Hakan Akdoğan “Varlık ve Piçlik”te kendini yoketmeye adamış bir adamın ikizlerinin
doğduğu gün nezarerhanede başlayıp intihara varan öyküsünü anlatıyor.
Derman kendi derdine derman olamayacak bir ruh haliyle
yaşayan, bu ruh halini kendini “doğuştan piç” olarak tanımlayarak ve bir piç
gibi davranmaya çalışarak aşmaya çalışan bir adam.
“Piç” sözlük anlamıyla “Anası ve babası arasında evlilik
bağı olmadan dünyaya gelen çocuk” olarak tanımlansa da ikinci anlamı
“terbiyesiz, arsız çocuk”tur (bkz. TDK
Türkçe Sözlük, 7. Baskı). Derman sözlükteki bu ikinci anlama uygun bir karakter
çizmeye çalışıyor. Ama takındığı “piç” karakterinin arkasında birinci anlamın
da etkisi büyük. Onu “piç” gibi davranmaya çocuklukta yaşadıkları, özellikle
babasıyla ilişkisinin travmatik sonuçları nedeniyle oluşan ve bir türlü derman
bulamadığı yaralar yöneltmiş.
Derman’ın ömrü hayal mi gerçek mi olduğunu bilemediğimiz
sevgilisi Peri’yi evde beklemekle ve kendisi gibi insanlarla buluştuğu Kaplan
Bar arasında geçiyor. Arada da gece yarısı radyo programları yapıp başka dertlilere
derman oluyor.
Hakan Akdoğan, romanına mekan olarak İstanbul’u seçmiş ama
net İstanbul manzarası oluşturmamış. Bildiğimiz caddelerde, sokaklarda
dolaşmıyor kahramanı. Derman bana nedense Bursa’da yaşıyormuş gibi geldi.
İstanbul’a göre daha dar, olasılıkların daha az olduğunu, Derman’ın kendini
daha kıstırılmış hissedeceğini düşündüğümden olsa gerek.
Romanın adı doğrudan Jean-Paul Sartre'ın başyapıtı sayılan
Varoluşçuluğun temel metinlerinden “Varlık ve Hiçlik”e gönderme yapıyor. Sartre
“Varlık ve Hiçlik”te insanın özgür olmaya “mahkum” edildiğini anlatır. Derman
da kitabın arka kapağında belirtildiği gibi “Kayıtsız bir yabancılaşmadan
mustarip”tir. Ama o hiç’liği piç’likle örtüp “ruhsal tükenmişliği” aşmaya
çalışır. Çünkü o Camus’nün “Yabancı”sı değil, günümüz toplumunda kendi ayakları
üzerinde durmaya çalışan bir kaybeden’dir.
Romanın adında böylesine doğrudan bir gönderme olmasına
rağmen adı anılan tüketim malzemelerinin ilk dikkati çekeni Jean Paul Gaultier
parfümüdür. Derman bu kokuyu iyi tanıdığı için çocuklarının doğduğu gece
düştüğü nezarette zamanını bu bilgi sayesinde rahat ve keyifli geçirir. Bu
nezarethane bölümünden Derman’ın istese yaptığı piçliklerle yaşamını sıkıntı
çekmeden geçirebileceğini görürüz. Ne de olsa yaşadığı topraklar böyle
piçlikleri hoş görmek bir yana taktirle de karşılar. Ama bunu başarabilmesi
için Derman’ın çocukluktan gelen ve gittikçe büyüyüp derinleşen yaralarını
iyileştirmesi gerekir, aksine o yaralarını deşip derinleştirmiştir.
Hakan Akdoğan sadece kitabın adında edebi - felsefi eserlere
gönderme yapmakla kalmıyor, romanda doğrudan ya da dolaylı olarak birçok
gönderme var. Bunların en dikkati çekeni Derman’ın sürekli gittiği Kaplan
Bar’ın ve sahibinin William Blake’i ve ünlü şiiri “Kaplan! Kaplan!”ı
anımsatması. Ama benim en hoşuma giden gönderme (ya da selamlama) eline boş bir
tepsi alıp müziğe tempo tutan Turhan Ağabey ve en iyi arkadaşı Deniz Ağabey’e
yaptığı (s. 106). Romanlar yalan söyler deyip Turhan Ağabey’e uzun bir ömür
diliyorum.
Hakan Akdoğan’ın “Varlık ve Piçlik”i (Ekim 2014, Aylak Adam
yay.) kısa, çok kısa bölümlerle gelişen akıcı bir roman. Yüzeysel okuma ile bir
kaybeden romanı daha diye değerlendirebilirsiniz ama Derman’ın satır aralarına
gizlenen acısına ve yapılan göndermelere dikkat ederseniz tüketim toplumunun
bizi kendini tüketme toplumu olmaya yönelttiği bir çağda günümüz insanın
varoluşunun sorgulandığı bir roman okuduğunuzu da fark edebilirsiniz.
23.10.2014
Yorumlar