Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na 850 yayınevi katılıyor.
Tüyap’ın altı salonunda birbirinden göz alıcı standlar var. Enine ve boyuna
büyüklükleri ile dikkati çekiyor bazıları. En çok yazarı olanı, en çok çeşit
kitabı yayımlayanı ve satanı bulmak için tahminler yapılıyor. Bu büyüklüklerden
“En büyük yayıncı hangisi?” sorusuna bir cevap bulunmaya çalışılıyor.
Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) “Global Publishing
Statistics” (Ekim 2014) adlı Dünya yayıncılık sektörü hakkında yaptırdığı
araştırmaya göre Türkiye 1 milyar 682 milyon euro ile dünyanın en büyük 12.
yayıncılık sektörü. Yayımlanan yeni kitap sayısında 47,352 başlıkla Dünyada 11.
sıradayız. Yayıncılık sektöründe en hızlı büyüyen üç ülkeden biri de Türkiye.
Yayıncılık sektörümüzün 10 yıldır süren bu dikkat çekici
büyümesinde yayıncılarımızın büyük emekleri ve yatırımları ile kitap okuma
alışkanlığının hızlı artışının yanında kuşkusuz alınan bir dizi olumlu karar ve
sektörün önünü açan tedbirin de etkisi var. Devlet TEDA Türk Edebiyatının Dışa
Açılım Projesi, Uluslararası Kitap Fuarlarına katılım ve onur konuklukları,
halk kütüphanelerine kitap alım bütçelerinin artırılması, korsan yayınla etkin
mücadele, dijital yayıncılıkta (e-kitap’ta) KDV’nin % 8’e düşürülmesi, “Yazarlar
Okullarda” gibi bir dizi önemli proje ve tedbirle destek oldu. Bunların belki
de en önemlisi 2003’de Milli Eğitim Temel Kanununun 55. maddesinde yapılan
değişikliktir. Bu kanun değişikliği ile ilk ve orta öğretim kurumlarında ders
kitapları dışında okutulacak kitaplar ve eğitim araçlarından Talim Terbiye
Kurulu denetimi kaldırıldı. Bu denetimin kalkması ile de eğitim ve çocuk ve
ilkgençlik yayıncılığında önemli gelişme kaydedildi ve hem kalite hem de ürün
sayısı arttı.
2013 yılında 1732 yayınevi 536.259.040 adet kitap üretmiş.
Kişi başına 7,1 kitap düşüyor. 536 milyon adet kitabın %48,5’ini tek bir
yayınevi üretmiş ya da ürettirmiş. Bu büyük üretimi kim yaptıysa en büyük
yayınevi de odur.
Bu %48,5’i ilköğretim ve lise öğrencilerine dağıtılan 206.241.635
adet ders kitabı oluşturuyor. Hepsini üreten ya da kağıdının cinsinden
gramajına, içlerinde yer alacak metinlerden resimlere, noktasından, virgülüne
kadar denetleyerek ürettiren Milli Eğitim Bakanlığı’dır (MEB). Yani Türkiye’nin
en büyük yayıncısı Milli Eğitim Bakanlığı’dır.
3 Ekim 2014’de Resmi Gazete’de yayımlanan “Milli Eğitim
Bakanlığı Eğitim ve Kültür Yayınları Yönetmeliği” ile 11 yıl sonra ilk ve orta
öğretim kurumlarında ders kitapları dışında okutulacak kitaplara tekrar
bakanlık denetimi getirildi. Aynı yönetmelik ile MEB onlarca yıl sonra yeniden
yayıncılığa başlıyor ve yayıncıların çok büyük ve rekabet edilemez bir rakibi
haline geliyor. Yani MEB artık sadece ders kitaplarını üretmekle kalmayacak eğitim,
kültür ve çocuk yayıncılığı alanlarında da yayın yapacak ya da okullarda
okutulacak bu tür kitapları da denetleyecek. Bakanlık denetiminden geçmeyen
kitabı öğrenciler okuyamayacak.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı bir entelektüel, akademisyen,
yazar ve çevirmendir. Nabi Avcı’ya edebi ve bilimsel eserlerin yönetmeliklerle
denetlenemeyeceğini, yönetmeliklerin geçici, eserlerin kalıcı olduğunu
hatırlatmaya gerek yok sanırım. Edebi ve bilimsel eserlerin yazımının çoğalması
ve kültürün gelişmesinin ilk şartı da okura seçme hakkı tanımak ve rekabet
ortamı sağlamaktır. Yine bir entelektüel, akademisyen ve yazar olan Başbakan
Ahmet Davutoğlu’na da kitaplarının denetlenip öğrencilerin okuması
engellenseydi ne hissederdi diye sormalı. Sürekli büyyüyen ve gelişen bir
sektörü, kültürün ana damarını desteklemek yerine engellemeye çalışmanın anlamı
nedir? Üretimin yarısından fazlasını devletin yaptığı ve daha da büyümeye çalıştığı
başka bir sektör var mıdır?
12.11.14
Yorumlar