kitapları böyle sunmasını pek sempatiyle karşılamıyorum. Hele kitabın arka kapağında da yer alan “Tıpkı Calvino gibi bir düş gücü, Tennyson gibi bir kulağı, Carson McCullers gibi bir kalbi ve Marianne Moore gibi bir gözlem yeteneği var; aslında kimselere benzemeyen tuhaf, müthiş bir yazar Karen Russell” gibi bir övgü  beni hemen kitaptan itmeye başlıyor. Ayrıca bu benzetmeler böyle özgün bir yazara da haksızlık edildiğini düşünüyorum. Siren Yayınları’na daha önce yayımladıkları iyi kitaplar nedeniyle güvenim olmasa, “Timsah Park” popüler bir yayınevinden çıksa bu tanıtımı görünce okumaz, geçerdim.
“Timsah Park”a gelecek olursak parkın kurucusu büyükbabanın bunamaya başlayıp huzurevine yerleşmesi ve esas önemlisi gösterilerin yıldızı annenin henüz 36 yaşındayken ölmesi ile dağılma başlamış. Şef diye anılan ve her şeye rağmen işleri sürdürmek, gösteriyi devam ettirmek isteyen kızılderili havalarındaki baba, üniversite çağına gelmiş ve bir an önce Timsah Parkı terk edip okulunu bitirmek ve para kazanmaya başlamak isteyen 17 yaşında bir oğul (Kiwi), ilk gençlik çağı sorunlarını ve sevgi arayışlarını ruhlar aleminde sürdüren 16 yaşında bir kız evlat (Osceola) ve olayları onun anlatımıyla okuduğumuz ve her şeyin eskisi gibi gitmesini arzulayan 13 yaşındaki Ava’nın yaşadıkları ile bu dağılma iyice somutlaşıyor ve maceranın ana unsuru halini alıyor. “Timsah Park” ve yer aldığı Florida’nın bataklıklar bölgesini Karen Russell o kadar gerçekçi ve etkileyici bir dille betimliyor ki roman sadece bu ortamda ailenin dağılmasını anlatsa bile okura yetebilirdi. Ama Russell, daha büyükbaba ve şefin öyküleri ile bu bölgenin kuruluşunu anlatırken arka planda sıkı bir çevre ve sistem eleştirisine başlıyor. Osceola’nın ruhlar aleminde yaşayan sevgilisi Louis’in bu bataklık yaratılırken ölümü sırasında yaşananları aktarırken de ABD tarihinin eleştirisine girişiyor, ahmakça yapılan planların uygulaması ile çok verimli olabilecek bir yerin doğal dengeler bozularak nasıl bataklık haline getirildiğini anlatıyor. Kiwi’nin evden kaçıp işe girdiği oyun parkında yaşananlar ve bir anda kahraman oluvermesi ile de çok daha güncel bir soruna geliyor, hepimize önerilen tüketime dayalı yaşam tarzının, insanı yok etme amaçlı çalışma koşullarının eleştirisi yapıyor. Üstelik bunların hepsini de ana öyküyü zedelemeden, akışı bozmadan yapmayı başarıyor. Hayalet Louis’in öyküsü gibi ana metinde yapıştırma duran, istense metne daha ustaca yedirilebilecek bölümler olsa da, Ava ablasını Kuş Adam’la ararken ve eve dönmeye çalışırken olduğu gibi zaman zaman ayrıntılar fazla gelse de roman iyi bir iç yapıya ve tutarlılığa sahip. Bir ilk roman için oldukça başarılı, ödüller ve adaylıklar silsilesine neden olabilecek kadar da şaşırtıcı. “Timsah Park” bir yanıyla iyi bir “bestseller”de olması gereken aşk, macera gibi unsurlara sahip olsa da diğer yanıyla edebi tadı olan bir anlatı.   
Karen Russell, bundan sonra neler yazacak diye izlemeye almakta fayda var. “Timsah Park” iyi bir yazarı müjdeliyor.   
09.10.2014

Yorumlar